Arif olmak ne demektir?

share on facebook  tweet  share on google  print  

Arif olmak ne demektir?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu!)

“Muhterem Efendimiz! Bizler; Ankara’dan katılan öğrencileriniz, hasretle, hürmetle o gül kokan ellerinizden öpüyoruz. Efendim! Benim bir sorum olacak inşaallah: ‘Arif olmak’ ne demektir?”

Bir insan Allah'a mülâki olmayı, Allah'a ruhunu ulaştırmayı (Allah'a ulaşmayı) dilediği an 1. kat cennetin sahibi olur. Sonra ruhunu Allah'a ulaştırmak için harekete geçen bu kişiye, Allahû Tealâ bir gün onun hacet namazını kılması üzerine mürşidini gösterecektir. Kişi mürşidine ulaşıp tâbî olacaktır. Bunun ötesinde de bu kişinin ruhunun vücudundan ayrılıp, Allah'a doğru bir yolculuk yapması ve neticede Allah’ın Zat’ına ulaşması söz konusudur. Ulaştığı zaman, hayatta iken kimin ruhu Allah'a ulaşırsa o kişinin ölümden sonra gideceği yer (kıyâmet günü gideceği yer) 3. kat cennettir. Bunların hepsi ayrı ayrı bir muhteva taşır.
 
Bu kişi arif olmuş mudur? Hayır, olmamıştır. Burası 21. basamaktır ama arif olmak 22, 23 ve 24. basamaklarda vücut bulan bir olaydır. Arif olmak; (Ulfun) Türkçemize girmiş şekliyle “irfanın sahibi olmak” demektir. İrfansa, arif olmayı ifade eder. Arif olan bir insan, irfanın sahibi olan bir kişidir. İrfanın sahibi, “arif” adını alır.

21. basamakta ruhunu Allah'a ulaştıran kişinin ruhu Allah'ta (Allah'ın Zat’ında) yok olacaktır. Burası 22. basamaktır. Sonra Allahû Tealâ o kişiye, İndi İlâhi’de bir taht; altın bir taht ihsan edecektir. Bu da Vâkıa Suresi 15. âyet-i kerimesine göre bu taht kişiye verilir. Allah'ın katında onlara bir yurt verilmiş olur.

56/VÂKIA-15: Alâ sururin mevdûnetin.
Altın ile örülmüş, mücevherlerle (inci ve yakutla) süslenmiş tahtlar üzerinde.


Bundan sonraki kademede ise; kişi züht sahibi (zahit) olur. Günün yarısından daha fazla zikir yapmaya başlar. İşte bu 3 tane kademenin, özellikle üçüncüsünde (bazen birincisinde ve ikincisinde) Allahû Tealâ, bir kişinin kalp gözünü açabilir. O kişi, başkalarından farklı bir dizaynın sahibidir. Allah'ın gösterdiklerini kalp gözüyle görebilir. İşte bu, o kişinin arif olduğunu gösterir veya Allahû Tealâ onun kalp gözünü açmaz kalp kulağını açar, Allah'ın söylediklerini işitmeye başlar. Kişi gene arif olmuştur ama hikmet sahibi olamamıştır.

Bir insanın arif olması, kalp gözünün veya kalp kulağının açılmasını mutlak olarak gerektirir. İrfanın temel şartıdır. Kalp kulağı veya kalp gözü; ikisinden biri de geçerlidir. İkisi de geçerlidir ama kişi daimî zikre ulaşamadıkça hikmet sahibi olmaz. Öyleyse bir kişinin hikmet sahibi olabilmesi, o kişi için mutlaka daimî zikre ulaşmasını gerektirir. Daimî zikre ulaşan bir kişinin nefsinde hiç afet kalmayacaktır. Ancak o kişinin hiç afeti kalmadığı zaman Allahû Tealâ 2 ni'metini ona verir:

• Kalp gözünün açılmasıdır.
• Kalp kulağının açılmasıdır.

Mutlaka ikisi beraber oluşur. Kim daimî zikre ulaşmışsa, daimî zikre ulaşan kişinin mutlaka kalp gözü ve kalp kulağı ikisi de açılır. İşte bu, hikmet sahibi olan kişinin iki özelliğidir. Bu kişinin sahip olduğu vasıflara baktığımız zaman, durumuna baktığımız zaman:

• Kişi, daimî zikrin sahibidir. Daimî zikrin sahibi olduğu için, nefsinin kalbindeki bütün afetler yok olmuştur. Ama bundan evvelki kademede, kişinin kalp kulağı veya kişinin kalp gözü açılırsa, onun kalbindeki bütün afetler yok olmadan evvel gerçekleşmiştir. Onlara “arif” denir. Onlar arif olmuşlardır ama hikmet sahibi olmamışlardır. Hikmet sahibi olan kişi aynı zamanda ariftir ama arif olan kişi aynı zamanda hikmet sahibi değildir. Hikmet sahibi henüz olmamıştır. Daimî zikirden evvel kimse hikmetin sahibi olamaz.
• İşte kim daimî zikrin sahibi ise o kişi hikmetin sahibi olur, o zaman daimî zikrin sahibidir. Bu sebeple kalbindeki bütün afetler yok olmuştur.
• Kalp gözünü mutlaka açmıştır Allahû Tealâ.
• Kalp kulağını mutlaka açmıştır.
• Kişinin ehl-i tezekkür olması, Allahû Tealâ ile devamlı konuşabilme yetkisinin sahibi olmasıdır.
• Ehl-i hayır olması, devamlı zikir yaptığı için her an derecât kazanmaktadır. Kişi, bu sebeple ehl-i hayırdır.
• Sonra da ehl-i hükümdür. Ehl-i hikmet olması, hüküm verdiği zaman Allah'tan sorarak vereceği için hep doğru hüküm verir ve hikmet sahibidir. Kur'ân âyetlerine baktığı zaman, o âyetin 28 basamaktan hangisine ait olduğunu anlar. İşte bu kişi ehl-i hikmettir. Hikmet ehlidir ama daimî zikre ulaşmadan evvel bir kişinin kalp kulağının veya kalp gözünün açılması o kişiyi arif yapar ama o kişi hikmet ehli olamaz.

Benzer konular