Ben yakîne ulaştım. İbadetlerden artık sorumsuz hale geldim demişsiniz doğru mu?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Yakîn Hasıl Etmek » Ben yakîne ulaştım. İbadetlerden artık sorumsuz hale geldim demişsiniz doğru mu?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ben yakîne ulaştım. İbadetlerden artık sorumsuz hale geldim demişsiniz doğru mu?

Hadi bakalım, buyur. Kardeşim! Aziz kardeşim! Biz günde 7 vakit namaz kılarız. Sizin o 5 vakit kıldığınız namazın hepsini kıldıktan başka, bir kuşluk sünneti kılarız, günlük farzların yarısını orada kılarız, bu, 6. namazdır.  Bir de teheccüd namazı kılarız. Kuşluk sünneti biliyorsunuz, sabah namazı ile öğle namazı arasında kılınır. Bir de teheccüd namazı kılarız. Gece -şimdiki saatle 1, bundan evvel 12 idi, saatler bir saat ileri alınmadan- gecenin 1’i ile sabah namazı arasında da teheccüd namazı kılarız.

Bir günlük farzları ikiye ayırırız yani kuşluk sünnetinde öğle namazının, ikindi namazının ve akşam namazının farzlarını kılarız. Bir günlük borcun yarısını ödemiş oluruz. Haa, bir şey daha! Bizim kardeşlerimizin çoğu bizim gibidir yani iş işten geçtikten sonra, kimisi 30 yaşında, kimisi 40 yaşında, kimisi belki de daha ileri yaşlarda aramıza katılanlar -bu arada son zamanlarda gençlerden hamdolsun büyük bir katılım var- ama öyle de olsa bu kardeşlerimize biz sıkı sıkı tembih ederiz. Bizdeki usüller böyledir. Mutlaka riayet edilir. Yatsıdan sonraki teheccüd namazımızda da sabah namazını, yatsı namazını ve salât-ı vitri kılarız.  Böylece günde 5 vakit değil, 7 vakit namaz kılarız. ( 5+2 ) ve de sevgili kardeşlerim! Hiçbir namazı kaza etmemeye çalışırız. Bizde ağır bir hüküm tatbik edilir. Allahû Tealâ’nın bizim cemaatimize verdiği emir odur ki; kim bir vakit namazını kaçırırsa, o konuda onu kaza etmesi yetmez; o namazı 10 defa kılmak mecburiyetindedir. Bu sebeple kardeşlerimiz, namazlarına çok büyük ölçüde riayet ederler. Bizim de hayatımızda namaz kılmadığımız hiçbir vakit olmamıştır, Allah’ın yoluna girdikten sonra.

Öyleyse bunlar, dînlerini bilmeyen insanların bizim hakkımızda çıkardıkları dedikodular. Çünkü her geçen gün sevgili kardeşlerim, cehaletleri anlaşılıyor. Bu tarzda bir anlatım onlardan, herhangi birinden dinleyebildiniz mi sevgili kardeşlerim şimdiye kadar? Hiçbirisi Kur’ân’ın bütün hükümlerini bir araya getirebilecek olan bir standardın sahibi olamadılar. Tabiatıyla olmaları mümkün değil. Çünkü biz bu hedefe, bu noktaya Allah’ın yardımıyla geldik. Bizim kazandıklarımız kesbî değildir. Bizim kazandıklarımız değildir, vehbîdir. Allahû Tealâ’nın bize armağanıdır. Onun için karşınızda bu kadar fütursuzca bütün âyetleri sıralayabiliyorsak, konumuzla, hangi konu söz konusuysa o konuyla alâkalı, bunun sebebi biz değiliz sevgili kardeşlerim! Bunun sebebi, Allah’ın bize ni'met olarak verdiği o büyük armağanlardır, hediyelerdir. Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz.

Yakîne ulaşan hiç kimse ibadetlerinden sorumsuz hale gelmez, aksine ibadetlerinde çok büyük bir, daha büyük bir zevki yaşayarak ibadetlerini yapar. Bunların bir numaralısı zikirdir. Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; daimî zikrin sahibi olduktan sonra, bir üst makamda bütün zikirlerin artık Allahû Tealâ’nın dizaynı içerisinde sonsuz bir şekilde yapılması söz konusu. Yani Allah’ın ismini anmadığımız hiçbir saniyemiz geçmez. Hayır, buradan değil, şuradan (kalpten). O hep devam ederken, içimizdeki ses de sessiz sesle “Allah, Allah, Allah, Allah…” diye devam eder.

Öyleyse hakkımızdaki dedikodular yerine, buraya gelmekle çok iyi etmişsiniz. Yoksa bizi tanımayacaktınız. Onların tarif ettikleri birisi gibi olduğumuzu zannedecektiniz. Biliyor musunuz sevgili kardeşlerim? Bütün üniversitelere yazıyla müracaat ettik. Evvelâ telefonlarla müracaat ettik onlara. ‘Hayır’ cevabını verince bir de yazıyla müracaat ettik. Orada, onların üniversitesinde, ne kadar üniversite varsa hepsine bu teklifi yaptık, ilahiyat kürsüsü olan. “Biz orada konferans vermek istiyoruz, sizin aranızda. Hepiniz toplanın bir araya, bizim söylediklerimize karşı çıkın. Bakalım karşımızda tutunabilecek misiniz?” dedik.

Sevgili kardeşlerim! Hiçbirisi bu konudaki müracaatımızı kabul etmiyor artık. Vaktiyle iki tanesi etmişti, bundan 15 sene evvel belki. Birisi İzmir İlahiyat Fakültesiydi, Allah razı olsun İzmir İlahiyat Fakültesi’nden. Oradaki öğretim üyelerinin karşısında konferansımızı tamamladığımız zaman, sualler oldu sadece. Sevgili kardeşlerim! Dikkat edin sözlerimize; sadece sualler oldu, itirazlar değil. Suallerin cevabını verdiğimiz zaman da hepimiz aynı şeyleri aynı şekilde düşünüyor olarak oradan ayrıldık. Öteki üniversitelerin de hepsine teklifte bulunmuştuk. Diyanet İşleri Başkanlığı’na teklifte bulunmuştuk. Sadece bir üniversite teklifimizi kabul etti; Erzurum Üniversitesi. Oraya gittik. Orada çok üst boyutta itirazlarla karşılandık. Tamam, çok normal, şimdiye kadar hiç duymadıkları şeyleri söylüyoruz adamlara. İtiraz etmemeleri mümkün mü? Dîn adamı bunlar. Bildikleri var. Ama bildikleri Kur’ân ilmi değil. O zaman dedik ki onlara: Biz bu akşam buradayız. Yarına erteledik seyahatimizi, geri dönüşümüzü. O akşam onlarla sabaha kadar, Kur’ân üzerinde âyetleri birer birer göstererek onlara anlattık. Söylediklerimizin doğruluğunu ispat ettik. Öyle ki; sabahleyin biz oradan ayrılırken, o kardeşlerimizin hepsi artık bizim gibi düşünüyorlardı. 

İşte böyle sevgili kardeşlerim! Biz yakîne ulaştık hamdolsun ama ibadetlerden sorumsuz hale asla gelmedik. Ve dikkat edin bize. Bizim grubumuza dikkatle bakın. Dünyada en çok namaz kılan insanlar, onlar bizleriz!

Benzer konular