Tâbiiyetten sonra insanın içinde Allah’ın resûlüne karşı bir şüphe varsa, tam emin değilse ne olur? Zamanla düzelir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Tâbiiyetten sonra insanın içinde Allah’ın resûlüne karşı bir şüphe varsa, tam emin değilse ne olur? Zamanla düzelir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tâbiiyetten sonra insanın içinde Allah’ın resûlüne karşı bir şüphe varsa, tam emin değilse ne olur? Zamanla düzelir mi?

Canlar canı, gönüller sultanı! Konya’ya hoş geldiniz! Şerefler verdiniz. Mehdim, imamım, halifem, resûlüm! Güneşim, ruhum, herşeyim biricik Efendimiz! Sizin yolunuzda sergen, yolunuza kurban, ayağınızın tozu, kapınızda köleniz kıtmiriniz olurum. (Estağfirullah, estağfirullah! Böyle şeyler olmanızı istemeyiz hiçbir zaman.)

Ya Resûlullah! Allah’ımıza sonsuz hamd ve şürederiz ki; beş buçuk ay sonra sizin konferansınıza tekrar Konya’ya nasip etti. İzniniz olursa bir sorum olacak: Tâbiiyetten sonra insanın içinde Allah’ın resûlüne karşı bir şüphe varsa, tam emin değilse ne olur? Zamanla düzelir mi?

Böyle bir şüphenin olması gayet tabiî evlâdım! Bugün insanların çok büyük bir kısmı bizden şüphededir. Bu insanların en korkunç tarafı, söylediklerimizi incelemek gereği duymadan, bizi sadece reddetmeleridir. Oysaki inceleseler, hiçbir şekilde bizi reddedemezler. Çünkü o zaman Kur’ân’ı reddetmiş olurlar.

Biz bugün dîn adamlarımıza, dîn âlimlerimizin öğretemediği Kur’ân’ın onun dışındaki aslî unsurlarını, insanları cennet saadetine ve dünya saadetine ulaştıracak olan Kur’ân’ın temellerini öğretmekle vazifeliyiz. Bunu öğrenen bir dîn adamı söylediklerimizi tahkik ettikten sonra onun da bizim gibi düşünmemesi mümkün değildir. O da kurtuluş için mutlaka hedeflere yürüyecek olan birisidir.  Sonunda bütün dîn adamlarımız bizimle birlikte olacaklar.

Hak için yol birdir. Tek bir yol var: Sıratı Mustakîm. Tek bir kitap var: Kur’ân-ı Kerim. Başka bir ilim yok sevgili kardeşlerim! Ve insanlar onu bir kenara bırakmışlar, İslâm’ın 5 şartını almışlar. Onu gerçekleştirerek cennete girecekleri hayaliyle yaşıyorlar. 70 milyondan fazla insan şu anda (bizim ülkemizde sadece) cehenneme doğru yürüyor. Sadece bir tek sebeple; Allah’a mülâki olmayı dilemedikleri için.

Allah’a mülâki olmayı dilemeyen bir insanın gördünüz; gideceği yer cehennem. Allah’a mülâki olmayı dilemeyen kişi takva sahibi değil. Allah’a mülâki olmayı dilemeyen kişi şirkte ve Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allah onun amelleri sebebiyle kazandığı derecelerini heba ediyor.

Kehf-103, 104, 105’de Allahû Tealâ öyle söylüyor:

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).
De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”

18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.


“Onlar ki Allah’a mülâki olmayı inkâr ederler. Onların amelleri heba oldu (boşa gitti).” diyor Allahû Tealâ.

Ve ne yazık ki dîn âlimlerimiz, henüz bu hakikatleri bilmiyorlar. Bunda haksızlar mı? Haklılar sevgili kardeşlerim. Onların aleyhinde bir şey söylemeyiz. Onlar kendilerine neyi öğretmişlerse, o ilimle mücehhezler ve doğrusu da budur.  Ama şimdi bu ilmi incelemek, onların da üzerine hak oldu, vazife oldu. İnceledikleri zaman bütün söylediklerimizin gerçek olduğunu tespit edecekler. Çünkü hepsi Kur’ân âyetleri. Kimse itiraz edemez. O zaman onlar da, ruhlarını Allah’a hayattayken ulaştırmaları için bizim gibi insanları Allah’a davet edecekler. Birçok safsatayı onlar da bizimle beraber bir çarpı işaretiyle yok edecekler. Allah razı olsun.

Benzer konular