Sevgili kardeşlerim! Mürşide tâbiiyet, o kişinin, Allah’ın kendisine verdiği bir farklılığı yaşayabilmesini sağlar. Bütün mürşidler, mutlaka kendi mürşidlerine ulaşmışlar ve onun elini öpmüşlerdir. Bu el öpüş, öyle bir el öpüştür ki; Allah’ın cereyanı bununla o kişiye geçer. Bu cereyan herhangi bir cereyan değildir. Yani o mürşid yoldan geçen birisiyle tokalaşmış, elini de öpmüş. Bu el öpmek ona bir şey sağlamaz. Ama kim tövbe ederek mürşidinin elini öpmüşse, Allah'a ulaşmayı dileyerek mürşidinin elini öpmüşse o kişinin ruhu vücudundan ayrılır. Allah’a doğru seyr-i sulûk isimli bir yolculuğa çıkar. Birer birer 7 tane gök katını aşar. 7. gök katında 7 tane âlemden geçer ve sonunda da Sidretül Münteha’ya ulaşır. Oradan dikey bir yolculukla Allah’ın Zatı’na ulaşır. O ruh Allah’tan gelmiştir ve Allah’ın Zatı’nda yok olur. İşte böyle insanlara ermiş denir.
Nesi ermiş? Ruhu ermiş.
Nereye ermiş? Allah’a ermiş.
İşte o kişi ermiş evliyadır. Ruhu Allah’a ulaşmıştır ve Allahû Tealâ’nın temel emri ruhumuzu, fizik bedenimizi, nefsimizi ve irademizi Allah’a teslimi farz kılar.
Allah razı olsun.