Allah’a ulaşmayı dilemeden ve mürşide tâbî olmadan nefs tezkiyesi mümkün müdür?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Allah’a ulaşmayı dilemeden ve mürşide tâbî olmadan nefs tezkiyesi mümkün müdür?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’a ulaşmayı dilemeden ve mürşide tâbî olmadan nefs tezkiyesi mümkün müdür?

Günümüzde bazı dîn eğitici ve görevlileri ve bazı yaygın cemaatlere mensup kişiler (şu yukarıdakiler gibi herhalde) Allah’a ulaşmayı dilemek ve mürşide tâbiiyetin mutlaka gerekli olduğuna inanmıyor ve bunu yaşamıyorlar. Bu durumda nefs tezkiyesi mümkün müdür?

Bu durumda nefs tezkiyesi mümkün değildir. Hiç kimse mürşide tâbî olmadıkça nefsini tezkiye edemez. Tâbiiyet ne sağlar? Tâbiiyete kadar ne sağlandığını görelim:

Kişi Allah’a ulaşmayı diledi; Allah, onun üzerinde derhâl harekete geçer. Onun, görmeyen gözlerini, irşad makamını görecek hüviyete sokar. Görme hassasının üzerindeki engeli kaldırır. Onun, kulaklarındaki vakrayı alır ve işitme hassasının mührünü açar. Kalbindeki mührü açar, kalbindeki ekinneti alır, yerine ihbat koyar. Sonra o kişinin kalbine ulaşır, kalbin nur kapısını Allah’a çevirir. Sonra o kişinin göğsünü yarar, göğsünden kalbine nur yolu açar. Ondan sonra kişi zikir yapar. Allah’ın katından göğsüne, göğsünden de o delikten (yarıktan) geçerek kalbine (Allahû Tealâ, mürşidine tâbî olduğunda, kalbe “îmân” kelimesini yazmak suretiyle) ulaşan rahmet-fazl ve salâvat nurlarından fazılları nefsin kalbi kendisine çekmeye başlar.

Nefsin kalbi başlangıçta %100 afetlerle doludur. Bu noktadan itibaren nurlar, nefsin kalbine girerek nefsin kalbine adım adım hâkim olmaya başlar, adım adım işgâl etmeye başlar. Kişinin ruhu ilk %7 nur birikiminde 1. gök katına ve 7 defa tekrar eden bu davranış biçimleri dizisinde, nefsin kalbinde %49 fazl, %2 de rahmet nuru oluştuğu zaman ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır. İşte bu vuslattır. Kişiyi ermiş evliya yapar. Allah’a ulaşmayı dileyen herkes velî olmuştur. Allah’ın evliyası hükmündedir, Kur’ân-ı Kerim hükümleri gereğince. Ama ruhu Allah’a ulaşan kişi ermiş evliya olur.

Bir kişi, mürşide tâbî olmazsa başının üzerine devrin imamının ruhu gelmez. O kişinin kalbinin içine îmân da yazılmaz. Bunlar yoksa nefs tezkiyesi mümkün değildir. Mürşide tâbî olmadıkça, kişinin kalbine îmân yazılmayacağı için kişinin nefs tezkiyesi yapması mümkün değildir. Mutlaka mürşide tâbiiyet şarttır. Böyle olduğu için mürşide tâbî olmayan bir kişinin nefs tezkiyesi yapması hiçbir zaman mümkün olmaz.

“Kişinin nefs tezkiyesi yapması ve dolayısıyla ruhunu Allah’a ulaştırması mümkün müdür?”

Mümkün değildir. Her %7 nur birikiminde ruh, gök katlarında sadece bir katı çıkar, sonunda Allah’ın Zât’ına ulaşır.

“Allah’a ulaşmayı dilemeyen ve mürşide tâbî olmayan kişiler dalâlettedir.” diyebilir miyiz?

Mürşide ulaşmak sonraki iş. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes dalâlettedir. Tabiatıyla mürşide ulaşmayan da dolaylı olarak dalâlettedir. Çünkü tâbî olsaydı, mutlaka 14. basamakta mürşidini Allah ona sevdirecekti. O, Allah’tan talepte bulunacaktı, mutlaka Allahû Tealâ ona mürşidini gösterip onun tâbî olmasını sağlayacaktı.

Benzer konular