Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de; “Teslim olmadan ölmeyin!” diyor. Bugünkü İslâm tatbikatında 5 şart içerisinde teslim olmak yok. Bu durumda İslâm âleminin yaşadığı dînde bir eksiklik var mı? Bu konuda bizi aydınlatabilir misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Fena Makamı (1. teslim: ruh teslimi) » Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de; “Teslim olmadan ölmeyin!” diyor. Bugünkü İslâm tatbikatında 5 şart içerisinde teslim olmak yok. Bu durumda İslâm âleminin yaşadığı dînde bir eksiklik var mı? Bu konuda bizi aydınlatabilir misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de; “Teslim olmadan ölmeyin!” diyor. Bugünkü İslâm tatbikatında 5 şart içerisinde teslim olmak yok. Bu durumda İslâm âleminin yaşadığı dînde bir eksiklik var mı? Bu konuda bizi aydınlatabilir misiniz?

Kardeşimiz çok ciddî bir konuya temas ediyor sevgili kardeşlerim! Ne yazık ki, bu korkunç gerçek bütün İslâm âlemini kemiriyor. Düşünün ki; Osmanlı İmparatorluğu boyunca hiçbir padişah olmamıştır ki; mürşidine tâbî olmasın. Bütün ordu tasavvuftandı. Bütün esnaf tasavvuftandı. Bütün sanatkârlar tasavvuftandı. 

Sevgili kardeşlerim! Nereye bakarsanız Osmanlı İmparatorluğu’nu hep tasavvuftan insanların idare ettiğini, koruduğunu ve herkesin tasavvufu yaşadığını görürsünüz. Osmanlı için tasavvuf bir ni’metti ve padişahlar da dahil olmak üzere herkes belki birbirinden ayrı ayrı tasavvuf kollarına bağlıydı ama mutlaka tasavvuf o kişi için gerçekleşirdi. Onun için dünyadaki en dürüst, en adaletli ülke hep Osmanlı olmuştur. Arkasında Allah vardı. Arkasında Allah’ın hacet namazının kılındığı zaman gösterdiği mürşide tâbiiyet vardı. Tâbiiyetle beraber ruhun vücuttan ayrılması vardı. Sonra ruhun Allah’a teslimi, teslim yoluyla ruhun teslimi… Daha sonra fizik vücudun Allah’a teslimi; bu fizik vücudun vücuttan ayrılmasını düşünemeyiz. Yani bir ayrılık olayı söz konusu değil. Fizik vücut Allah’a teslim olacaktı, sonra nefs teslim olacak, sonra da irade teslim olacaktı. 

Sevgili kardeşlerim! Bu seri ve giderek büyüyen teslimiyet çerçevesi insanları hep daha çok, daha çok, daha çok mutlu olmaya götürdü ve neticede insanlar gördüler ki; sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın İslâm dînine niçin “İslâm dîni” dediğini tespit etmenin huzurunu yaşadılar. “İslâm” kelimesi de “teslim” kelimesi de “silm” kökünden geliyor sevgili kardeşlerim! “Sin, lam ve mim.” Bu “silm” kökü “teslim olmak” mânâsını taşıyor; “silm” kelimesi. Öyleyse İslâm dîni teslim dînidir. 

1. Ruhumuzu Allah’a teslim edeceğiz. 
2. Fizik vücudumuzu Allah’a teslim edeceğiz. 
3. Nefsimizi Allah’a teslim edeceğiz. 
4. İrademizi Allah’a teslim edeceğiz. 

Bu teslimlerin daha üst ve daha üste çıkması kişiyi daha çok, daha çok memnun edecektir. Çünkü nefsinin afetleri giderek azalacaktır. Neticede o kişi daimî zikre ulaştığı zaman nefsinin kalbinde hiç afet kalmayacaktır. Kişi her an zikir üzere olacaktır. Her an Allah’ı, onun vücudu zikredecektir. Bunun için özel bir gayret gerekmez. Daimî zikre ulaştıktan sonra özel bir gayret sarf etmesi gerekmez. Çünkü o hep daimî zikirde kalacaktır. İç dünyasındaki ses hep “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah” diye, uyurken de uyanıkken de onunla birlikte olacaktır ve hep zikir devam edecektir. 

Sevgili kardeşlerim! Bütün insanların bu büyük mutluluğu yaşamasını cânı gönülden istiyoruz inşaallah. Hepiniz için dua ediyoruz o noktaya ulaşmanız için. Evet, sevgili izleyenler, dinleyenler! Sualleriniz bekliyoruz inşaallah.
 
(Allah razı olsun Muhterem Efendimiz!) Allah sizden de razı olsun. 

Benzer konular