Selâmun aleykum ve rahmetullâhi ve berakâtuhu.
Sevgili Efendimiz! Hürmetle mübarek ellerinizden öper, her konuda dualarınızı beklerim. Müsaadenizle aşağıdaki soruları sormak istiyorum inşaallah.
Günümüz dîn âlimleri Kur’ân-ı Kerim meallerinde Allah’tan korkmak mânâsında hep “takva” kelimesini kullanmışlar. Fakat Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de Kendisinden korkulmasıyla ilgili başka fiiller de kullanmış. Misal olarak Âli İmrân-175:
“fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minîn (mu’minîne): Gerçek mü’minler iseniz onlardan korkmayın. Ben’den korkun.” diyor Allahû Tealâ.
Bakara 40:
Bakara 150:
Nahl 51:
Efendimiz! Allah’tan korkmak konusunda Allahû Tealâ, Kur’an-ı Kerim’de farklı fiiller kullanmışsa, o zaman bu korkular arasındaki farklılık veya Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var diyebilir miyiz?
Elbette Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var ve cezaları da farklı. Herkesin içinde bulunduğu duruma göre farklı bir hüviyeti vardır. Sevgili kardeşlerim! Bütün bu detaylardan kurtulmanın bir tane yolu var. Bütün bilmeceleri çözen, bütün kapıları açan, insanı mutlaka cennete ulaştıracak olan bir kapıyı Allahû Tealâ açık tutuyor. O kapı; Allah’a ruhu hayattayken ulaştırmayı dilemektir. Kim dilerse, o kişi mutlak olarak Allah’ın cennetine girer. Kim dilerse, o kişi dünya saadetinin de yarısına Allahû Tealâ tarafından mutlak olarak ulaştırılır.
Bir defa daha tekrar edelim. Kişi suçlar işliyor, hatalar işliyor, günahlar işliyor ve emin değil. İçi gidiyor “Allahû Tealâ beni affetmeyecek, cehennemine atacak.” diye ve Allah’a ulaşmayı dilemiyor. Çünkü ona “Allah’a ulaşmayı dilemek” diye bir kavram öğretilmemiş. Zaten “Ruh vücuttan ayrılırsa insan ölür.” diye çeşitli safsatalar oluşturulmuş.
İşte bir insan Allah’a ulaşmayı bu sebeple dilemezse, hangi sebeple olursa olsun dilemezse, o kişi için sonuçların ne kadar korkunç olduğunu gördünüz. Hiç kimse Allah’a ulaşmayı dilemeden cehennemden kurtulamaz. Öyleyse inşaallah dîn adamlarımız da kendilerine düşen hassasiyeti gösterirler de Allah’ın doğrularını incelerler. Ancak bütün söylediklerimizin doğru olduğunu gördükleri zaman eğer samimiyseler mutlaka “Gerçekten bizim bilmediğimizi biliyormuş.” mutlaka diyeceklerdir. Biz onların bilmediklerini bileniz. Elbette bizim gibi dîn tahsili yapmamış olan bir insan, bunu kendi becerisiyle elde edemez. Öyleyse nasıl olmuş da Allahû Tealâ bizi 7 gök katının hakîmi kılmış? Neden? Çünkü Allah’a ulaştıran yolun 7 kattan geçtiğini öğrendiniz artık. İşte o yolun sahibi kâinat üzerinde. O, Biziz. Bizim dergâhımızdan ancak Allah’a doğru yolculuk yapılabilir. Bütün mürşidler -eğer seyr-i sülûk yapıyorlarsa- kendilerine tâbî olanlar, seyr-i sülûklarını yapanların hepsi, kendi dergâhlarından Allah’a ulaşamazlar. Hepsi mutlaka ana dergâha ulaşmak mecburiyetindedir. Başka bir yol yok. Bir tek yol var.