Bakara Suresi 159, 174 ve Âli İmrân-77 arasında bir ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Bakara Suresi 159, 174 ve Âli İmrân-77 arasında bir ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara Suresi 159, 174 ve Âli İmrân-77 arasında bir ilişki var mı?

Bakara Suresinin 159. âyet-i kerimesi:

2/BAKARA-159: İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).
Muhakkak ki, beyyinelerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder.


“Onlar ki; beyan ettiğimiz, ispat vasıtaları olarak ortaya koyduğumuz şeyleri ve hidayeti, hidayetten indirdiğimiz ispat vasıtaları (açıklamalar) ve hidayetten olan şeyleri ki; onları Biz indirdik (inzal ettik). Muhakkak ki onlar onu gizlerler. Hem hidayeti hem de açıklamalarımızı, ispat vasıtalarımızı, insanlara daha evvel kitapta beyan ettiğimiz ve ispat vasıtası olarak indirdiğimiz şeyleri, daha evvel insanlara kitapta açıklamamıza rağmen (açıkladıktan sonra). Allah da onlara lânet eder, lânet edenler de onlara lânet ederler.” diyor Allahû Tealâ.

Hidayet müessesesine dikkatle bakın. Hidayet, çok açık bir şekilde Kur’ân’da ifade ediliyor.

Âli İmrân Suresinin 73. âyet-i kerimesi:

3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm'dir (en iyi bilendir).


"innel hudâ hudallâhi: Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır.” diyor Allahû Tealâ. Ve bu ‘Allah’a ulaşma’ sözü, birçok insanın tüylerini diken diken ediyor. Allahû Tealâ’ya ulaşılmaz kabul ediyorlar (öyle zannediyorlar). Ruhumuzun Allahû Tealâ’dan geldiğini, bir emanet olduğunu ve O’na mutlaka dönmesi lâzımgeldiğini bilmiyorlar. Ya da asırlardan beri böyle bir yanlış iddianın varlığı sebebiyle ve de o iddianın sahibi olarak görüyorlarsa kendilerini, o istikametteki düşüncelerini muhafaza ediyorlar. Böylece, belki istemeyerek belki isteyerek hidayeti, insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a dönüşünü gizliyorlar, inkâr ediyorlar ve yalanlıyorlar. Burada gizleyenler var.

Bakara Suresinin 174. âyet-i kerimesi:

2/BAKARA-174: İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun).
Muhakkak ki onlar, Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir şeyleri gizlerler ve onu az bir bedelle satarlar. İşte onların yedikleri (bu rüşvet), karınlarında ateşten başka bir şey olmaz. Ve kıyâmet günü Allah, onlarla konuşmayacak ve onları tezkiye de etmeyecek (temize de çıkarılmayacaklar). Ve onlar için elîm bir azap vardır.


innellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen: Onlar muhakkak ki, Kitap’tan indirdiğimiz şeyi gizlerler ve onun karşılığında az bir şey satın alırlar.
ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre: İşte onların yedikleri şeyler yani bu konuda (bu rüşvet), onların karınlarında ateş olacaktır.
ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti: Kıyâmet günü Allah onlarla konuşmayacak.
ve lâ yuzekkîhim: Ve onları Allahû Tealâ tezkiye etmeyecek.
ve lehum azâbun elîm(elîmun): Onlar için acıklı bir azap var.

Burada da görüyoruz ki; Allah da onlara lânet eder, lânet edenlerin de hepsi lânet eder. Neden? Allah’ın indirdiği şeyleri gizledikleri için. Burada hidayet kelimesini Allahû Tealâ kullanmamış. Ama hidayetin içinde olduğu kesin. Çünkü en çok gizlenmesine çalışılan şey, bu.

Birtakım insanlar, insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulaşması diye bir vetireyi kabul etmiyorlar. Kur’ân bunu, Allah’a ulaşmayı dilemeyi ve ruhumuzu Allah’a ulaştırmayı 12 defa farz kılmasına rağmen bunu kabul etmiyorlar. Ve kabul etmeseler çok önemli değil. Nihayet kendileri cehenneme gider, Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için biter olay. Ama daha kötüsü var. Bu insanlar Allah’a ulaşmayı dilemekten, bu yanlış bilgileri sebebiyle onlara onu aşılayarak ve üzerinde ısrarla durarak o insanları da men ediyorlar. O zaman omuzlarına vebal yükleniyorlar.

Âli İmrân Suresinin 77. âyet-i kerimesi:

3/ÂLİ İMRÂN-77: İnnellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîm(elîmun).
Muhakkak ki onlar; Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere satarlar. İşte onlar için ahirette bir nasip yoktur. Ve Allah onlar ile konuşmayacak ve kıyamet günü onlara nazar etmeyecek (bakmayacak). Ve onları temize çıkarmayacak ve onlar için elim azap vardır.


innellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen: O insanlar ki Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir bedele satarlar.
ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati: Onlar için ahirette bir fayda söz konusu değildir. Onlara orada (ahirette) bir nasip yoktur.
ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti: Kıyâmet günü Allah onlar ile konuşmayacak ve onlara bakmayacaktır.
ve lâ yuzekkîhim: Ve onları tezkiye de etmeyecektir (temize çıkarmayacaktır).
ve lehum azâbun elîm(elîmun): Onlara acıklı bir azap vardır (elim bir azap vardır).

“Bu âyetler arasında bir ilişki var mı?”

İlişkinin ötesinde bir illiyet rabıtası var. Üçünde de Allah’ın âyetlerini kasıtlı bir şekilde gizleyen, kendileri hidayete ermediği gibi, başka insanların da hidayete ermesine mâni olan insanlar söz konusu. İşte; Nisâ Suresinin 167., 168., ve 169. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ aynı şeyi söylüyor:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).
Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.


“Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Ve insanları Allah’ın yolundan (Sıratı Mustakîm’den) men ederler, sebîlden men ederler. Onlar uzak bir dalâlet içindedirler. Onlar hem kâfirdirler hem de zalimdirler. Onlar hem onlara zulmederler hem de onlara zulmettikleri için derecat kaybedecekleri cihetle, kendilerine de zulmederler. Bunun için zalimdirler. Allah onlara asla mağfiret etmez.”

Eğer onlar, kendileri Allah’ın yoluna girselerdi, Allahû Tealâ onların günahlarını sevaba çevirecekti. Ama asla böyle bir şey vücut bulmayacak, Allah onları asla mağfiret etmeyecek. Çünkü böyle bir şey olması için, Allah’a ulaşmayı dilemeleri lâzım önce. Sonra da irşad makamına ulaşmaları lâzım. Böyle bir şey yok. “Allah onları mağfiret etmez ve onları tarîke, Tarîki Mustakîm’e ulaştırmaz. Allah onları ancak cehennem yoluna ulaştırır. Sıratı cehenneme (cehennem yoluna) ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır.” diyor Allahû Tealâ. Aynı olay, açık ve kesin bir biçimde dizayn edilmiş.

Benzer konular