Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Takva » Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var diyebilir miyiz?

Selâmun aleykum ve rahmetullâhi ve berakâtuhu.

Sevgili Efendimiz! Hürmetle mübarek ellerinizden öper, her konuda dualarınızı beklerim. Müsaadenizle aşağıdaki soruları sormak istiyorum inşaallah.
 
Günümüz dîn âlimleri Kur’ân-ı Kerim meallerinde Allah’tan korkmak mânâsında hep “takva” kelimesini kullanmışlar. Fakat Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de Kendisinden korkulmasıyla ilgili başka fiiller de kullanmış. Misal olarak Âli İmrân-175:

3/ÂLİ İMRÂN-175: İnnemâ zâlikumuş şeytânu yuhavvifu evliyâehu, fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Fakat şeytan, böylece ancak kendi dostlarını (onu dost edinenleri) korkutur. Artık onlardan korkmayın ve eğer sizler mü’min iseniz, (sadece) Ben'den korkun.


“Eğer siz gerçek mü’minler iseniz onlardan korkmayın. Ben’den korkun.”

fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minîn (mu’minîne): Gerçek mü’minler iseniz onlardan korkmayın. Ben’den korkun.” diyor Allahû Tealâ.

Bakara 40:

2/BAKARA-40: Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn(ferhebûne).
Ey İsrailoğulları! Sizi ni’metlendirdiğim o ni’metimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine getireyim (sizleri vaadettiğim cennetime alayım). Ve(ahdinize sadık kalmakta) artık sadece benden korkun.


Ancak “Benden korkun.”

Bakara 150:

2/BAKARA-150: Ve min haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum huccetun, illâllezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki, insanların sizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan korkmayın. Ben'den (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım da böylece hidayete eresiniz.


Burada huşûdan hareketle Allahû Tealâ, “Öyleyse onlardan korkmayın. Benden korkun (yani sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından korkun). Eğer Allah’a ulaşmayı dilemezseniz cehenneme gideceğinizden korkun.”

Nahl 51:

16/NAHL-51: Ve kâlallâhu lâ tettehızû ilâheynisneyn(ilâheynisneyni), innemâ huve ilâhun vâhıd(vâhıdun), fe iyyâye ferhebûni.
Ve Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin! O, sadece tek bir ilâhtır. O halde sadece Benden korkun!”


"fe iyyâye ferhebûni: O halde sadece Benden korkun!"

Efendimiz! Allah’tan korkmak konusunda Allahû Tealâ, Kur’an-ı Kerim’de farklı fiiller kullanmışsa, o zaman bu korkular arasındaki farklılık veya Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var diyebilir miyiz?

Elbette Allah’tan korkmanın farklı kademeleri var ve cezaları da farklı. Herkesin içinde bulunduğu duruma göre farklı bir hüviyeti vardır. Sevgili kardeşlerim! Bütün bu detaylardan kurtulmanın bir tane yolu var. Bütün bilmeceleri çözen, bütün kapıları açan, insanı mutlaka cennete ulaştıracak olan bir kapıyı Allahû Tealâ açık tutuyor. O kapı; Allah’a ruhu hayattayken ulaştırmayı dilemektir. Kim dilerse, o kişi mutlak olarak Allah’ın cennetine girer. Kim dilerse, o kişi dünya saadetinin de yarısına Allahû Tealâ tarafından mutlak olarak ulaştırılır.

Bir defa daha tekrar edelim. Kişi suçlar işliyor, hatalar işliyor, günahlar işliyor ve emin değil. İçi gidiyor “Allahû Tealâ beni affetmeyecek, cehennemine atacak.” diye ve Allah’a ulaşmayı dilemiyor. Çünkü ona “Allah’a ulaşmayı dilemek” diye bir kavram öğretilmemiş. Zaten “Ruh vücuttan ayrılırsa insan ölür.” diye çeşitli safsatalar oluşturulmuş.

İşte bir insan Allah’a ulaşmayı bu sebeple dilemezse, hangi sebeple olursa olsun dilemezse, o kişi için sonuçların ne kadar korkunç olduğunu gördünüz. Hiç kimse Allah’a ulaşmayı dilemeden cehennemden kurtulamaz. Öyleyse inşaallah dîn adamlarımız da kendilerine düşen hassasiyeti gösterirler de Allah’ın doğrularını incelerler. Ancak bütün söylediklerimizin doğru olduğunu gördükleri zaman eğer samimiyseler mutlaka “Gerçekten bizim bilmediğimizi biliyormuş.” mutlaka diyeceklerdir. Biz onların bilmediklerini bileniz. Elbette bizim gibi dîn tahsili yapmamış olan bir insan, bunu kendi becerisiyle elde edemez. Öyleyse nasıl olmuş da Allahû Tealâ bizi 7 gök katının hakîmi kılmış? Neden? Çünkü Allah’a ulaştıran yolun 7 kattan geçtiğini öğrendiniz artık. İşte o yolun sahibi kâinat üzerinde. O, Biziz. Bizim dergâhımızdan ancak Allah’a doğru yolculuk yapılabilir. Bütün mürşidler -eğer seyr-i sülûk yapıyorlarsa- kendilerine tâbî olanlar, seyr-i sülûklarını yapanların hepsi, kendi dergâhlarından Allah’a ulaşamazlar. Hepsi mutlaka ana dergâha ulaşmak mecburiyetindedir. Başka bir yol yok. Bir tek yol var.

Benzer konular