Zuhrûf 61, Zuhrûf 64 ve Tevbe 100 arasındaki ilişkinin sonucunu, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Sıratı Mustakîm üzerinde olanlar olduğuna ve kulluğun Allah’a ulaşmayı dilemekle başladığına bir delil olarak gösterebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Sıratı Mustakîm » Zuhrûf 61, Zuhrûf 64 ve Tevbe 100 arasındaki ilişkinin sonucunu, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Sıratı Mustakîm üzerinde olanlar olduğuna ve kulluğun Allah’a ulaşmayı dilemekle başladığına bir delil olarak gösterebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Zuhrûf 61, Zuhrûf 64 ve Tevbe 100 arasındaki ilişkinin sonucunu, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Sıratı Mustakîm üzerinde olanlar olduğuna ve kulluğun Allah’a ulaşmayı dilemekle başladığına bir delil olarak gösterebilir miyiz?

Zuhrûf Suresinin 61. âyet-i kerimesi:

43/ZUHRÛF-61: Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).
Ve muhakkak ki o, gerçekten o saat (kıyâmetin zamanı) için bir ilimdir (bilgidir). Öyleyse ondan sakın şüphe etmeyin! Ve Bana (Allah'a) tâbî olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.


ve innehu le ilmun lis sâati: Şüphesiz o, kıyâmet saati için (o saat için) muhakkak ki bir ilimdir. (Şüphesiz ki o kıyâmet saati için mutlak bir ilimdir.)
fe lâ temterunne bihâ vettebiûni: Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın! Ve Bana tâbî olun!
hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun): İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.

Tâbî olan, mutlaka Sıratı Mustakîm'in üzerinde olur. 7 Sıratı Mustakîm'den 1. sinin üzerindedir tâbî olduğu an. Zuhrûf Suresinin 61. âyet-i kerimesi, ruhu Allah'a ulaştıracak olan Sıratı Mustakîm'in başladığı noktayı işaret ediyor. Yani 3. Sıratı Mustakîm'i.
 
Zuhrûf Suresinin 64. ayet-i kerimesi:

43/ZUHRÛF-64: İnnallâhe huve rabbî ve rabbukum fa’budûhu, hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).
Muhakkak ki Allah, O benim de sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kul olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.


“Şüphesiz Allah, O benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Şu halde O'na kul olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.”

Kul olmanın kademeleri; Allah’a ulaşmayı dilediğiniz anda şeytana kul olmaktan kurtulup Allah'a kul oluyorsunuz. Ve Sıratı Mustakîm başlıyor Allah’a ulaşmayı dilediğiniz an.  Zuhrûf Suresinin 61 âyet-i kerimesindeki Sıratı Mustakîm, kişinin tâbiiyetiyle gerçekleşen Sıratı Mustakîm 14. basamaktan başlar. Zuhrûf Suresinin 64. âyet-i kerimesindeki Sıratı Mustakîm, Allah'a kul olduğunuz noktada başlar (3. basamak). Bunun işareti de Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesiyle veriliyor:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“Onlar Allah’a ulaşmayı dilediler ve şeytana kul olmaktan kurtuldular. Onlara müjdeler vardır, kullarımı müjdele!” diyor Allahû Tealâ.

“Şeytana kul olmaktan kurtuldular ve Bana kul oldular (Benim kullarım oldular).” diyor. “O zaman şeytana kul olmaktan kurtuldular.” Allah'a kul olunan nokta. “Allah’a ulaşmayı dilediler ve şeytana kul olmaktan kurtuldular.” ifadesinden kesin olarak anlaşılıyor ki; Allah'a mülâki olmayı dilediği an bir insan, şeytana kul olmaktan kendisini kurtarır ve Allah'a kul olur. Bu ilk kulluktur. İlk Sıratı Mustakîm de buradan başlar.

Öyleyse Zuhrûf Suresinin 64. âyet-i kerimesinde; Allah'a kul olmak (1. kulluk ve Sıratı Mustakîm), Zuhrûf Suresinin 61. âyet-i kerimesinde ise; Allah'a 3. kulluk ve Sıratı Mustakîm anlatılıyor. 2. Kulluk, 7. basamaktan 14. basamağa kadar giden noktada gerçekleşiyor.

Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi:

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.


ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri: O sabikûn-el evvelîn var ya: Onlardan bir kısmı muhacirîndendi, bir kısmı ensardandı.
vellezînettebeûhum bi ıhsânin: Ve onlara ihsanla tâbî olanlardandı (yani tâbiindendi).
radıyallâhu anhum ve radû anhu: Allah onlardan razı idi, onlar da Allah'tan razı idiler.
ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru: Ve altlarından ırmaklar akan cennetler onlara vaad olundu (hazırladı Allahû Tealâ onlara).
hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden): Orada ebediyyen kalacaklardır.
zâlikel fevzul azîm(azîmu): Bu, fevz-ül azîmdir.
 
Yani kişinin (bunların), irşad makamına tayin edildiklerini işaret ediyor. Zaten sahâbeye tâbî olunduğuna göre, irşad makamının sahibi oldukları kesinlik kazanıyor.

“Zuhrûf Suresinin 61. âyet-i kerimesi, Zuhrûf Suresinin 64. âyet-i kerimesi, Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi arasındaki ilişkinin sonucunu, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Sıratı Mustakîm üzerinde olanlar olduğuna ve kulluğun Allah’a ulaşmayı dilemekle başladığına bir delil olarak gösterebilir miyiz?”

Zuhrûf Suresinin 64. âyet-i kerimesi; 1. kulluğu, Zuhrûf Suresinin 61. âyet-i kerimesi; 3. kulluğu ifade ediyor. Ve her ikisi de Sıratı Mustakîm üzerinde olanlar. Ama Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesinin bunlarla olan alâkasını anlayamadık.

Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi, sahabenin irşada ulaştığını söylüyor. İrşad makamının sahibi olduklarını söylüyor ve Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesinde Sıratı Mustakîm ile alâkalı hiçbir şey yok. Kulluğun sonuna ulaşmışlar.

Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesinin sualle de alâkasını bulamadık. Bu âyetin burada olmaması lâzımdı.  

Benzer konular