Kur’ân-ı Kerim’in öğrenilmesi ve öğretilmesinden bahsediyor. Kur’ân-ı Kerim’in lafzının yedi kademeden oluşan lafzının ve yedi tane ruhunun ki bunun da yedinci kademesi, yedinci safhası gene yedi kademeden oluşur. Yani neticede Kur’ân-ı Kerim’in bir lafzı vardır, yedi ruhu vardır.
Öyleyse Kur’ân-ı Kerim’in lafzını açıklamak, Kur’ân’ın tefsiri anlamına gelmiyor. Tefsir, Allah’ın öğretisidir. Kur’ân-ı Kerim’in ruhunun anlatılmasıdır. Hamdolsun ki bugüne kadar Kur’ân-ı Kerim’in yarısını aştık. Tamamladığımızda dünyaya bir hediyemiz olacak inşaallah. Allah’ın öğretisiyle Kur’ân-ı Kerim tefsiri, Kur’ân-ı Kerim’in ruhunun anlatıldığı bir tefsir. Eğer takip ediyorsanız başkalarından çok farklı bir Kur’ân-ı Kerim tefsiri ile karşı karşıya olduğunuzu göreceksiniz, yaşayacaksınız. Onlar ruhu bilmezler, lafzı bilirler. Ruh, ancak Allah’tan alınır, vahiy yoluyla alınır. Ve vahiy sadece peygamberlere ait olan bir olay değildir. Peygamberlerin dışında her devirde bütün kavimlerde resûller yaşamaktadır. Hepsine Allahû Tealâ vahyeder. Yetmez, onların da dışında pek çok insan Allahû Tealâ’dan vahiy almaktadırlar. Daha doğrusu Allah onlara vahyetmektedir.
Öyleyse hadîste belirtilen Kur’ân-ı Kerim’in anlatılması, Kur’ân’ın ruhunun öğretilmesidir.
B- Hadîste belirtilen hayırlı ümmet Kur’ân’a göre kimlerdir?
Hadîste belirtilen hayırlı ümmet, Kur’ân’a göre resûldür ve resûlün öğrettiği (resûl Allah’tan alarak öğretir), Allah’tan alınmış Kur’ân’ın ruhunu anlatanlardır. Onlar, hayırlı ümmettir. Resûl, devrin imamı; resûlden muradımız o. Ve devrin imamının Allah’tan vahiy yoluyla aldıklarını öğrettiği, başkalarına öğretilmek üzere öğrettiği, Kur’ân-ı Kerim’in ruhunu Resûl kanalıyla Allah’tan alanlar ve öğretmek üzere harekete geçenler; onunla vazifelendirilenler ve öğretme görevinde devam edenler.