Sabırlı insan ile sabrın sahibi insan arasındaki farkı açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Fena Makamı (1. teslim: ruh teslimi) » Sabırlı insan ile sabrın sahibi insan arasındaki farkı açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Sabırlı insan ile sabrın sahibi insan arasındaki farkı açıklar mısınız?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! Sevgili efendimiz! O gül kokan ellerinizden hasretle ve hürmetle öperim. Müsaadenizle bir sualim olacak inşallah. Sabırlı insan ile sabrın sahibi insan arasındaki farkı açıklar mısınız?

Allahû Tealâ devrin imamlarından bahsediyor, Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


“Biz onlardan imamlar kıldık."

lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne): Sabrın sahibi oldukları için ve âyetlerimize yakîn hasıl ettikleri için.”

Sevgili kardeşlerim, sevgili misafirlerimiz! Sabır ruhumuzun hasletlerindendir. Sabırsızlık da nefsimizin afetlerinden. Bir insan ulûl’elbab makamına geldiği zaman daimî zikrin sahibi olacağı cihetle, 7 tane özellik kazanır. Bunların 4’ü asıl sonuçlardır. 3’ü de bunların müteferriği unsurlarıdır.

1. özellik: Daimî zikrin sahibi kişi. Daimî zikrin sahibi olmakla birinci özelliği kazanmıştır.
2. özellik: Nefsinin kalbinde daimî zikrin sahibi olduğu cihetle hiç afet kalmamıştır.

Neden? Kalbine kesintisiz olarak Allah’ın rahmeti, fazlı ve salâvâtı geliyor Allahû Tealâ’nın katından. Ve kalbin kararmasına bu nurlar devamlı geldiği için (zikir bunları davet eder, mutlaka kalbe ulaştırır.) o kişinin kalbi ebediyyen o kişi, hayatta olduğu sürece kararmayacaktır. Muhteşem bir aydınlığın içinde olacaktır. Kalbinde afet hiç kalmamıştır. Artık yeniden yerleşmesi de mümkün değildir afetlerin.

3. özellik: Allah, onun kalp gözünü açmıştır. Kalp gözüne Allahû Tealâ dilediği şeyleri gösterir. Başkalarının baş gözüyle göremediği şeyleri Allah, o kişiye kalp gözüyle gösterir.
4.özellik: Gene kalbinin kulağını açmıştır, Allahû Tealâ. Allah sözlerini o kişiye işittirir. Kalbine ulaşır, Allahû Tealâ’nın sözleri. Kalbiyle işitir kişi, kulağıyla değil.

Demek ki 4 tane temel şart oluştu; daimî zikrin sahibi olmak, bu sebeple nefsinin kalbinde hiç afet kalmamak, kalp kulağı açılmak, kalp gözü açılmak. 3 tane de sonuç şartı çıkıyor ortaya. Sonuçta kişinin elde ettiği 3 özellik.

1- Bu kişi ehli tezekkürdür. Allah ile her an her konuyu tezekkür edebilir, konuşabilir.

21/ENBİYÂ-7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.


“fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne): Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” diyor Allahû Tealâ.

Peki, zikir ehli kişinin bilmediği herşeyi bilir mi? Hayır, bilmez. Ne yapar? Allah’tan sorar. Ve de Allah ona hangi cevabı verdiyse onu da bir ayna gibi karşısındakine ulaştırır. O bilmez ama Rabbi bilir. Öyleyse “Bilmiyorsanız zikir ehline sorun!” ifadesi çok manidar bir ifadedir. Zikir ehli; daimî zikrin sahipleridir ve Allah ile devamlı irtibat halindedir. Allahû Tealâ’nın bütün söylediklerini işitir. Ve Allah’la her an konuşmak yetkisinin sahibidir. Tezekkür etmek, müzakere etmek. Konuları konuşmak yetkisinin sahibidir.

2- Bu kişi aynı zamanda ehli hayırdır. Çünkü daimî zikrin sahibi olduğu için.

Zikir, daimî zikir o kişiye kesintisiz bir şekilde Allah’ın rahmet, fazl ve salâvat isimli nurlarını ulaştırmaktadır. Bu sebeple o kişi devamlı olarak zikir yaptığı için bir amel yaptığı cihetle deracat kazanmaktadır. Ve bu, kesintisiz bir deracat kazanmaktır. Deracat kazanmak ise Kur’ân-ı Kerim’de hayrı işaret eder. Deracat kazandığımız zaman hayır işlediğimize işarettir. Deracat kaybettiğimize göre de Allah’ın bize ulaştırdığı şey, şer adını taşır. Hayır; deracat kazandıran bütün olaylardır. Şer de bize deracat kaybettiren bütün olaylardır.

Öyleyse Allah ile olan ilişkilerimizde kişinin sabrından bahsediyorduk. O kişi daimî zikre ulaştığı zaman nefsinin kalbi Allah’ın nurlarıyla tamamen dolacağı için nefsinin kalbinde bulunan afetlerin hepsi yok olur. Sabırsızlık afeti de yok olur. Böyle olduğu zaman bu kişi sabırlı bir insan hüviyetine ulaşır. Çünkü sabırsızlık afeti nefsinin kalbinden bütün afetler yok olduğu için o da gitmiştir. Bu kişi ulûl’elbab makamındadır. Ulûl’elbab makamında bu kişiye yerlerin melekûtu gösterilecektir. O zaman bu kişinin 7 tane yer katı kendisine gösterildiği sürece sabrının, sabırsızlık afeti yok olduktan sonra bu kişi, sabırlı olmanın 7 vasfını kazanacaktır.

Ondan sonra ihlâs makamında 7 gök katı kendisine gösterildiği zaman, sabırlı olmanın 7 vasfını daha kazanacaktır. Ve o kişi salâh makamını geçecektir. Orada da 5 kademe daha sabrı artacaktır. İşte sabır afeti tamamen yok olduktan sonra 19 mertebe sabrı özellikle Allahû Tealâ tarafından geliştirilen bu kişi ancak o noktada sabrın sahibi olur. Sabırlı olmak, nefsinin kalbinde sabır afetinin bittiği noktada gerçekleşen bir olaydır. Sabrın sahibi olmaksa bundan itibaren daha 19 mertebe o kişinin, sabır sadedinde çok daha ötelere ulaşmasını ifade eder.

Benzer konular