Günümüzün öğretisinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra artık hiçbir zaman Allah'ın bir resûlünün gelmeyeceği Kur'ân-ı Kerim'e ters düşmesine rağmen kesinlik kazanmış durumda. Buna göre Muminûn-44, Bakara-87, Hadîd-26 ve 27. âyet-i kerimelerine göre Allah'ın resûllerinin bütün zamanlarda vazifeli olduğunu Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesine göre ise kıyâmet günü yalanlamış oldukları resûllerin dünyada kendilerine uyaran hak resûller olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Günümüzün öğretisinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra artık hiçbir zaman Allah'ın bir resûlünün gelmeyeceği Kur'ân-ı Kerim'e ters düşmesine rağmen kesinlik kazanmış durumda. Buna göre Muminûn-44, Bakara-87, Hadîd-26 ve 27. âyet-i kerimelerine göre Allah'ın resûllerinin bütün zamanlarda vazifeli olduğunu Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesine göre ise kıyâmet günü yalanlamış oldukları resûllerin dünyada kendilerine uyaran hak resûller olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Günümüzün öğretisinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra artık hiçbir zaman Allah'ın bir resûlünün gelmeyeceği Kur'ân-ı Kerim'e ters düşmesine rağmen kesinlik kazanmış durumda. Buna göre Muminûn-44, Bakara-87, Hadîd-26 ve 27. âyet-i kerimelerine göre Allah'ın resûllerinin bütün zamanlarda vazifeli olduğunu Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesine göre ise kıyâmet günü yalanlamış oldukları resûllerin dünyada kendilerine uyaran hak resûller olduğunu söyleyebilir miyiz?

Mu’minûn-44:

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.


summe erselnâ rusulenâ tetrâ: Sonra resûllerimizi ardarda (arkası kesilmeksizin) gönderdik.
kullemâ câe ummeten resûluhâ: Her ümmete resûller geldikçe
kezzebûhu: Onları yalanladılar.
fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan: Biz de onları birbiri arkasından helak ettik.
ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse): Ve onları efsane kıldık.
fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne): Mü'min olmayan bir kavim uzak olsun.

Mu’minûn-44 açık ve kesin bir şekilde Allah'ın resûllerinin ardarda gönderildiği ve bütün kavimlere gönderildiği kesin bir şekilde anlatılıyor. Ve hangi kavme resûl gelirse gelsin bütün kavimlerdekinin o resûlü yalanladıkları ifade ediliyor. Bugün de farklı bir durum yok. Bugün de bütün kavimlerde Allah'ın resûlleri var ama hepsi de bugünün insanları tarafından yalanlanıyor. Tarih tekerrürden ibarettir.

Mu’minûn Suresinin 44. âyet-i kerimesi bütün kavimlere ardarda Allah'ın resûl gönderdiğini açıklıyor. Bu âyet-i kerimenin özelliği sadece bütün kavimlere resûl göndermek değil Allah'ın söylediği. Ardarda (birbiri arkasından, arkası kesilmeksizin) gönderdiği, bütün kavimlere gönderdiği ve ardarda gönderdiği önemli olan. Bakara-87:

2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne).
Andolsun ki, Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz.


ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe: Andolsun ki; Biz, Musa'ya kitap verdik.
ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli: Ve ondan sonra da birbiri ardından resûller gönderdik.
ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti: Ve Meryem oğlu İsa'ya beyyineler verdik (açıklamalar, ispat vasıtaları verdik).
ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi): Ve onu Ruh'ûl Kudüs ile (Cebrail A.S ile) destekledik (yâd ettik).
e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum: Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hevasının hoşlanmadığı bir şeylerle geldiği zaman
mustekbertum: Evvelâ kibirlendiniz.
fe ferîkan kezzebtum: Onların çoğunu nakzettiniz (yalanladınız, tekzip ettiniz).
ve ferîkan taktulûn(taktulûne): Ve bir kısmını ise öldürdünüz diyor Allahû Tealâ.

Burada da:
 
ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli: Ve arkasından ardarda resûller gönderdik. Birbiri ardından, kaffeynâ.
min ba’dihî bir rusuli: Musa’ya kitap verdik. Ondan sonra da birbiri ardından araları kesilmeksizin resûller gönderdik.
 
Burada da Allahû Tealâ birbiri ardından resûller gönderdiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor. “Birbiri ardından resûller gönderdik.” diyor. İki âyet-i kerime oldu.

Hadîd-26:

57/HADÎD-26: Ve lekad erselnâ nûhan ve ibrâhîme ve cealnâ fî zurriyyetihimân nubuvvete vel kitâbe fe minhum muhtedin, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).
Ve andolsun ki, Hz. Nuh’u ve Hz. İbrâhîm’i gönderdik. Ve onların zürriyetlerinden nebîler kıldık. Ve kitap (verdik). Böylece onlardan bir kısmı hidayete erenlerdir ve onların çoğu fasıklardır.


ve lekad erselnâ nûhan ve ibrâhîme: Andolsun ki; Biz, Nuh'u ve İbrâhîm'i gönderdik. (Yani resûl olarak gönderdik.)
ve cealnâ: Kıldık.
fî zurriyyetihimen: Onların zürriyetleri içinde kişiler kıldık.
nubuvvete: Nebîler olarak peygamberliği
nubuvvete vel kitâbe: Peygamberliği ve kitabı onların zürriyetleri olan kişilere verdik.
fe minhum muhted(muhtedin): Bir kısmı hidayete erdiler. Bir kısmı ise
ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne): Onlardan büyük kısmı ise fasıklar oldular diyor. Allahû Tealâ.

Hadîd-27:

57/HADÎD-27: Summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ ve kaffeynâ bi îsâbni meryeme ve âteynâhul incîle ve cealnâ fî kulûbillezînettebeûhu ra’feten ve rahmeten, ve rahbâniyyetenibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illâbtigâe rıdvânillâhi fe mâ raavhâ hakka riâyetihâ, fe âteynâllezîne âmenû minhum ecrahum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).
Sonra onların izleri üzerine resûllerimizi ardarda gönderdik. Ve Meryemoğlu İsa (A.S)’ı gönderdik ve O’na İncil’i verdik. Ve O’na tâbî olanların kalplerinde refet (şefkat) ve rahmet kıldık. Ve onlar, O’na ruhbanlık ihdas ettiler. Biz, Allah’ın rızasını ibtiga etmekten başkasını onlara farz kılmadık. Oysa O’na hakkıyla riayet etmediler. Böylece onlardan, âmenû olanların ecirlerini verdik ve onlardan çoğu fasıklardı.


summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ: Onların arkalarından da resûllerimizi ardarda gönderdik.
summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ: Resûllerimizi onların arkasından da resûllerimizi ardarda gönderdik.
ve kaffeynâ bi’îsebni meryeme: Sonra da arkalarından Meryemoğlu İsa (A.S)'ı gönderdik.
ve âteynâhul incîle: Ve O'na İncil'i verdik.
ve cealnâ fî kulûbillezînet tebeûhu re’feten ve rahmeh(rahmeten): O'na tâbî olanların kalplerine refet ve rahmet kıldık.
ve rahbâniyyetenibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illebtigâe rıdvânillâhi fe mâ reavhâ hakka riâyetihâ, fe âteynellezîne âmenû minhum ecrehum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne): O’na tâbî olanların kalplerine refet ve rahmet kıldık. Ve üzerlerine farz kıldığımız, fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için icat ettikleri ruhbanlığa bile hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden âmenû olanlara mükafatlarını verdik. Çoğu ise fasıklardı.

“Âmenû olanlara ecirlerini (mükafatlarını) verdik.” diyor Allahû Tealâ. Bu âyette de: “Onların arkalarından da resûllerimizi ardarda gönderdik.” diyor Allahû Tealâ. Öyleyse Allahû Tealâ’nın ardarda resûller göndermesi söz konusu. Ardı arkası kesilmeksizin.

Zumer-71:

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran): Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülür.
hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ: Onlar cehennemin kapısına geldikleri zaman
ve kâle lehum hazenetuhâ: Cehennem bekçileri onlara der ki:
e lem ye’tikum rusulun: Size resûller gelmedi mi?
minkum: Sizden resûller.
yetlûne aleykum âyâti rabbikum: Sizin üzerinize Allah'ın âyetlerini tilâvet eden (Allah'ın âyetlerini anlatan) resûller gelmedi mi?
ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ: Sizi, o gün (bugün buraya) geleceğinizi dair ikaz etmediler mi (uyarmadılar mı)?
kâlû belâ: Dediler ki: ‘Evet.’
ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne): Ama azap kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu.
    
Öyleyse cehenneme giren herkese söyleniyor cehennemin kapısında bu size: “Allah'ın resûlleri gelip size söylemediler mi? Buraya cehenneme geleceğinizi, siz Allah'a ulaşmayı dilemiyorsunuz. Mutlaka cehenneme gideceksiniz demediler mi?” diyor. Kime? Cehenneme giren herkese. Öyleyse herkese resûl mutlaka gelmiştir. İşte bugün de bütün kavimlerde resûller var. Ve hepsi de bütün insanlara: “Allah'a ulaşmayı dilemiyorsunuz. Gideceğiniz yer cehennemdir.” demekle vazifelidir. Ve bugün bu vazife bütün resûller tarafından yaşamakta olan bütün kavimlerdeki resûller tarafından bihakkın yerine getirilmektedir. Ama insanlar onları hep reddetmektedir.

İslâm âleminde de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sadece son nebî değil son resûl olduğu da zannediliyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) son nebîdir, hatemül enbiyadır ama hatemül resûl değildir. Hatemül enbiyadır. Nebîlerin (peygamberlerin) sonuncusudur. Risalet kıyâmete kadar devam edecektir. Bütün kavimlerde, bütün zaman parçalarında.

Burada Hadîd-26, bu konuya çok ışık tutmuyor. Çünkü Hadîd-26’da onlardan da peygamberlerin soyundan gelenlerin de büyük kısmının gene fasık olduğu ifade edilmiş durumda. Ama Hadîd-26 zaten Hadîd-27’ye ön olarak verilmiş burada öncü olarak verilmiş. Öyleyse Mu’minûn-44, Bakara-87, Hadîd-27, Zumer-71 resûllerin devamlılığını kesin olarak işaret ediyor. Ve Allahû Tealâ bütün kavimlerde resûl kıldığını söylüyor Nahl Suresinin 36. âyet-i kerimesinde.

16/NAHL-36: Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâletu, fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).


“Biz bütün kavimlerde resûl beas ederiz diyor. O kavimdekileri şeytana kul olmaktan kurtarsın da Allah'a kul olsun diye. Bir kısmı bu sebeple hidayete erdiler, bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu.” diyor.

Bütün kavimlerde bütün zaman parçalarında mutlaka Allah'ın resûlleri vardı. Bugün de var. Yarın da var olmakta devam edecek kıyamete kadar.

Benzer konular