En’am 32’e ve Âli İmrân 34’ü açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Takva » En’am 32’e ve Âli İmrân 34’ü açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’am 32’e ve Âli İmrân 34’ü açıklar mısınız?

En’am 32 ve Âli İmrân 34:

6/EN'ÂM-32: Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehvun, ve led dârul âhiratu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?


ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehv(lehvun): Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.
ve mâl hayâtud dunyâ: Ve dünya hayatı değildir.
illâ leibun ve lehv(lehvun): Sadece bir oyun ve eğlencedir. Ondan başka bir şey değildir.
ve led dârul âhiretu hayrun: Ahiret yurdu daha hayırlıdır.  
lillezîne yettekûn(yettekûne): Takva sahibi ‘onlar ki takva sahibidir.’ Onlar için ahiret yurdu elbette muhakkak ki daha hayırlıdır.
e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne): Hâlâ akıl etmez misiniz?" diyor Allahû Tealâ.

Şimdi Âli İmrân 34’de bakıyoruz.

3/ÂLİ İMRÂN-34: Zurriyyeten ba’duhâ min ba’d(ba’din), vallâhu semîun alîm(alîmun).
(Onlar) birbirinin zürriyetindendir (neslindendir). Ve Allah Semî 'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).


“Bunlar, birbirinden gelme, aynı soydandır. Allah, SEMÎ’ul ALÎM’dir.”

Âli İmrân 34’ün bu muhtevasıyla En’am 32 arasında bir ilişki kurmak mümkün değil. Şimdi bakalım acaba ne göreceğiz? Evvelâ En’am 31’ine ve 32’e bakalım.

6/EN'ÂM-31: Kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasratenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârahum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah’a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?


“Allah’a mülâki olmayı yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada aşırı gittiğimiz şeyler üzerine bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?” En’am-31. En’am-32’de:

6/EN'ÂM-32: Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehvun, ve led dârul âhiratu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?


“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır." diyor Allahû Tealâ.

Hüsrana düşenler kim? Allah'a mülâki olmayı inkâr edenler. En’am-31 ve En’am-32 bunu söylüyor Allahû Tealâ. Dünya hayatından bahsediyor. En’am-33’e bakıyoruz:
 
6/EN'ÂM-33: Kad na’lemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez zâlimîne bi âyâtillâhi yechadûn(yechadûne).
Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah’ın âyetleri ile cihad ediyorlar.


“Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah’ın âyetleri ile cihad ediyorlar.”

Burada Allah'a ulaşmayı dilemeyen, yalanlayan kimselerden söz ediliyor. Hüsrana düşenler. Ve bunun ışığı altında da En’am 32 şekilleniyor. Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibaret. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler bundan paçalarını kurtarabiliyorlar. Şimdi Âli İmrân’a geliyoruz. 34. âyet-i kerimeyi okuduk sadece.

“Bunlar, birbirinden gelme, aynı soydandır. Allah, SEMÎ’ul ALÎM’dir.”

33’e bakıyoruz:

3/ÂLİ İMRÂN-33: İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in ailesini ve İmran ailesini, âlemlerin üstüne seçti.


“Muhakkak ki Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrâhîm ailesini ve İmran ailesini seçti. Âlemlere üstün kıldı.”

Bunlar birbirinden gelme aynı soydandır. Adem (A.S), Nuh (A.S), İbrâhîm (A.S) ve Al-i İmran ailesi. Hz. Nuh, Hz. Adem’den geliyor. Diğerleri de Hz. İbrâhîm de Hz. Adem’in soyundan kurtulabilen Nuh ve onun tayfasından geliyor. Ama Allahû Tealâ: “Bunlar birbirinden gelme (birbirinin zürriyetindendir).” dediğine göre Hz. İbrâhîm, Nuh’un gemisinde olan herhangi bir insandan değil, Nuh’un kanından geliyor. Nuh, Hz. İbrâhîm’in dedelerinden. Nuh’un gemisinden başka birisi değil. Nuh’un kendisi. Nuh da zaten Adem (A.S)’ın soyundan birisi. Ve Nuh da Âli İmrân (İmran ailesi de) onlar da (Hz. İbrâhîm’in soyundan) geliyor.

Bunların arasındaki ilişki gene kurulamadı. Ama takva sahipleri için hayır vardır." diyor Allahû Tealâ. Âli İmrân soyundan gelenler de Hz. Nuh’un soyundan gelen Hz. İbrâhîm, Hz. Nuh ve Âli İmrân (onlar da) takva sahipleriydi. Takva sahibi olmak açısından aralarında bir ilişkiden bahsedilebilir.

Buradaki ilişki gözle görünür yakın bir ilişki değil.        

Benzer konular