Nahl Suresinin 12. âyet-i kerimesi:
16/NAHL-12: Ve sehhara lekumul leyle ven nehâre veş şemse vel kamere, ven nucûmu musahharâtun bi emrihî, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
Ve gece ve gündüz, Güneş ve Ay ve yıldızları sizin emrinize verdi. Onlar, O’nun (Allahû Tealâ’nın) emri ile size musahhar (emrinize amade, hazır) kılındılar. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için, elbette âyetler (deliller) vardır.
“Gece ve gündüz, güneş ve ay ve yıldızları sizin emrinize verdim. Onlar, O’nun (yani Allahû Tealâ’nın) emriyle size musahhar (yani emrinize amade) kılındılar. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için elbette âyetler (deliller) vardır.”
Câsiye Suresinin 13. âyet-i kerimesi:
45/CÂSİYE-13: Ve sahhara lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı cemîan minhu, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.
ve sahhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı cemîan minh(minhu): Bütün göklerdeki ve arzlardaki herşeyi (yarattığı herşeyi) katından sizlerin emrine musahhar kıldı.
inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne): Bunda, tefekkür eden kavim için âyetler vardır.
Nahl Suresinin 12. âyet-i kerimesinde de “Akıl eden bir kavim için âyetler vardır.” diyor. Her ikisi arasında bir ilişki, ondan daha ötede bir illiyet rabıtası söz konusu.