Allah’ın âyetleri, Allah'ın resûlleri ve Allah'ın daveti yani dünya hayatında Allah'a ulaşma dileği arasında nasıl bir ilişki vardır açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Allah’ın âyetleri, Allah'ın resûlleri ve Allah'ın daveti yani dünya hayatında Allah'a ulaşma dileği arasında nasıl bir ilişki vardır açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’ın âyetleri, Allah'ın resûlleri ve Allah'ın daveti yani dünya hayatında Allah'a ulaşma dileği arasında nasıl bir ilişki vardır açıklar mısınız?

5/MÂİDE-19: Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl’ümüz (elçimiz) gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye (dememeniz için). Oysa size "müjdeleyici ve uyarıcı" bir Resûl gelmişti. Allah herşeye kaadirdir.


“Ey kitap ehli…”

Resûllerin yani buradaki resûllerden söz konusu olan şey, peygamberlerin ardı arkası kesildiği fetret devrinde, Hz. İsa’dan Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e kadar geçen zaman süresi bir fetret devridir. Bu devirde sizlere gerçekleri açıklayan Resûlümüz gelmişti; “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” derseniz diye. Hiç kimse “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi.” diyemez çünkü bütün insanların yaşadığı devirde mutlaka bir uyarıcı, bir müjdeleyici vardır. Nitekim bu devirde de var. Ama nebîlerin devri, Peygamber Efendimiz (S.A.V)' le son nebî o olduğu cihetle tamamlanmıştır. Ama o devirde de bu devirde de bütün kavimlerde Allah’ın resûlleri mutlaka görev yapmaktadırlar. “Böylece sizlere müjdeleyici ve uyarcı bir resûl gelmişti. Allah her şeye kaadirdir.” diyor Allahû Tealâ.

İbrâhîm 44:

14/İBRÂHÎM-44: Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiir rusule, e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).
Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?


“Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: ‘Rabbimiz bizi yakın bir süreye kadar tehir et yani bize yakın bir zamana kadar zaman ver. Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.’ Daha önce sizin için bir zeval olmadığına yemin eden siz değil misiniz?” diyor Allahû Tealâ.

Yani her ülkede şu anda bir resûl yaşıyor. Hepsi de risaletlerini mutlaka açıklamışlardır. Ve ancak öldükleri zaman insanların akılları başlarına gelecek. Ve Allahû Tealâ’ya: “Yarabbi! Bizi yakın bir zamana kadar ertele.” diyecekler, “Resûl bize de geldi ama ona tâbî olmadık. Senin davetine o zaman icabet edelim de resûllere o zaman tâbî olalım diyecekler.”

Tâhâ 134:

20/TÂHÂ-134: Ve lev ennâ ehleknâhum bi azâbin min kablihî le kâlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike min kabli en nezille ve nahzâ.
Ondan önce gerçekten Biz onları, azapla helâk etmiş olsaydık, muhakkak şöyle derlerdi: “Rabbimiz, bize resûl gönderseydin olmaz mıydı? Böylece biz de zelil (rezil) ve rüsva olmadan önce senin âyetlerine tâbî olsaydık.”


ve lev ennâ ehleknâhum bi azâbin min kablihî: Ondan önce gerçekten biz onları azapla helak etmiş olsaydık (eğer olsaydık).
le kâlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen: Muhakkak ki şöyle derlerdi: Rabbimiz bize Resûl gönderseydin olmaz mıydı?
fe nettebia âyâtike: Ve senin âyetlerine tâbî olalım.
min kalbi: Ondan evvel.
en nezille ve nahzâ: Böylece biz de zelil ve rüsva olmadan önce senin âyetlerine tâbî olsaydık.

Yani eğer Allahû Tealâ bir karyeye, bir ülkeye resûl göndermemiş olsaydı onlar kıyâmet günü, hatta ölürlerken diyeceklerdi ki: “Yarabbi! Sen bize Resûl göndermedin. Bak şimdi biz hakikati anladık ama bize de Resûl gönderseydin de biz ona tâbî olsaydık diyeceklerdi. Eğer Resûl göndermeseydik o insanların hepsi böyle söyleyeceklerdi. Buna müsaade etmeyiz.” diyor Allahû Tealâ. Yani bunun mânâsı: “Her kavme mutlaka, bütün insanların yaşadıkları bütün devirlerde bir resûl göndeririz. O resûlün görevi bittiği anda bir başka resûl mutlaka o kavimde göreve başlar.”

Ve Allahû Tealâ diyor ki Kasas 47’de:

28/KASAS-47: Ve lev lâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse: "Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin böylece biz, Senin âyetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk." diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak göndermezdik).


“Eğer elleriyle takdim ettikleri sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse ‘Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin. Böylece biz Senin âyetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk.’ diyecek olmasalardı seni nebî olarak göndermezdik. Nebî Resûl olarak göndermezdik.” diyor Allahû Tealâ.

Şimdi suale geliyoruz: “Allah’ın âyetleri, Allah'ın resûlleri ve Allah'ın daveti yani dünya hayatında Allah'a ulaşma dileği arasında nasıl bir ilişki vardır açıklar mısınız?”

Allah'ın  âyetleri, Allah'ın resûlleri ve Allah'ın  daveti… Allah'ın davetini insanlara ulaştıran Allah’ın risaletle görevlendirdiği resûllerdir. Allah bütün devrilerde bütün insanları Allah'a çağırır. “Allah'a ulaşmayı dileyin ve kurtulun.” der Allahû Tealâ.

Böyle bir dizaynda bütün insanların bu hedefe ulaşabilmesi onların gayretine vabeste bir şey. İnsanlar Allah'a ulaşmayı nasıl dileyecekler? Resûl tebligatta bulunacak onlara: “Allah'a ulaşmayı dileyin.” diyecek. “Dileyin ki kendinizi kurtarasınız.” diyecek. “Eğer dilemezseniz ne yaparsanız yapın kurtuluşunuz yoktur.” diyecek.

Öyleyse Allah bütün devirlerde bütün kavimlerde bu sebebe dayalı olarak resûl beas ediyor; hayata getiriyor ve o kavimlerdeki insanlara mutlaka resûl Allah'ın gerçeklerini anlatıyor. Eğer Allahû Tealâ bütün kavimlere bütün devirlerde resûl göndermeseydi, o insanlar diyecekti ki: “Yarabbi! Bize keşke resûl gönderseydin de biz o resûle itaat etseydik, böyle rezil olmasaydık.”

Bu âyetler açık ve kesin olarak bütün kavimlere bütün devirlerde resûl gönderildiğini ifade ediyor. Resûl olmazsa davet yoktur. Davet yoksa Allahû Tealâ tebliğ söz konusu olmadan kimseye azap etmez.

Öyleyse bütün insanların Allah'ın davetini işitebilmeleri her devirde, bütün kavimlerde resûllerle tahakkuk eder. Bugün de bütün kavimlerde Allah'ın bir resûlü yaşamaktadır. O kavimlerdeki insanların dili ve dîni ne olursa olsun, hangi inanış biçiminde olursa olsunlar; şu anda bütün dünyadaki bütün dînlerin içinde resûller, mutlaka Kur’ân hakikatlerini söylüyorlar.

Benzer konular