Bakara 20'de çakan şimşekle gözlerin kamaştırılması ve onlara ışık verilmesi hangi anlamda kullanılmıştır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Bakara 20'de çakan şimşekle gözlerin kamaştırılması ve onlara ışık verilmesi hangi anlamda kullanılmıştır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara 20'de çakan şimşekle gözlerin kamaştırılması ve onlara ışık verilmesi hangi anlamda kullanılmıştır?

Bakara-20:

2/BAKARA-20: Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Şimşek neredeyse onların gözlerini kamaştırır. Onları her aydınlatmasında onun (ışığında) yürürler. Ve onların üzerlerine karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Ve eğer Allah dileseydi, onların duymalarını da görmelerini de elbette giderirdi. Muhakkak ki Allah, herşeye kâdirdir (herşeye gücü yeter).


Allahû Tealâ mukaddes kitapları indiriyor. Sonunculardan bahsedelim; Tevrat, İncil, Kur'ân-ı Kerim. Burada onların bir kısmı, kendilerine onları öğretenlerin öğretme standartları içinde ansızın bir takım bilgilere sahip oluyorlar, birtakım bilgiye sahip oluyorlar ve bir şimşek çakıyor, aydınlanıyor önleri fakat sonra başkalarından yanlış şeyler öğreniyorlar, tekrar karanlığa geri dönüyorlar. İşte Allah'ın Resûl’ünün öğretisiyle insanların asırlardan beri yazdığı o kitapların öğretisi, çakan şimşeklerle karanlığı temsil ediyor.

“Allah dileseydi, onların işitmelerini de duymalarını da giderirdi.” sözüyle Allah, bizlere neyi anlatmak istemektedir? Acaba burada vakranın ve basar hassasının fonksiyonu kaldırılmıştır, diyebilir miyiz? Bu kişiler Allah'ın yolunda olup da sonradan fıska düşmüş kişiler midir?

Gerçekten insanlar burada Allah'ın Resûl’ünün söylediklerine inanıyorlar. Diyorlar ki: “Allah'a ulaşmayı dileyelim.” Ve bu nokta o şimşeğin çakma noktasıdır. Ama sonra başkalarının yazdıklarına bakıyorlar ve onlara inandıkları için kendilerine düşeni gerçekleştirmiyorlar. Tekrar karanlığa geri dönüyorlar.

“Allah dileseydi, onların işitmelerini de görmelerini de giderirdi.” sözünden Allahû Tealâ’nın muradı, diğer gruba karşı olan işitmelerini ve görmelerini de giderirdi. Yani onları karanlığa sürükleyen insanlar, “Allah'a ulaşmayı dilemek diye bir şey yoktur, ruhun Allah'a ulaşması diye bir şey yoktur. Bunların hepsi yalandır. Ruh vücuttan ayrılırsa insan ölür. Irciî emri bir ölüm emridir” tarzında konuşan insanlardır. Onlara sözlerini işittiriyor. Bu insanlar öğrendikleri bu faydasız ilim yüzünden tam bir şimşekle aydınlanmışken tekrar dünyaları kararıyor, gene bataklığın içine geri dönüyorlar.

İşte irşad makamının söylediklerinden etkilenip de tam harekete geçerken bir takım insanların sözleriyle tekrar karanlığa dönen insanlardan bahsediyor Allahû Tealâ. Onların bu tarzdaki konuşmalara, bu tarzdaki öğretiye bakış açılarında, onların işitmelerini de duymalarını da görmelerini de Allahû Tealâ gidermiş oluyor. Eğer Allahû Tealâ onların bu karanlık düşüncelere karşı bakış açılarını ve o karanlık düşünceleri anlamalarını giderseydi, o zaman kişiler irşad makamının söylediklerine inanacaklardı ve Allah'ın o gidermesi yüzünden hidayete ereceklerdi.

Bu kişiler Allah'ın yolunda olup da fıska düşmüş olan kişiler olarak da değerlendirilebilir. Vuslata kadar gelmiş, ulaşmış kişiler de olabilir ama bu zayıf bir ihtimaldir. Çünkü bir çakan şimşekten bahsediyor Allahû Tealâ. Bir şimşeğin aydınlığı kadar hakikati görebiliyorlar. Öyleyse bu insanlar hidayete erip de hidayetten düşen insanlar olamazlar. Kendilerine irşad makamının söylediği bir şey onların kafalarında bir şimşek gibi yerleşirken yeniden o fıskta olan, küfürde olan insanların söylediği, Allah'a ulaşmak diye bir şey yoktur müessesesi tekrar onların kalplerini kapkaranlık hale getirdiği için daha başlangıçta Allah'a ulaşmayı dilemekle dilememek arasındaki tereddütleri ifade ediyor bu.

Benzer konular