Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesi ile Cuma Suresinin 2. âyet-i kerimesi ile bir illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Takva » Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesi ile Cuma Suresinin 2. âyet-i kerimesi ile bir illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesi ile Cuma Suresinin 2. âyet-i kerimesi ile bir illiyet rabıtası var mıdır?

3/ÂLİ İMRÂN-164: Lekad mennallâhu alâl mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.


62/CUMA-2: Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.


Burada görüldüğü gibi her ikisinde de Allahû Tealâ resûllerden bahsediyor ve hem onların üzerine âyetlerini okusun diye beas ediyor, onların nefslerini tezkiye etsin diye, onlara kitap öğretsin diye, onlara hikmet öğretsin diye.  
 
Her iki âyet-i kerimede de evvela âyetlerin tilâveti sonra nefs tezkiyesi, sonra kitabın öğretilmesi, sonra hikmetin öğretilmesi var. Bir illiyet rabıtası olduğu kesin. Mu’min Suresinin 40. âyet-i kerimesine geliyoruz:

40/MU'MİN-40: Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin).
Kim seyyiat (şer, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü’minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.


Âli İmrân 164. ve Cuma 2.’yi sormuş kardeşlerimiz ama aynı kardeşlerimiz bir âyet-i kerime daha vermişler Mu'min Suresinin 40. âyet-i kerimesi.  

Burada mü’minlerden bahsediyor Allahû Tealâ. Amilüssalihatın başlangıç noktası Allah'a ulaşmayı dilemektir. Allah'a ulaşmayı dilemek yoksa amilüssalihatta yoktur. Amilüsalihat; nefsi ıslah edici ameller, kişiyi Allah'a ulaştırıcı ameller. Burada Allahû Tealâ mü'minlerden bahsediyor, burada mü'min olmanın 2. safhası var. Mürşide ulaştıktan sonra ki nefsi ıslah edici amellerin başladığı nokta ama kurtuluş Allah'a ulaşmayı dilemekle başlar.


Benzer konular