A'râf-206: 
7/A'RÂF-206: İnnellezîne inde rabbike lâ yestekbirûne an ibadetihî ve yusebbihûnehu ve lehu yescudûn(yescudûne). (SECDE ÂYETİ)
Muhakkak ki Allah’ın katında olanlar (huzur namazı kılanlar), O’na ibadet etmekten kibirlenmezler. Ve O’nu tesbih ederler. Ve O’na secde ederler.             
innellezîne inde rabbike: Muhakkak ki onlar Allah'ın indinde (katında). 
“innellezîne inde rabbike lâ yestekbirûne an ibadeti-hî: Rabbinin indinde muhakkak ki O'na ibadet edenler kibirlenmezler.” 
Burada Allahû Tealâ, Allah'ın katında O'na ibadet edenlerden bahsediyor. Yani Allah'ın katından namaz kılanlardan bahsediyor. 
ve yusebbihûnehu: Ve O'nu tespih edenler. 
ve lehu yescudûn: Ve O'na secde edenler. 
inde rabbike: Senin Rabbinin katında, huzurunda. 
İşte  bu sebeple, Allahû Tealâ o A'râf Suresinin 206. âyet-i kerimesinde bu  hususu açıkladığı cihetle, bize de Allah'ın katında devrin bugünkü  imamının kıldırdığı o namaza “Huzur Namazı” adını vermemiz emredildi.  A'râf Suresinin 206. âyet-i kerimesi gereğince açık ve kesin bir şekilde  görülüyor ki Allah'ın katında namaz kılanlar, Allah'ın katında ibadet  edenler ki bu ibadet, secdeyi ihtiva eden bir ibadettir. Yani namazdır.  “Ondan kibirlenmezler ve Allah'ı tespih ederler.” diyor Allahû Tealâ.  Neden zikrederler demiyor da tespih ederler diyor? Çünkü orada, Allah'ın  katındaki namazı kıldıran kişi tespihtedir. Zikir olayı onun için  bitmiştir, tespihe geçmiştir. Kendi iradesinin dışında Allahû Tealâ'yı  zikretmektedir. Bunun adı da tespihtir. Allah'ın katında da herkesin  yaptığı bir tespih vardır. Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahû ekber; 33  defa tekrar. Ama namaz, Allah'ın huzurunda secde etmekle gerçekleşen,  Allah'ın indinde, Allah'ın huzurunda kılındığı için adına Allah'ın  emriyle huzur namazı dediğimiz namaz. 
Enbiyâ Suresinin 107. âyet-i kerimesi: 
21/ENBİYÂ-107: Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).
Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.
“Seni  Biz, sadece sadece rahmet olarak gönderdik. (Seni Biz, âlemlere rahmet  olmaktan başka bir şey için göndermedik. Seni Biz başka bir şey için  değil, âlemlere rahmet olasın diye gönderdik. Sadece âlemlere rahmet  olasın diye gönderdik.)” 
Sebe Suresinin 28. âyet-i kerimesi: 
34/SEBE-28: Ve mâ erselnâke illâ kâffeten lin nâsi beşîran ve nezîran ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve Biz, seni (kâinattaki) insanların hepsi için müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olmandan başka bir şey için göndermedik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
“Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.” 
Düşünün  ki Allahû Tealâ: 
“kâffeten lin nâsi: insanların hepsi için, bütün  insanlar için.” diyor. Yani sadece bu dünyada yaşayan, bu gezegende  yaşayan insanlar için değil bütün âlemlerde yaşayan insanlar için. Bütün  gezegenlerde yaşayan insanlar için müjde verici, müjdeleyici; beşiren.  Ve ikaz edici, uyarıcı; nezîren, nezredici. Hem de Enbiyâ-107'ye göre  bütün âlemler için rahmettir. “Âlemlere rahmet olsun diye ve gene  âlemlere müjdeleyici ve uyarıcı olsun diye gönderdik.” diyor Allahû  Tealâ. Bu da Kur'ân'a tamamen uyuyor.