Kur’ân-ı Kerim’i ve Rabbimizi çok güzel bir şekilde anlamamızı sağlayan başımızın tacı Mehdi Resûlümüz. Gülüşünüzü çok seviyoruz ve dualarınızı bekliyoruz.
Anasayfa » Ana Sayfa » Mehdi Resûl » Kur’ân-ı Kerim’i ve Rabbimizi çok güzel bir şekilde anlamamızı sağlayan başımızın tacı Mehdi Resûlümüz. Gülüşünüzü çok seviyoruz ve dualarınızı bekliyoruz.
Kur’ân-ı Kerim’i ve Rabbimizi çok güzel bir şekilde anlamamızı sağlayan başımızın tacı Mehdi Resûlümüz. Gülüşünüzü çok seviyoruz ve dualarınızı bekliyoruz.
Allah’a ne kadar hamd ve şükretsek azdır. Bizlere yine sohbetinizi dinlemeyi nasip kıldı. Bizler Frankfurt’tan öğrencileriniziz. Bizlere Kur’ân-ı Kerim’i ve Rabbimizi çok güzel bir şekilde anlamamızı sağlayan resûl, başımızın tacı Mehdi Resûl! Sizden bir dileğimiz var; Lütfen gülün! Sizin gülüşünüzü çok seviyoruz ve dualarınızı bekliyoruz.
Peki gülelim öyleyse. Sevgili kardeşlerim! Her zaman gülmeyi biz de çok istiyoruz. Ama 73 milyon insandan 70 milyondan fazlasının cehenneme doğru yol alması, gülme arzumuzu frenliyor sevgili kardeşlerim. Bu bir hüzün.
İnsanlara Allah’ın hakikatlerini açıklamamıza rağmen şu emaniyye bilgilerin sahibi olan dîn adamları, Kur’ân hakikatlerinin tam tersi olan safsataları insanlara doğruymuş gibi anlatmaya çalışıyorlar. Ve Kur’ân’ı hiçe sayıyorlar. Bu da bize çok güç geliyor. Allah’ın Kur’ân’ı hesaba katılmıyor. Kur’ân’a %100 ters olan birçok konu, şu anda tatbikatta. Ve insanlar bu sebeple cehenneme doğru gidiyor. Siz bütün bunları bilseniz, gülebilir misiniz sevgili kardeşlerim?
Aslında gülmeyi biz de çok istiyoruz ama içimiz kan ağlıyor. Hepinizden sorumlu olan biziz. O insanlara bunu anlatamıyorsak biziz sorumlu olan. Demek ki; üzerimize düşen Allah’ın bize verdiği görevi lâyık-ı vechiyle yerine getirmeye mâni olan bir zümre var. Ve demek ki; gece gündüz çalışmamıza rağmen, 30 yıldır sevgili kardeşlerim! Hâlâ insanlara Allah’ın doğrularını, Kur’ân âyetlerindeki hakikati kabul ettiremiyorsak, insanların asırlar boyunca yazdığı sözleri, Kur’ân’a ters düşen sözleri Kur’ân’ın yerine tercih ediyorlarsa insanlar, o zaman biz görevimizi lâyık-ı vechiyle henüz yapamadık.
Ama o günler yakın! Yakın bir gelecekte bütün insanlar bu söylediğimiz Kur’ân hakikatlerini insanlardan hiç kimse bilmezken bizim nasıl bildiğimizi merak edecekler. “Nereden biliyor?” diyecekler. “Arapça’yı doğru dürüst konuşamayan bir kişi, Arapça’yı doğru dürüst telaffuz edememekle kalmayan hem de bilmeyen birisi. Ama Kur’ân’ı biliyor. Hem de Kur’ân’ın yalnız lâfzını değil; ruhunu biliyor. Ve bütün o safsatalardan insanlığı kurtaracak olan kişi bu. Acaba nereden öğrenmiş?” dersiniz.
Peki gülelim öyleyse. Sevgili kardeşlerim! Her zaman gülmeyi biz de çok istiyoruz. Ama 73 milyon insandan 70 milyondan fazlasının cehenneme doğru yol alması, gülme arzumuzu frenliyor sevgili kardeşlerim. Bu bir hüzün.
İnsanlara Allah’ın hakikatlerini açıklamamıza rağmen şu emaniyye bilgilerin sahibi olan dîn adamları, Kur’ân hakikatlerinin tam tersi olan safsataları insanlara doğruymuş gibi anlatmaya çalışıyorlar. Ve Kur’ân’ı hiçe sayıyorlar. Bu da bize çok güç geliyor. Allah’ın Kur’ân’ı hesaba katılmıyor. Kur’ân’a %100 ters olan birçok konu, şu anda tatbikatta. Ve insanlar bu sebeple cehenneme doğru gidiyor. Siz bütün bunları bilseniz, gülebilir misiniz sevgili kardeşlerim?
Aslında gülmeyi biz de çok istiyoruz ama içimiz kan ağlıyor. Hepinizden sorumlu olan biziz. O insanlara bunu anlatamıyorsak biziz sorumlu olan. Demek ki; üzerimize düşen Allah’ın bize verdiği görevi lâyık-ı vechiyle yerine getirmeye mâni olan bir zümre var. Ve demek ki; gece gündüz çalışmamıza rağmen, 30 yıldır sevgili kardeşlerim! Hâlâ insanlara Allah’ın doğrularını, Kur’ân âyetlerindeki hakikati kabul ettiremiyorsak, insanların asırlar boyunca yazdığı sözleri, Kur’ân’a ters düşen sözleri Kur’ân’ın yerine tercih ediyorlarsa insanlar, o zaman biz görevimizi lâyık-ı vechiyle henüz yapamadık.
Ama o günler yakın! Yakın bir gelecekte bütün insanlar bu söylediğimiz Kur’ân hakikatlerini insanlardan hiç kimse bilmezken bizim nasıl bildiğimizi merak edecekler. “Nereden biliyor?” diyecekler. “Arapça’yı doğru dürüst konuşamayan bir kişi, Arapça’yı doğru dürüst telaffuz edememekle kalmayan hem de bilmeyen birisi. Ama Kur’ân’ı biliyor. Hem de Kur’ân’ın yalnız lâfzını değil; ruhunu biliyor. Ve bütün o safsatalardan insanlığı kurtaracak olan kişi bu. Acaba nereden öğrenmiş?” dersiniz.
