Ahzab 36 ile Enfal 24 arasında bir ilişki kurabilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a İtaat » Ahzab 36 ile Enfal 24 arasında bir ilişki kurabilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ahzab 36 ile Enfal 24 arasında bir ilişki kurabilir miyiz?

Ahzab Suresinin 36. âyet-i kerimesi:

33/AHZÂB-36: Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emran en yekûne lehumul hıyeratu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ(mubînen).
Ve mü’min erkek ve mü’min kadının, Allah ve O’nun Resûl’ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O’nun Resûl’üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur.


“Allah ve Resûl'ü bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkekle mü’min kadın için, Allah’ın ve Resûl'ünün hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur. Allah ve Resûl'ü bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkekle mü’min kadının kendilerine ait olan bir seçme hakkı yoktur.”, diyor. “Bu hükme aykırı bir seçme hakkı. Allah’a ve Resûl'üne kim isyan ederse andolsun ki o apaçık bir dalâlettedir.” diyor Allahû Tealâ.

Enfal 24:

8/ENFÂL-24: Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler), Allah ve Resûl’ü sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman (davete) icabet edin! Ve Allah’ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve muhakkak sizin O’na haşrolunacağınızı bilin! (Hepinizin ruhu Allah’ta toplanacak ve Allah, ruhlarınıza meab olacak.)


Diyor ki Allahû Tealâ: “Ey âmenû olanlar, davete icabet edin, Allah için Allah’ın davetine ve O’nun Resûl'ünün davetine icabet edin.”

Ne zaman? “Allah ve Resûl'ü sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, o davete icabet edin, isticap edin, icabet edin davete.

ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî: Muhakkak ki Allah, sizinle kalbinizin arasına girer.
ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne): Ve muhakkak ki O’na haşrolunacaksınız. Bunları da bilin diyor Allahû Tealâ.
    
Öyleyse Allah’ın ve Resûl'ünün verdiği bir emir var; “Allah’ın davetine icabet edin.” O davet; Allah’a ulaşmayı dileme daveti, sonra da Allah’ın Resûl'üne ya da Allah’a ulaşmaya vesile olacak birisine  tâbî olma daveti ve ruhu Allah’a ulaştırma daveti. Üç safhalı bir olay.
    
Allah’a yönelmek üç safhayı da alıyor; Allah’a ulaşmayı dilemek de Allah’a yönelmenin bir parçasıdır, mürşide ulaşmak da Allah’a yönelmenin bir parçasıdır, Allah’a ulaşmak da Allah’a yönelmenin sonudur. Öyleyse Allah’a ulaşmak üç safhadan oluşuyor: Allah’a ulaşmayı dilemek, Allah’a yönelmenin birinci parçası. Sonra ikincisi Allah’a yönelmek. Birincisi 3, 4, 5, 6, 7. basamakları ifade eder; Allah’a ulaşmayı dilemek.

7. basamaktan 14. basamağa kadar, Allah’a yönelmek. 14. basamaktan sonra ruhun vücuttan çıkarak Allah’a doğru yola çıkması ve Allah’ın Zat’ına ulaşması, Allah’a ulaşma. Allah’a ulaşıncaya kadar kişi, Allah’a ulaşmayı dilediği andan Allah’a ulaşıncaya kadar kişi Allah’a yönelmiş olan kişidir.

Allah ve Resûl'ünün bir hüküm vermesi halinde, hükme aykırı olanı seçme hakkı olmadığı söyleniyor. Diğerlerinin isyan ettiği ifade ediliyor. Enfal Suresinin 24. âyet-i kerimesinde ise: “Resûl sizi tövbeye çağırdığı zaman, ruhunuzu Allah’a ulaştırmak üzere ona ulaşıp tövbe etmeye çağırdığı zaman davete icabet edin.”, diyor.

Birisinde kişinin kurtuluşu için tövbeye davet var. İkincisinde iki ayrı sonuç var. Çünkü bir hüküm vermek söz konusu Ahzab 36'da. Taraflar birbirine davalı veya davacı ve bir sonuç. Mü’min erkekle mü’min kadın, her ikisi de o sonuca riayet etmek, itaat etmek mecburiyetinde.

Evvelki âyete bakalım, Ahzab Suresinin 35. âyet-i kerimesi:

33/AHZÂB-35: İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ(azîmen).
Gerçekten İslâm olan (Allah’a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Rabbine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah’ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! Allah, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.


Müslüman erkeklerle kadınlar arasındaki konular inceleniyor. “İtaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, sadık erkekler, sadık kadınlar, sabreden, huşû sahibi olan, sadaka veren, oruç tutan, ırzlarını koruyan, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar için, Allah büyük bir ecir hazırlamıştır.” diyor.  Yani söz konusu olan Allahû Tealâ’nın ecri. 36. âyette bunu söylüyor Allahû Tealâ, burada: “Allah ve Resûl'ü” diyor. Bu olayı anlatıyor Allahû Tealâ Ahzab 37'de:

33/AHZÂB-37: Ve iz tekûlu lillezî en’amallâhu aleyhi ve en’amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllâh ve tuhfî fî nefsike mâllâhu mubdîhi ve tahşen nâs(nâse), vallâhu ehakku en tahşâhu, fe lemmâ kadâ zeydun minhâ vetaran zevvecnâkehâ likey lâ yekûne alâl mu’minîne haracun fî ezvâci ed’ıyâihim izâ kadav min hunne vetarâ(vetaran), ve kâne emrullâhi mef’ûlâ(mef’ûlen).
Ve Allah’ın, onu ni’metlendirdiği ve senin de kendisini ni’metlendirdiğin kişiye: “Zevceni (kendine) tut (boşama) ve Allah’a karşı takva sahibi ol.” demiştin. Allah’ın açıklayacağı şeyi nefsinde saklıyordun. Ve insanlardan korkuyordun (çekiniyordun). Allah, (Kendisinden) korkman (çekinmen) için daha çok hak sahibidir. Sonra Zeyd, ondan alâkasını kesince onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıklarının kendileriyle ilişkilerini kestikleri (boşadıkları) kadınların evlenmelerinde, mü’minlerin üzerinde bir zorluk olmasın diye. (Böylece) Allah’ın emri yerine getirilmiş oldu.


“Hani sen Allah’ın kendisine ni’met verdiği ve senin de kendisine ni’met verdiğin kişiye: ‘Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın.’, diyordun. İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, Kendisinden çekinmene çok daha lâyıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince Biz seni onunlar evlendirdik ki, böylelikle evlâtlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri kadınları boşadıkları zaman, ilişkilerini kestikleri zaman, onlarla evlenme konusunda mü’minlerin üzerine bir güçlük olmasın diye.”

Konu bununla da alâkalı ama Enfal Suresinin 24. âyet-i kerimesinde olay, Allah’a ulaşmayı dileyen insanların, Resûl kendilerini Allah’a ulaşmaya davet ettiği zaman, bu davete icabetlerinin üzerlerine farz olduğunun ifadesi.

Benzer konular