Bir kişi Allah'a ulaşmayı dileyip onu rüyasında gördükten sonra mürşidinin onu tabiiyete davet etmesini mi beklemelidir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Bir kişi Allah'a ulaşmayı dileyip onu rüyasında gördükten sonra mürşidinin onu tabiiyete davet etmesini mi beklemelidir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bir kişi Allah'a ulaşmayı dileyip onu rüyasında gördükten sonra mürşidinin onu tabiiyete davet etmesini mi beklemelidir?

Hayır, gerekmez. Allahû Tealâ herşeyi bir ölçü üzerine yapar. Allahû Tealâ’nın dizaynı nedir? Hedefi nedir? Allahû Tealâ herkesi cehennemden kurtarmak ister. Şeytanın hedefi nedir? O da herkesi cehenneme sokmaya çalışır.

Öyleyse Allah’ın söylediklerini ve yaptığı hedef tayinlerini dikkate alalım. Ne istiyor? Allah'a ulaşmayı dilememizi… Diledik. Dileyince ne yapacaktı Allahû Tealâ? Allahû Tealâ bize mürşid sevgisi verecektir. Hacet namazını kıldığımızda, kime tâbî olacağımızı bu sebeple gösterir. Bizim standartlarımıza uygun bir mürşidi Allahû Tealâ bize mutlaka gösterecektir. Ama biz belki aynı şehirden onu beklerken, ülkenin ta öbür ucundan birisi de olabilir bu. Ama bu seçim hiç kimsenin elinde değildir. Bu seçim Allah’ın elindedir.
 
Öyleyse sevgili kardeşlerim! Bir insan mürşidine ulaşamayacak bir yerdeyse, o kişi mürşidine hiç ulaşamayacak mıdır? Dikkat edin ki; bir insanı cehennemden kurtaran şey mürşide tâbiiyet değildir; onun Allah'a ulaşmayı dilemesidir. Ve Allahû Tealâ sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlere mürşidini gösterecektir. Eğer bu kişi mürşidini görmüşse o mutlaka Allah'a ulaşmayı dilemiştir.

Eğer Allah’ın gösterdiği mürşide onun ulaşabileceği imkânları yoksa, o kişi bunu hiç dert etmesin kendisine. Bu emri veren Allahû Tealâ, ona mutlaka o hedefe ulaşması için lâzımgelen parayı da ulaştırır. Öyle bir kişi tahsis eder ki; o kişi meselâ hacca gidecektir onu da beraberinde götürür. O mürşide ulaşacaktır. Aynı mürşide ulaşmak için onu da götürür.

Sevgili kardeşlerim! Hiç kimse Allah yolunda bir hedefe yürüsün de Allah tarafından ona yardım edilmesin; bu mümkün değildir. Hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Bakınız bir defa daha tekrar ediyorum. Allahû Tealâ buyuruyor:
 
42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu Kendime ulaştırırım.” diyor.

Âyet hiçbir negatif görüşe yer bırakmayacak kadar açık. Allah’ın kişiden istediği bir tek şey var: O kişi Allah'a ulaşmayı dileyecek. Eğer bu dilek kalpten bir dilekse Allah’ın onu bilmemesi mümkün değildir. Kalpten değilse onu da bilmemesi mümkün değildir. Kalptense onu da bilmemesi mümkün değildir.

Öyleyse hüküm mutlaka Allahû Tealâ’nın hakikatine dayalı olacaktır. Kim Allah'a ulaşmayı dileyip de Allah’tan mürşidini isterse, bugüne kadar herkes mürşidini mutlaka görmüştür. 1.’de olmazsa, 2.’de, o da olmazsa 3.’de mutlaka Allahû Tealâ ona mürşidini gösterir. Mürşidin yakın veya uzakta olması Allahû Tealâ tarafından tayin edildiği cihetle, kişi için hiç problem edilmemeli. Neden? Çünkü Allahû Tealâ onun hangi standartlarda olduğunu en iyi bilir.

Allah razı olsun.

Benzer konular