“Tövbe almadan zikir çekmek günahtır.” diyorlar. Acaba bu doğru mudur?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » “Tövbe almadan zikir çekmek günahtır.” diyorlar. Acaba bu doğru mudur?
share on facebook  tweet  share on google  print  

“Tövbe almadan zikir çekmek günahtır.” diyorlar. Acaba bu doğru mudur?

Hayır, doğru değildir. Doğrulukla alâkası yoktur. Allahû Tealâ zikir çeken herkesi sever. Zikir yapmak da Allahû Tealâ’nın emridir. “Ayaktayken de zikredin.” diyor. “Otururken de zikredin.” diyor. “Yan üstü yatarken de zikredin.” diyor.

4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).
Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah'ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü'minlerin üzerine, "vakitleri belirlenmiş bir farz" olmuştur.


Bir insan üç halde bulunabilir; ya ayaktasınız ya oturuyorsunuz ya da yan üstü yatıyorsunuz. Yan üstü yatmak özel bir statü; yatıyorsunuz. Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ istiyor ki; herkes daimî zikre ulaşsın. Daimî zikre ulaşsın da herkes 7. kat cennete ulaşsın, en üst kat cennete ulaşsın. En büyük mutluluğu yaşasın. Bu, Allahû Tealâ’nın hedeflerinin en üstünü.

Ama cehennemden kurtulup da cennete gitme noktası hangi noktadır? Bir dilek, sevgili kardeşlerim! “Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmayı diliyorum. Ne olur, bana da bunu lütfet! Ben de Sana ulaşmayı dilemek istiyorum. Dileyeyim ve Senin cennetine lâyık olayım.”

İşte böyle bir dileğin sahibine Allahû Tealâ ibadetlerin zevkini vermeye başlar. Böyle bir dileğin sahibine Allahû Tealâ mürşid iştiyâkı verir ve kişi bir mürşid arayışına girer. İşte bu onun daha üst makamlara çıkması için çok önemli bir merhaledir ve bu kişi hacet namazını kılacaktır. Allah’tan mürşidini soracaktır ve Allah’ın gösterdiği mürşide ulaşıp ona tâbî olacaktır. İçindeki talep budur. Bütün gücüyle bunu gerçekleştirmek isteyecektir ve gerçekleştirir. Çünkü Allahû Tealâ’dan yardım alacağı kesindir. Bir defa daha tekrar ediyorum: “Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu Kendime ulaştırırım.” İfade aynen bu.   
 
42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


  Öyleyse sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ bu istikamette bütün insanlara yardıma hazır. “Hani ben ermiş evliya olmak istiyorum. Ama bunun nasıl olacağını bilmiyorum.” Böyle söyleyen birçok insan var. Belki şu an bizi dinleyenlerin arasında da böyle yüzlerce insan olabilir. Tamam. Ama çok basit. Sadece hacet namazını kılacaksınız. Boy abdestini alacaksınız önce tabiî, hacet namazını kılacaksınız ve Allah’tan mürşidinizi soracaksınız. Tâbî olduğunuz an, Allah’a ulaşmayı dilemişseniz tâbî olduğunuz an ruhunuz vücudunuzu terk eder ve her halûkârda sizin vücudunuzun o hedefe ulaşması için gerekli olan yardımı Allahû Tealâ size mutlaka ulaştırır ve mürşidinizi Allah’tan sorarsınız. Allahû Tealâ mutlaka mürşidinizi gösterir. Tâbiiyetinizle beraber ruhunuz vücudunuzdan ayrılacaktır. Ayrılınca 7-8 aylık bir devrede o ruh mutlaka Allah’ın Zat’ına ulaşır.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişinin ruhu bu sebeple vücudundan ayrılmaz. Bu dilek asıldır. Bir insanın manevî olgunluğa ulaşabilmesi mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesine bağlıdır. Böyle bir talep yoksa bu kişinin manevî gelişmesi mümkün değildir. Onun için iblis ne yapmış? İblis İslâm âlemini namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şahadet getirmek şeklinde bir tuzağa düşürmüş. Bununla örtmüş konuyu. E, bunların hepsi farz değil mi? Hepsi farz. Namaz kılmak farz, oruç tutmak farz, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek; hepsi farz.

Ama sevgili kardeşlerim! Şimdi şeytanın kurnazlığına bakın. Dikkatle bakın! Bunların hiçbirisi manevî tekâmülü, manevî gelişmeyi sağlayamaz. Manevî gelişmenin başlayabilmesi o kişinin hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidini sormasına ve o mürşide ulaşıp tâbî olmasına bağlıdır. Tâbiiyet için dünyanın neresinde olursa olsun, Allahû Tealâ ona kolaylık verecektir. Mutlaka oraya gidip ona tâbî olacaktır kişi. Allahû Tealâ’nın nasıl böyle bir kolaylık verdiğini o zaman herkes birer birer yaşar.

Bir sonuçla karşı karşıyayız, sevgili kardeşlerim! Allah’ın ifadesini bir defa daha tekrar ediyorum: “Kim Bana ulaşmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım.” Açık ve kesin. Bunu söyleyen Allah. Allah’ınsa sözünü yerine getirmemesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Allah her şeyin sahibidir ve emri her yerde geçerlidir. Öyleyse sevgili kardeşlerim! Manevî güzelliğe ulaşmasını dilediğiniz kişiye, onun Allah’a ulaşmayı dilemesi için telkinde bulunun. Eğer böyle bir talepte bulunursa Allahû Tealâ onu mutlaka mürşidine ulaştırır. Tâbiiyetini gerçekleştirir ve vücudundan ayrılan ruhu da o kişiye Allahû Tealâ öyle bir cihazlar ki, öyle bir teçhiz eder ki; o kişiyi mürşidine tâbiiyetle beraber vücudundan ayrılan ruhunu 7-8 aylık bir devrede mutlaka Allah’a ulaştırır. Eğer talep etmişse ulaştırmaması mümkün değildir. Ama talep etmeyip de başkalarına gösteriş olsun diye; “Ben de Allahû Tealâ’ya ulaştım.” falan gibi laflar söylüyorsa o kişi o hedefe ulaşamaz. sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ kişinin kalbine bakar. Kişinin kalbinde Allah’a ulaşmayı dileme talebi yoksa o kişinin ruhu hiçbir zaman Allah’a ulaşmayacaktır.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular