Bakara-186’da Yüce Rabbimizin “Dua edenin duasına icabet ederim.” ifadesi Allah'a ulaşmayı dileyen ve dilemeyenler her iki grubu da kapsıyor mu?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dua » Bakara-186’da Yüce Rabbimizin “Dua edenin duasına icabet ederim.” ifadesi Allah'a ulaşmayı dileyen ve dilemeyenler her iki grubu da kapsıyor mu?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara-186’da Yüce Rabbimizin “Dua edenin duasına icabet ederim.” ifadesi Allah'a ulaşmayı dileyen ve dilemeyenler her iki grubu da kapsıyor mu?

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).


Bakara-186’da Allahû Tealâ buruyor ki: Kullarım Beni, senden sual ederlerse de ki: Ben, onlara yakınım. Bana dua edenin davetine icabet ederim. Ama onlar da Benim davetime icabet ettikleri takdirde. Ve davetime icabet ederek mü’min olma şerefine erdikleri takdirde, mü’min oldukları takdirde.”

Yani burada Allahû Tealâ’ya âmenû olmak söz konusu. “Ancak” diyor Allahû Tealâ “Ben, Bana ulaşmayı dileyenlerin davetine icabet ederim.” Dikkat edin ki; bu manevî açıdan bir davet. Çünkü neticeyi de söylüyor: “Ve böylece irşad olsunlar diye.” diyor Allahû Tealâ. İrşad olmalarını da farz kılıyor. Allah'a ulaşmayı dileyenlerin irşad olmalarını da farz kılıyor bu âyet-i kerimeyle, Bakara-186’yla.

Burada pozitif bir sonuca Allahû Tealâ imza atmış. Bu pozitif sonuç, Allah’tan manevî hedefler isteyen bir kişinin durumu. “Bize dua edenin davetine icabet ederiz. Şartlı; Bizden manevî gelişme isteyen kişinin davetine icabet ederiz. Böyle olduğu takdirde Bizden manevî gelişme isteyen kişi, Bize ulaşmayı dilediği takdirde onun davetine icabet ederiz.” diyor.

Peki, manevî davet değil. Kişi Allah’tan para istiyor. O zaman onların hepsinin davetine icabet ediyor Allahû Tealâ. “Kim (diyor) Bizden dünya malını isterse Biz ona dünya malını veririz. Ama onların ahiretten nasibi yoktur.” diyor. “Kim bizden hem ahiret malını hem de dünya malını isterse; onlara da ondan veririz.” diyor. O zaman dünya malı da ahiret malı da o kişinin olur.” diyor Allahû Tealâ.

42/ŞÛRÂ-20: Men kâne yurîdu harsel âhirati nezid lehu fî harsihî, ve men kâne yurîdu harsed dunyâ nu’tihî minhâ ve mâ lehu fîl âhirati min nasîb(nasîbin).
Kim ahiret hasatını (mahsulünü, kazancını) isterse, Biz onun kazancını artırırız. Kim dünya kazancını isterse, ona (da) ondan (dünya kazancından) artırırız (veririz). Ve onun ahirette nasibi yoktur.


Öyleyse bu sualin cevabını vermiş olduk. Çünkü kardeşimiz diyor ki: “Yüce Rabbimizin ‘Dua edenin duasına icabet ederim.’ ifadesi Allah'a ulaşmayı dileyen ve dilemeyenler olan her iki grubu da ihata ediyor mu?”

Allahû Tealâ’nın “Duasına icabet ederim.” dediği kişilerin, Allah'a ulaşmayı dileyenlerin manevî açıdan duasına icabet etmesi söz konusu, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin maddî açıdan taleplerine icabet etmesi söz konusu.

O zaman burada bir ayrıcalık var. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler için Allahû Tealâ manevî taleplere Allah’a ulaştırarak, fizik vücudu teslim alarak, nefsini teslim alarak, iradesini teslim alarak kişinin ona sonsuza ulaşan mükâfatlar veriyor, o kişi Allah'a ulaşmayı dilediği için. Dilemeyen kişinin de sadece dünya için istediği dünyalığı veriyor ona. Ama o zaman ahiretteki nasibi kapanıyor. Allah razı olsun.

Benzer konular