Mehdi'yi açıklar mısınız? Kur'ân âyetleri ile Mehdiyi tanımlayan âyetler nelerdir? Siz mehdi misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mehdi Resûl » Mehdi'yi açıklar mısınız? Kur'ân âyetleri ile Mehdiyi tanımlayan âyetler nelerdir? Siz mehdi misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mehdi'yi açıklar mısınız? Kur'ân âyetleri ile Mehdiyi tanımlayan âyetler nelerdir? Siz mehdi misiniz?

Mehdi, hidayete erdiren demektir. Kendisi hidayete ermiş, Allah’ın hidayete erdirmekle vazifeli kıldığı kişidir.

Kur'ân âyetleri ile Kur'ân'da Mehdi'yi tanımlayan âyetler nelerdir?

Bir çok âyet var. Bu konuşma sırasında geçti. Özellikle Duhân Suresinin 10,11,12,13,14 ve 15. âyetleri bu konuyu kesinleştirmiş durumdadır:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

44/DUHÂN-12: Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

44/DUHÂN-15: İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn(âidûne).
Muhakkak ki Biz, azabı biraz kaldırsak (bile), şüphesiz ki siz (şirke) dönecek olanlarsınız.


Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 81. âyet-i kerimesinde de bizden bahsediyor:

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).
Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, O'na mutlaka îmân edeceksiniz ve O'na mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.


Furkan Suresinin 27, 28, 29, 30. âyetleri de bizden bahsediyor:

25/FURKÂN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).
Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol ittihaz etseydim.” der.

25/FURKÂN-28: Yâ veyletâ leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen).
Yazıklar olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim.

25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.


Tevbe Suresinin 33. âyeti de bizden bahsediyor:

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Resûl'ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen O'dur.


Allahû Tealâ açık ve kesin bir şekilde hükümlerini koymuş ortaya. Öyleyse Allahû Tealâ’nın söylediklerini dikkate almak mecburiyetindeyiz. Diyor ki o âyetlerde Allahû Tealâ, dediler ki diyor:

“ Ah keşke Resûl’den yüz çevirmeseydim. Ah keşke falancayı dost edinmeseydim. Onun sebebiyle dalâlette kaldım. Yolumdan saptım. Ve hidayetteyken, hidayetten dalâlete döndüm.

Resûl dedi ki:

"Ya Rabbi benim kavmim Kur’ân-ı terk ettiler."

Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında Kur’ân-ı Kerim terk edilmemiştir. Tam aksine Âli İmrân Suresinin 119. âyeti kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:
 
3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tu’minûne bil kitâbi kullihi, ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca “Biz îmân ettik.” dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: “Öfkenizden ölün.” Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.


"Ey sahâbe, onlar size buğz ettikleri halde siz onlara karşı buğz etmezsiniz. Çünkü siz Kur’ân’ın bütününe îman edenlersiniz. Öyleyse Kur’ân’ın terki şöyle dursun, Kur’ân’ın bütününe tâbî olan bir sahâbe var. Öyleyse bu Resûl,  mutlaka Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den çok sonra gelecek olan bir başka resûl. O'nun zamanında Kur’ân terk edilmiş ki, Allahû Tealâ ona Kur’ân'ı öğretmiş. Tam bu devri anlatıyor.

Siz mehdi misiniz?

Evet, şeksiz ve şüphesiz biz O’yuz.

Benzer konular