Allahû Tealâ musîbetlerle ve hastalıklarla imtihana mı tâbî tutuyor?

Anasayfa » Ana Sayfa » İmtihan » Allahû Tealâ musîbetlerle ve hastalıklarla imtihana mı tâbî tutuyor?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allahû Tealâ musîbetlerle ve hastalıklarla imtihana mı tâbî tutuyor?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâh! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu!) Efendimiz! Hürmetle gül kokan ellerinizden öperim. Efendimiz! Allahû Tealâ musîbetlerle ve hastalıklarla imtihana tâbî tutuyor.

Evet, Kur’ân-ı Kerim bunu açıkça söylüyor. “Biz her sene insanları birkaç defa musîbetlerle diyor imtihan ederiz.” diyor.

9/TEVBE-126: E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merraten ev merrateyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar (Allah’a yönelmiyorlar) ve onlar zikir yapmıyorlar (Allah’ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar).


Kötü bir şey mi sevgili kardeşlerim? Değil. Allahû Tealâ’nın her imtihanı sizin için hayırdır, hayra vesiledir.

“Benim hastalığım dolayısıyla Allah’a olan kulluk görevimi tam olarak yerine getiremediğimi düşünüyorum. Bu konuda ne yapmam lâzım? Siz ne buyurursunuz? Allah razı olsun.”

Bu kardeşimiz, bizim kardeşlerimizden; öyle değil mi? Öyleyse Allahû Tealâ’ya ibadet görevlerini yerine getiremiyorsan bir eksiklik var bu işte. Allah’a ulaşmayı şuradan (kalbinden) diledin mi? Eğer dileseydin, bu yazıyı bana yazmayacaktın. Yeniden, yeniden dile.

Sırf bu vesileyse bir defa daha söyleyelim. Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanındaki olayında ne demek istediğimizi anlayın: “Peygamber Efendimiz (S.A.V) savaşa çıkmadan önce münafıklardan da sahâbeden de (Münafıklar zaten sahâbenin içinde yaşıyorlar, hissettirmemeye çalışıyorlar münafık olduklarını.) hep savaşa iştirak etmelerini istiyor. Ama münafıklar savaşa katılmıyorlar. Ve savaştan döndükten sonra diyorlar ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Biz savaşa katılmak istiyorduk ama olmadı, işimiz vardı, eşlerimizi bırakamadık. Ama gelecek sefer sen savaşa çıktığın zaman mutlaka seninle beraber biz de geleceğiz.” Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e diyor ki: “Habibim!” diyor. “Onlar, kalplerinde olmayan bir şeyi sana söylüyorlar.” diyor. Kalben savaşa katılmayı istemiyorlar. Ama dilleri savaşa katılmayı istediğini söylüyor.    

48/FETİH-11: Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darran ev erâde bikum nef’â(nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ(habîran).
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah’tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”


İşte siz de ibadetlerinizden zevk alamıyorsanız; o zaman dilinizle Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dilediniz. Hayır, oradan söylemeyeceksiniz. Diliniz sadece tasvip edecek. “Yarabbi! Ben Sana ulaşmak istiyorum.” demesi, dilinizin kalbinizi tasvip etmesidir. Allahû Tealâ dilinize değil; kalbinize bakar. Kalbinizde Allah’a ulaşmayı dileme talebini görür (1), işitir (2) ve bilir (3). Bu sebeple kalbiniz önemlidir. Eğer kalbinizde Allah’ın gördüğü, kalbinizde işittiği, kalbinizde gördüğü bir talep yoksa o zaman siz Allah’a ulaşmayı dilemediniz.

Şimdi, tekrar Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dile. Ama buradan, sıcacık bir duyguyla “Yarabbi!” de. “Ben bugüne kadar ibadetlerimi eksik yaptım, noksan yaptım. Dedi ki Efendimiz bana: Demek ki ben Sana ulaşmayı tam olarak senin istediğin gibi dileyememişim. Ne olur, bana kalpten dilemeyi öğret. Ben Sana ulaşmak istiyorum.” Allahû Tealâ’dan biraz bu konuda talepte bulunursan mutlaka kalbine bu güzelliği Allahû Tealâ ulaştıracaktır.

O zaman ne yapacaksın? Allah’a ulaşmayı dilemiş olacaksın, gerçek anlamda. O, talebi kalbinde görür görmez aynı zamanda işitir, aynı zamanda bilir. Derhal senin üzerinde Allah, Rahmân esmasıyla tecelliye başlar. Bu senin kurtuluşundur, mutluluğa adım atışındır. Neden? Bütün ibadetler senin için zevk olur. Oruç tutmak sana açlık hissettirmez. Namaz kılarken büyük zevk duyarsın. Zekâtını verirsin, mutluluk duyarsın. İslâm’ın 5 şartının her birini yerine getirirken sen mutlu bir insan olursun. Öyleyse yapman lâzımgelen bu.

Benzer konular