“Mâide 105’te Allahû Tealâ: “Nefsleriniz üzerinizedir.” diyor.
5/MÂİDE-105: Yâ eyyuhâllezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izâhtedeytum, ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz,
dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.
74/MUDDESSİR-38: Kullu nefsin bimâ kesebet rehînetun.
Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
74/MUDDESSİR-39: İllâ ashâbel yemîn(yemîni).
Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.
74/MUDDESSİR-40: Fî cennâtin, yetesâelûn(yetesâelûne).
Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.
Muddessir 38’de: “Nefslerin rehine olması.” Nasıl bir ilişki içindedir?” diyor.
“Bütün nefsler rehinedirler.” diyor Allahû Tealâ.
Muddessir 38 ve 39’da:
kullu nefsin bimâ kesebet rehînetun illâ ashâbel yemîn(yemîni) fî cennâtin: Bütün nefsler rehinedirler ama yemin sahibi olan nefsler, onlar cennette olacaklardır." diyor.
Öyleyse yeminlerinin sahibi olan nefsler; Allah’a ulaşmayı, ruhun ulaştırılmasını dileyen, fizik vücudunu Allah’a teslim eden ve de daimî zikre ulaşan kişi nefsini de Allah’a teslim eder. Nefslerimizin sorumluluğu üzerimizde.
Öyleyse; ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de irademizi de Allah’a teslim etmekle vazifeliyiz. Bunları teslim etmek, Allah’ın emriyle hepimizin vazifesidir. Bu bakımdan bir ilişki söz konusudur.