İslâm'ın 5 şartını yerine getiriyorum. Ama mutlu ve huzurlu değilim. İçimde hep bir sıkıntı var. Bu huzursuzluktan nasıl kurtulurum?

Anasayfa » Ana Sayfa » Fena Makamı (1. teslim: ruh teslimi) » İslâm'ın 5 şartını yerine getiriyorum. Ama mutlu ve huzurlu değilim. İçimde hep bir sıkıntı var. Bu huzursuzluktan nasıl kurtulurum?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İslâm'ın 5 şartını yerine getiriyorum. Ama mutlu ve huzurlu değilim. İçimde hep bir sıkıntı var. Bu huzursuzluktan nasıl kurtulurum?

Bu huzursuzluktan kurtulmak için ruhunu Allah'a ulaştırman lâzım. Böyle bir istikamette mutlaka mürşidini Allah'tan sormanın arkasında, mürşidinin bir vekiline mutlaka tâbî olman gerekiyor. Bu tâbiiyet, hep el öpmek suretiyle gerçekleşir. Ve el öpüldüğü anda da cereyan el öpen kişiye geçer. Görev burada başlamıştır. Kişi mürşidine tâbî olmuştur. Bu tâbiiyet, onun ruhunun o anda o kişiye ulaşması demek değildir. O kişinin ruhu, fizik bedeni, nefsi ve iradesi birer birer Allah'a teslim edilecektir. İslâm, “teslim olan” demektir. Ve kişi ruhunu da fizik bedenini de nefsini de iradesini de Allah'a teslim ettikçe, her seferinde biraz daha mutlu hissedecektir kendisini, o hedeflere yöneldiğinde.

Sevgili kardeşlerim, bütün insanlar için Allahû Tealâ sadece onların mutlu olmasını ister. Dünyada, sonra da ahirette onların cennette olmasını ister. Bunları farz kılmış. Tevrat'ta da İncil'de de Kur'ân-ı Kerim'de de farz kıldığını görüyoruz. Sevgili kardeşlerim, şunu da unutmayalım yani; Hz. Musa da bir peygamberdir, Hz. İsa da bir peygamberdir, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bir peygamberdir. Öyleyse kurtuluş hepsi için var ve geçerli. Yeter ki Allah'ın emirlerini gerçekleştirsinler.

Sevgili kardeşlerim, hepimiz bir görevin arkasında olmalıyız; insanları kurtarmak. Şu anda koskoca bir İslâm âlemi, İslâm'ın 5 şartını kendilerine yeterli bulmakta. Namaz kılmak var, oruç tutmak var, zekât vermek var, hacca gitmek var, kelime-i şahadet getirmek var. Namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şahadet getiren bu insanlar acaba nelerini Allah'a teslim etmişlerdir? Namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, zekât veriyorlar, hacca gidiyorlar, kelime-i şahadet de getiriyorlar. Mutlaka bir şeylerini Allah'a teslim etmişlerdir. Nelerini teslim etmişlerdir? Hiçbir şeylerini teslim etmemişlerdir sevgili kardeşlerim. Namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden ve kelime-i şahadet getiren hiç kimse bu hedefe ulaşamaz.

Allah'a ulaşmayı dilemek konunun temelini oluşturur. Kim mürşidine ulaşır da ona tâbî olursa tâbî olduğu anda, ruhu, vücudundan ayrılarak Allah'a doğru yola çıkar ve 7-8 aylık bir devrenin sonunda bu kişinin de ruhu Allah'a ulaşır. Ne olmuştur? Kişinin ruhu Allah'a ulaşmıştır. Allah'a ermiştir. Kişi ermiş evliya olmak şerefine ulaşmıştır. Bu şerefin sahibi olmuştur.

Sevgili kardeşlerim, insanların yanlış ifadeleri sizi kendisine esir etmesin sakın. Allah'a ulaşmayı dilemelerini söyleyeceksiniz, etrafınızdaki insanlara. Sonra onlar mürşid istiyorlarsa onlara hacet namazını kılıp, mürşidlerini Allah'tan sormaları gerektiğini söyleyeceksiniz. Sevgili kardeşlerim, insanlar cereyanı almadan, ruhları vücudlarından ayrılıp, Allah'a doğru yola çıkamaz. Ve o 7-8 aylık bir devrede ruhun Allah'a ulaşması işlemi gerçekleşemez. Bunun için insanlara bu büyük hakikatleri anlatmakla hepiniz vazifelisiniz sevgili kardeşlerim. Göreviniz o görev. İnsanları cehennemden kurtarmakla vazifelisiniz:

* Allah'a ulaşmayı dileyen bir insan 1. kat cennete girerken,
* Mürşidine tâbî olan kişi 2. kat cennete giriyor. Daha üst kat cennete giriyor.
* Ruhunu Allah'a ulaştıran kişi 3. kat cennete giriyor.
* Fizik bedenini teslim eden kişi 4. kat cennete,
* Nefsini teslim eden kişi 5. kat cennete,
* Muhlis olan kişi 6. kat cennete,
* İradesini de Allah'a teslim eden kişi 7. kat son kat cennete çıkıyor.

Böylece insanların cennetler arasındaki dağılımı, Allahû Tealâ tarafından daha başlangıçta dizayn edilmiş.

Bütün insanlar için faaliyet sahaları açık. Herkes etrafındaki insanları bu gayrete davet etmeli. Birçok insan ne kadar hazin bir tecellidir ki; İslâm'ın 5 şartına endekslenmiştir. “Ben, der, namaz kılarım, oruç tutarım, zekât veririm, hacca giderim, kelime-i şahadet getiririm. Benim görevim bu kadar.” Böyle diyen yani namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şahadet getiren kişiye sorun: “Senin dîninin adı ne?” “İslâm.” Öyle demeyecek mi? Sorduğunuz zaman; “Senin dîninin adı ne?” diye İslâm demek mecburiyetinde. Alternatifi yok ki… “Peki İslâm ne demek? ‘Teslim olan’ demek değil mi?” “Evet. İslâm ‘teslim olan’ demek.” “Peki, sana sorabilir miyim; sen bu güne kadar Allah'a neyini teslim ettin? Ruhunu mu? Fizik bedenini mi? Nefsini mi? İradeni mi? Neyini teslim ettin Allahû Tealâ'ya?” Eğer size bunlardan birini teslim ettiğini söylerse ona sorun: “Senin mürşidin kim?” Bir mürşide tâbî olmadan hiç kimse ne ruhunu ne fizik bedenini ne nefsini ne iradesini Allah'a teslim edemez. Bu teslim olma işlemi mutlaka böyle bir vazifeliden geçer. Cereyanın mutlaka o kişiye ulaşması lâzım.
 
Öyleyse sevgili kardeşlerim, hepinizin görevi var: İnsanları kurtarmak. Hiç kimse bedavadan hedeflere varamaz. Herkes görevini yapmak mecburiyetinde. Sıralamaya bakıyoruz:

* Allah'a ulaşmayı dilemek; 1,
* Mürşide tâbiiyet; 2,
* Ruhun Allah'a ulaşması; 3,
* Fizik bedenin teslimi; 4,
* Nefsin teslimi; 5,
* Muhlis olmak; 6,
* İradeyi Allah'a teslim etmek; 7.

İşte 7 tane safha… Bu safhaların her biri ayrı bir kat cenneti ifade ediyor. Kapılar ardına kadar açık. Herkes bu hedeflere ulaşmak için elinden geleni yaparsa mutlaka Allahû Tealâ'dan yardım alır. Ve hedeflerine Allahû Tealâ onları mutlak bir mutlulukla ulaştırır. Şükürler olsun, hamd olsun.

Sevgili kardeşlerim, sualler ve cevaplar faslına geçiyoruz.

Allah razı olsun.

Benzer konular