İki türlü Allah’a ulaşmayı dileyen insan var. Birisi; “Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum!” der. Ama kalben böyle bir talebi yoktur. Belki başkalarının yanında o da böyle oldu diye, böyle olduğunu başkalarına ispat etmek için böyle söylüyor: “Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Ne olur, benim de ruhumu Sana ulaştır!” Ama bazıları da aynı şeyi söylerler; fakat kalpten bir dilekle söylerler. İşte kalpten bir dilekle söyleyenler için hacet namazını kıldıkları zaman Allah onlara mürşidlerini gösterir. Giderler, o mürşidin elini öperler ve mürşidden cereyanı alırlar. Bu kişi zikrini arttırdıkça ruhu tâbiiyet esnasında vücudundan ayrılmış olacaktır zaten. Ruhu yavaş yavaş 1. kat, 2. kat, 3. kat, 4., 5., 6., 7. kata kadar yükselecektir. 7. katta da soldan sağa doğru 7 tane âlemden geçecektir. Sonra da Sidretül Münteha’ya yükselecektir. Oradan Allah’a ruh ulaşacaktır. Bu 7-8 aylık bir devreyi ifade eder. İşte ermiş evliya onlardır.
Allah’a ulaşmayı dilemiştir. Mürşidine tâbiiyetle, Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide tâbiiyetle ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru o sırada yolda olan kafileye katılmıştır(2). 3.'sü; 7-8 aylık bir devrede bu ruh 7 tane gök katını aşıp 7 tane de âlemden geçtikten sonra Allah’ın Zat’ına ulaşmıştır. İşte bu kişi ermiş evliyadır. Nesi ermiş? Ruhu ermiş. Kime? Allah’a. Allah’ın Zat’ına o kişinin ruhu ulaşmıştır. Ermiş evliya adını verdiğiniz herkes için aynı şey geçerlidir. Mutlaka onların ruhu dünya hayatını yaşarken, hayattayken Allah’a geri dönmüştür. Bütün insanların ruhu mutlaka Allah’a döner. Ama eğer bunları yapmıyorsa kişi, ölümle beraber vücuttan ayrılan ruh Allah’a döner. Ama bu o kişiye bir fayda sağlamaz. Ölümle beraber herkesin ruhu Allah’a ulaşacaktır, Allah’a dönecektir. Ama ermiş olanların ruhu Allah’a ermiştir.
Allah razı olsun.