A’râf 2 ve 3 ve En’âm 155, Kur'ân’a tâbî olmaktan bahsediyor. Hadisi şerifte: “Ümmetimin en hayırlısı Mehdi (A.S)’dır.” buyruluyor. Günümüzde Kur'ân’a tâbî olduğunu söyleyen çoğunluk için ise zamanın resûlü ve ümmetin en hayırlısı olan Mehdi (A.S) Furkân-30’da: “Yarabbi! Kavmim Kuran’dan hicret etti.” buyuruyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Tabiîyet » A’râf 2 ve 3 ve En’âm 155, Kur'ân’a tâbî olmaktan bahsediyor. Hadisi şerifte: “Ümmetimin en hayırlısı Mehdi (A.S)’dır.” buyruluyor. Günümüzde Kur'ân’a tâbî olduğunu söyleyen çoğunluk için ise zamanın resûlü ve ümmetin en hayırlısı olan Mehdi (A.S) Furkân-30’da: “Yarabbi! Kavmim Kuran’dan hicret etti.” buyuruyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

A’râf 2 ve 3 ve En’âm 155, Kur'ân’a tâbî olmaktan bahsediyor. Hadisi şerifte: “Ümmetimin en hayırlısı Mehdi (A.S)’dır.” buyruluyor. Günümüzde Kur'ân’a tâbî olduğunu söyleyen çoğunluk için ise zamanın resûlü ve ümmetin en hayırlısı olan Mehdi (A.S) Furkân-30’da: “Yarabbi! Kavmim Kuran’dan hicret etti.” buyuruyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Allahû Tealâ A’râf Suresinin 2. ve 3. ve En’âm Suresinin 155. âyet-i kerimelerinde Kur'ân’a tâbî olmaktan bahsediyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hz Muhammed Mustafa bir hadisi şerifinde: “Ümmetimin en hayırlısı Mehdi (A.S)’dır.” buyuruyor. Günümüzde Kur'ân’a tâbî olduğunu söyleyen çoğunluk için ise zamanın resûlü ve ümmetin en hayırlısı olan Mehdi (A.S) Furkân-30’da: “Yarabbi! Kavmim Kuran’dan hicret etti.” buyuruyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?


Bakalım âyetlere, A’râf -2:

7/A'RÂF-2: Kitâbun unzile ileyke fe lâ yekun fî sadrike haracun minhu li tunzire bihî ve zikrâ lil mu’minîn(mu’minîne).
Sana indirilen Kitap, mü’minler için bir zikirdir (öğüttür) ve onunla onları uyarman içindir. Artık ondan dolayı, göğsünde artık bir darlık (sıkıntı) olmasın.


kitâbun unzile ileyke: Kitap ki sana indirildi.
fe lâ yekun fî sadrike: Göğsünde bir darlık olmasın.
fe: Öyleyse.
lâ yekun: Olmasın.
fî sadrike: Göğsünde.
haracun: Bir darlık.
minhu litunzire bihî: O’ndandır, onları uyarman için (onunla).
(litunzire bihî: Onunla uyarman içindir.)
minhu: O’ndan (Allahû Tealâ’dan) indirilen kitap.
ve zikrâ lil mu’minîn: Ve mü’minler için bir zikirdir.

7/A'RÂF-3: Ittebiû mâ unzile ileykum min rabbikum ve lâ tettebiû min dûnihî evliyâe, kalîlen mâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Rabbinizden size indirilene tâbî olun. Ve ondan başka dostlar edinmeyin. Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz.


ittebiû mâ unzile ileykum min rabbikum: Öyleyse Rabbinizden size indirilene tâbî olun. Sahâbeye hitap ediyor Allahû Tealâ: “Rabbinizden size indirilene tâbî olun.”
ve lâ tettebiû min dûnihî evliyâ: Ve O’ndan başka dostlar edinmeyin.
kalîlen mâ tezekkerûn: Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz.

Rabbinizden size indirilen kitap; Kur'ân. Bir evvelki âyet-i kerimede Allahû Tealâ, bu indirilenin ne olduğunu söylüyor. Kitap indirilmiş, Kur’ân-ı Kerim indirilmiş. “O’na tâbî olun, ondan başka dostlar edinmeyin.” Burada bu âyet-i kerimeyi kendilerine göre yorumlayıp çevirenler var, “Allah’tan başka dostlar edinmeyin.” diye. Konun önemini çeviriyorlar. Yani başka insanları dost edinmeyin; bu mürşidleri önlemek için bir tuzak. Ama aslında Allahû Tealâ burada diyor ki: “Kur'ân’dan başka dostlar edinmeyin yani insanların yazdığı el yazması kitaplarını bir kenara bırakın. Kur'ân’ın hakikatlerine bakın.” Ve de “Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz? Yani Kur'ân’ı okuyup aranızda tezekkür etmiyorsunuz.” diyor Allahû Tealâ. Kaldı ki daha o devirden bahsediyor, sahâbe devrinden bahsediyor ve bütün devirlerde olay aynı standartlarda gelişiyor.

En’âm Suresi, 155. âyet-i kerime:

6/EN'ÂM-155: Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn(turhamûne).
Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse ona tâbî olun. Ve takva sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız).


ve hâzâ kitâbun enzelnâhu: Ve işte bu kitap; O’nu indirdik.
(Öyleyse indirdiğimiz kitap bu.)
mubârekun: Mübarektir.
fettebiûhu: Öyleyse ona tâbî olun.
vettekû: (Ve O’na tâbî olarak) ve böylece takva sahibi olun.
leallekum turhamûn: Rahmet olunursunuz. O zaman, o takdirde rahmet olunursunuz.

Yani zikir yaptığınız zaman kalbinize rahmet, fazl ve salâvât nurları ulaşır. Allah’ın Rahîm esması üzerinizde tecelli eder.

Öyleyse Allahû Tealâ açık ve kesin bir şekilde başka kitaplara değil Kur'ân’a ittiba edilmesi lâzımgeldiğini söylüyor. Kur'ân’a tâbî (ittebiu) olmamız lâzım geldiğini söylüyor. Bütün devirlerde aynı şey söz konusudur.

Furkân-30:

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.


ve kâler resûlu (kâle er resûlu): Ve resûl dedi ki.
yâ rabbi inne: Yarabbi.
inne: Muhakkak ki.
kavmîttehazû: Benim kavmim ittihaz ettiler.
hâzel kur’âne mehcûrâ: Kur'ân’dan hicret etmeyi (ittihaz ettiler).

“Benim kavmim Kur'ân’dan hicret ettiler, Kur'ân’ı terk ettiler.”

İşte bu devirde de Allahû Tealâ’nın resûlü bunu söylüyor, Mehdi Resûl diyor ki: “Yarab! Benim kavmim işte bu Kur'ân’ı terk ettiler. Kur'ân’dan hicret ettiler (ayrıldılar, uzaklaştılar).”

Sevgili kardeşlerim, bu asırlardan beri devam eden bir büyük yanlışlıktır ve yanlışlık devam ediyor. İhtarlar gönderiyoruz. Bütün dîn adamlarına gönderiyoruz ve bir kısmı hiç okumadan çöpe atıyor. Kur'ân’dan tamamen uzaklaşmış bir dîn adamları grubu kendilerine asırlardan beri öğretilen kitapları öğrenmişler. Onlara hiç Kur'ân öğretilmemiş. Sevgili kardeşlerim, şaka etmiyoruz. Son derece ciddi bir konuyu söylüyoruz. Onlar, Kur'ân’ı bilmiyorlar. Çünkü bu konuda hatalı değiller. Kur'ân onlara öğretilmemiş. Ne ilâhiyat fakültelerinde okuyanlara ne de ondan evvel liselerde okuyanlara, imam hatip liselerinde okuyanlara, hiç birisine Kur'ân’ın lafzı ve ruhu öğretilmemiş. Öğretilen şey, sadece Kur'ân’ın okutulması.

Allahû Tealâ diyor ki: “O’na uyun; Kur'ân’a uyun. Bu kitap mübarek bir kitaptır. Öyleyse O’na tâbî olun, Kur'ân’a tâbî olun.” Yukarıda da; “Size indirilene tâbî olun ve ondan başka dostlar edinmeyin. O indirilenden başka dostlar, başka kitapları dostlar edinmeyin.” diyor.

Ne yapmışlar insanlar? Asırlardan beri Kur'ân’ı bir kenara kaldırmışlar. İnsanların yazdığı kitaplardan dîn öğrenmişler. Tabiî şu anda da bizimle çatışma halindeler. Çünkü Allah’ın Kur'ân’ıyla onların öğrendikleri ilim birbirine zıt düşüyor. Bu insanlar Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar. Bırakınız geri kalanını, Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için gidecekleri yer zaten cehennem. Yeter mi? Hayır, yetmez. Üzüldüğümüz nokta bunun daha ötesinde.

Bu dîn öğreticileri, Kur’ân-ı Kerim’de Allah’a ulaşmayı dilemek diye bir kavramın mevcut olduğunu bile bilmiyorlardı biz söyleyene kadar. Sevgili kardeşlerim, onları hatalı bulduğumuz için bunları söylemiyoruz. Hatalı değiller. Okullarda onlara öğretmemişler. Öğretmedikleri bir ilmi onların bilmesini bekleyemeyiz. Böyle bir hakkımız yok. Ama sevgili kardeşlerim, burada ciddi bir problemimiz var. Böyle olan bu insanlar, Allah’ın Kur'ân’ı Kerim’ini incelememiş olan bu insanlar, Allah’ın Kur'ân’ından bahsedenlere doğruları bildirmekle mükelleftirler. Biz sadece Allah’ın bize öğrettiği Kur'ân’ı biliyoruz. Onların öğrendikleri, dîn öğrendikleri alanlarda her birinde ayrı ayrı yanlışları defalarca tespit ettiğimiz için onlara güvenimiz yok. Yetmez, mevcut mezheplerde de Kur'ân’dan farklılıklar tespit ediyoruz. Çok acı bir gerçek bu. Hem fazlalıklar hem noksanlıklar söz konusu.

Sevgili kardeşlerim, böyle bir dizaynda doğruların tek rehberi vardır. O, Kur'ân’dır. Onun için Allahû Tealâ bu devirde hidayetle vazifeli kıldığı bize, başka bir kitap öğretmedi. Sadece Kur'ân’ı öğretti. Kur'ân’ı okumakta ne kadar başarısız olduğumu görüyorsunuz. Ama Kur'ân’ın ruhu deyince şu dünya üzerinde bir ikinci kişi yok sevgili kardeşlerim. Biz Kur'ân’ın ruhunu kendimiz öğrenmedik. Öğretildik; O’nun tarafından.

Öyleyse dîn adamlarınca bir facia oynanıyor. Bu ülkedeki insanlar cehenneme doğru yol alıyor, dîn adamlarımızın Allah’ın Kur'ân’ı Kerim’ini bilmemeleri sebebiyle. Onu okuyup araştırıp bize, “Hayır, sen bunu bilmiyorsun. Aslında bu söylediklerin doğru değil” tarzında bir hitap onlardan beklerken onlar, incelemek gereğini duymuyorlar. İnceleyenler bütün söylediklerimizin doğru olduğunu açık ve kesin bir şekilde görüyorlar. Ötekilerin şerrinden kaçıyorlar. Aforoz edilmekten korkuyorlar. Sevgili kardeşlerim, bunun adı fitnedir ve fitne katilden beterdir. Kur'ân’ı Kerim âyet-i kerimesi açıkça bunu söylüyor. Ve Allahû Tealâ açık ve kesin olarak, “Size Kur'ân’ı indirdik. Kur'ân’dan başka dost edinmeyin. Başka kitapları Kur'ân’dan önde tutmayın. Kur'ân’ı öğrenin. Kur'ân’ın lafzını ve ruhunu öğrenin.” diyor. İşte bu sebeple Allahû Tealâ bize bu devirde Kur'ân’ın lafzını ve ruhunu öğretti.


En’âm-155’de, A’râf-2 ve 3’ün devamı var; “Öyleyse işte indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O’na tâbî olun, O kitaba tâbî olun ve takva sahibi olun.” Evvelkinde de; “Size indirilene tâbî olun. Bu kitaba tâbî olun. Ondan başka dostlar edinmeyin. O kitaptan başka dostunuz yok.” diyor Allahû Tealâ.

Bütün yollar sizi cehenneme sürükler ama o kitap sadece o kitap sizi cennete sürükler.

Benzer konular