Tâbiiyet sırasında bir insan inansa ama inancında şüphe varsa, tam emin değilse ne olur?
Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Tâbiiyet sırasında bir insan inansa ama inancında şüphe varsa, tam emin değilse ne olur?
Tâbiiyet sırasında bir insan inansa ama inancında şüphe varsa, tam emin değilse ne olur?
Aslında bir şey olmaz. O kişi Allah'ın emirlerine riayet ederse, Allah'a ulaşmayı dilerse böyle de olsa, bir şüphesi olsa da o şüphe onu ruhunu Allah'a ulaştırmaktan men etmez. Allahû Tealâ burada inanç şartını hiç koymamış devreye. “Kim” diyor “Allah'a mülâki olmayı dilerse, Allah onu mutlaka Kendisine ulaştırır.” diyor. İrşad makamından hiç bahis yok, Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde.
Öyleyse, bir insan bizim hakkımızda şüphe de taşısa, Allah'a mülâki olmayı dilerse (şuradan) kalbinden bir dilekle dilerse, o kişi mürşidine tâbî olacaktır. Bizim kardeşlerimizden biri olması gerekmiyor. Gerçek anlamda bir mürşid, her mürşid bu işi gerçekleştirebilir. O kişinin ruhu mutlaka Allah tarafından Allah'a ulaştırılacaktır.
Sevgili kardeşlerim! Böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nın, kişinin ruhunu Kendisine ulaştırması söz konusudur. Bu vuslattır ve kişiyi 3. kat cennetin sahibi kılar, nefsinin kalbini %51 nurla doldurur. O kişi dünya saadetinin, nefsinin kalbi %51 nurla dolduğu için yarısına sahiptir, 3. kat cennetin de sahibidir.
- Allah'a ulaşmayı dilediği an 1. kat cennet.
- Mürşidine ulaşıp tâbiiyette 2. kat cennet.
- Ruhunu Allah'a ulaştırdığında 3. kat cennet o kişi için mutlaka gerçekleşir.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ’ya sonsuz hamdederiz ki, bu ilmi bize öğretti. Öyleyse endişe edecek bir şeyiniz yok. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyin, gerisini Allah'a bırakın!
42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).Öyleyse, bir insan bizim hakkımızda şüphe de taşısa, Allah'a mülâki olmayı dilerse (şuradan) kalbinden bir dilekle dilerse, o kişi mürşidine tâbî olacaktır. Bizim kardeşlerimizden biri olması gerekmiyor. Gerçek anlamda bir mürşid, her mürşid bu işi gerçekleştirebilir. O kişinin ruhu mutlaka Allah tarafından Allah'a ulaştırılacaktır.
Sevgili kardeşlerim! Böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nın, kişinin ruhunu Kendisine ulaştırması söz konusudur. Bu vuslattır ve kişiyi 3. kat cennetin sahibi kılar, nefsinin kalbini %51 nurla doldurur. O kişi dünya saadetinin, nefsinin kalbi %51 nurla dolduğu için yarısına sahiptir, 3. kat cennetin de sahibidir.
- Allah'a ulaşmayı dilediği an 1. kat cennet.
- Mürşidine ulaşıp tâbiiyette 2. kat cennet.
- Ruhunu Allah'a ulaştırdığında 3. kat cennet o kişi için mutlaka gerçekleşir.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ’ya sonsuz hamdederiz ki, bu ilmi bize öğretti. Öyleyse endişe edecek bir şeyiniz yok. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyin, gerisini Allah'a bırakın!
