Ra'd-14, Bakara-186, Kasas-50 âyet-i kerimeleri ışığında bize Rabbimizin daveti ve bu davetin nasıl gerçekleştiği ve duaya icabet konularını açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dua » Ra'd-14, Bakara-186, Kasas-50 âyet-i kerimeleri ışığında bize Rabbimizin daveti ve bu davetin nasıl gerçekleştiği ve duaya icabet konularını açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ra'd-14, Bakara-186, Kasas-50 âyet-i kerimeleri ışığında bize Rabbimizin daveti ve bu davetin nasıl gerçekleştiği ve duaya icabet konularını açıklar mısınız?

13/RA'D-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ ke bâsitı keffeyhi ilâl mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıhî, ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Hakkın daveti O’nadır (Kendisinedir, Allah’adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.


"lehu da’vetul hakk(hakkı): O’nun daveti (Hakkın daveti) O’nadır (Kendisinedir, Hakkadır).
vellezîne yed’ûne min dûnihî: Kim O’ndan başkasına davet ederse.
lâ yestecîbûne lehum bi şey’in:  Onun davetine hiçbir şeyle icabet edilmez.  Davet ettikleri şeyler (Allah’tan başkasına davet ettikleri şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler.
illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin): Onlar ancak suya suyun ulaşmasını için avucunu açmış kimse gibidir. O su ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti su nasıl onların ağzına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlarda hidayete ulaşamaz. Ve dalâletten başka bir şey değildir. Kâfirlerin daveti sadece dalâletten ibarettir." diyor Allahû Tealâ.
 
Allah’ın daveti Kendisinedir. O davete icabet eden kişi Allah’a ulaşmayı diler.  Sonra mürşidine ulaşır, sonra da Allah’a ulaşır. İşte kim Allah yerine putlara davet ediyorsa, Allah’tan başkasına icabete davet ediyorsa, onlara bir şeyle icabet etmezler. Yani putlar onların davetine cevap verecek olan özelliğin sahibi değildir. Ra'd 14 burada tamamlanıyor.

Bakara 186:

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).


ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun): Eğer kullarım Sana Benden sual ederlerse de ki: "Ben onlara yakınım."
ucîbu da’veted dâi izâ deâni: Beni davet ettikleri zaman onların davetine icabet ederiz.
fel yestecîbû lî vel yu’minû bî: Ama onlar da Bizim davetimize icabet ettikleri zaman ve böylece âmenû oldukları zaman.
leallehum yerşudûn(yerşudûne): Böylece irşada olsunlar irşada ulaşsınlar.

Burada Allahû Tealâ’nın daveti de var, kulun daveti de var. Allahû Tealâ diyor ki: "Ben kulumun davetine icabet ederim. Allah yolunda tekâmül konusundaki davetine şartlı olarak icabet ederim. Onlar da Benim davetime icabet ettikleri takdirde, Bana ulaşmayı diledikleri takdirde onların davetine icabet ederim. Onları Kendime ulaştırırım. Onları daha ötede fizik vücutlarının teslimini dilerlerse o teslime ulaştırırım, daha ötede nefs teslimine ulaştırırım ve böyle devam ederim." diyor Allahû Tealâ.

Ve Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesi:

28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.


fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum: Eğer onlar senin davetine icabet etmezlerse, bil ki onlar hevalarına tabiî olanlardır.
ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi): Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın hevasına tabiî olandan daha çok dalâlette olan kim vardır.
innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne): Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Öyleyse Peygamber Efendimiz(S.A.V)’in davetine icabet etmeyenler var. Onlar heveslerine tabiî olanlar. Kendi heveslerine tabi oldukları için de dalâletteler."Zalimler kavmini Allah hidayete erdirmez." diyor Allahû Tealâ. Duaya icabet konusunda; O, kâfirlerin de davetine kabul eder (dünyaya ait olan bir davetse). Onlara istedikleri kadar para verir, istedikleri kadar mal verir ama onların ahirette bir nasibi olmaz. Ama kim Allah’ın hidayet yolunda ilerlemek istiyorsa buna ehliyet kesbetmesi şarttır.  Allah’a ulaşmayı dilemeyen kimse, hiçbir zaman Allahû Tealâ tarafından mürşidine ulaştırılmaz. Tâbiiyeti gerçekleştiremez. Ruhunu hiçbir zaman Allah’a ulaştıramaz. Öyleyse karşılıklı standartlarda Allah ile olan ilişkiler pozitif istikamette yürür. Ama kişi dünyaya ait taleplerde bulunuyorsa Allahû Tealâ’ya, "Kim Bizden dünya malını isterse, ona da ondan veririz. "diyor. "Kim Bizden dünya malını isterse ona ondan veririz, kim Bizden ahiret malını hem de dünya malını isterse onlara da onlardan veririz." diyor. Dünya malını isteyen kişi dünya malını alıyor, ama "gelecekte" diyor Allahû Tealâ "Dünya malını verdiklerine, onların ahirette bir nasibi yoktur." diyor. Ama dünya malını da, dünyada da hasene, ahirette de hasene isteyenler için, her ikisinde de veriyor Allahû Tealâ, onları ahirette de mutlu kılıyor.

Benzer konular