Mürşidin farziyetiyle ilgili bizleri bilgilendirir misiniz?
Mürşidin farziyetiyle ilgili bizleri bilgilendirir misiniz?
İnşaallah Efendimiz, öğrendik ki; mürşidsiz Allah’a ulaşılamaz. Ama günümüzde mürşidin gereksiz olduğuna inanılıyor. Mürşidin farziyetiyle ilgili bizleri bilgilendirir misiniz? Allah razı olsun. Sizi çok seviyoruz.
Allahû Tealâ Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde:
“yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete: Ey âmenû olanlar! Allah’a ulaşmayı dileyin ve böylece 2. takvanın sahibi olun. Ey takva sahipleri! Mürşidinizi Allah’tan sorun ve böylece 2. takvanın sahibi olun.” diyor.
yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe: Ey âmenû olanlar! Takva sahibi olun.
vebtegû: Ve ibtiga edin, isteyin.
ileyhi: O’na, Allah’a ulaşmaya.
el vesîlete: Vesileyi.
“Kim sizin Allah’a ulaşmanıza vesile olacaksa o vesileyi Allah’tan isteyin.” diyor. Bu bir farzdır. Allahû Tealâ buyuruyor:
“alallâhi kasdus sebili: Sebîllerin tayini Allah’a aittir.”
Her mürşidin bulunduğu dergâhtan, devrin imamının bulunduğu zemin kattaki ana dergâha bir sebîl vardır. Bütün sebîller de haktır. Hepsi de ana dergâha ulaştırır. Bu ana dergâha ulaşmanın temel vasfı. Tâbiiyet olmadan ruhun vücuttan ayrılması mümkün değildir. Ancak Allah’a ulaşmayı diledikten sonra, bir insan Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide ulaşıp da gözyaşları içinde ona tâbî olduğu zaman, o zaman tâbiiyet gerçekleşmiştir. Ruh o zaman vücuttan ayrılır ve başlangıçta sizlere söylediğimiz vetire gerçekleşir. Ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır.
Öyleyse Allahû Tealâ açık bir şekilde mürşidin farz olduğunu söylüyor. Bütün resûller aynı zamanda mürşiddir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de kaç tane âyet-i kerimede “resûle itaatin” temel farz olduğunu ifade eder.
Allahû Tealâ Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde:
5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.“yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete: Ey âmenû olanlar! Allah’a ulaşmayı dileyin ve böylece 2. takvanın sahibi olun. Ey takva sahipleri! Mürşidinizi Allah’tan sorun ve böylece 2. takvanın sahibi olun.” diyor.
yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe: Ey âmenû olanlar! Takva sahibi olun.
vebtegû: Ve ibtiga edin, isteyin.
ileyhi: O’na, Allah’a ulaşmaya.
el vesîlete: Vesileyi.
“Kim sizin Allah’a ulaşmanıza vesile olacaksa o vesileyi Allah’tan isteyin.” diyor. Bu bir farzdır. Allahû Tealâ buyuruyor:
16/NAHL-9: Ve alâllâhi kasdus sebîli ve minhâ câirun, ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi. “alallâhi kasdus sebili: Sebîllerin tayini Allah’a aittir.”
Her mürşidin bulunduğu dergâhtan, devrin imamının bulunduğu zemin kattaki ana dergâha bir sebîl vardır. Bütün sebîller de haktır. Hepsi de ana dergâha ulaştırır. Bu ana dergâha ulaşmanın temel vasfı. Tâbiiyet olmadan ruhun vücuttan ayrılması mümkün değildir. Ancak Allah’a ulaşmayı diledikten sonra, bir insan Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide ulaşıp da gözyaşları içinde ona tâbî olduğu zaman, o zaman tâbiiyet gerçekleşmiştir. Ruh o zaman vücuttan ayrılır ve başlangıçta sizlere söylediğimiz vetire gerçekleşir. Ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır.
Öyleyse Allahû Tealâ açık bir şekilde mürşidin farz olduğunu söylüyor. Bütün resûller aynı zamanda mürşiddir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de kaç tane âyet-i kerimede “resûle itaatin” temel farz olduğunu ifade eder.
