İslâm’ın şartını biz 5 tane olarak biliyorduk. Yanlış ya da eksik uygulamamızdan dolayı bizim ibadetlerimiz boşa gider mi? Ne yapmamız gerekir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Fena Makamı (1. teslim: ruh teslimi) » İslâm’ın şartını biz 5 tane olarak biliyorduk. Yanlış ya da eksik uygulamamızdan dolayı bizim ibadetlerimiz boşa gider mi? Ne yapmamız gerekir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İslâm’ın şartını biz 5 tane olarak biliyorduk. Yanlış ya da eksik uygulamamızdan dolayı bizim ibadetlerimiz boşa gider mi? Ne yapmamız gerekir?

Sevgili kardeşlerim! Hiçbir ibadet boşa gitmez. İbadet yapılmışsa, Allahû Tealâ o ibadeti usûlüne uygun yapıldığı takdirde mutlaka dikkate alır. Ama sevgili kardeşlerim, insanlar dînlerini bilmiyorlar. İslâm âlemini İslâm’ın 5 şartına iten ve bu “İslâm’ın 5 şartı yeterlidir.” diye, insanları buna inandıranlar büyük bir vebal içindedirler. İslâm’ın 5 şartı hiç kimseleri neticelere ulaştıramaz. Tamam, namaz kılmak da oruç tutmak da zekât vermek de kelime-i şahadet getirmek de farzdır. Ama İslâm’ın esasına baktığımız zaman, Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman İslâm’ın teslim olduğunu görüyoruz. Ve Kur’ân-ı Kerim’de:

1. Ruhumuzun Allah’a teslimini farz kılıyor.
2. Fizik bedenimizin teslimini farz kılıyor.
3. Nefsimizin teslimini farz kılıyor.
4. İrademizin teslimini de farz kılıyor.

Bu teslimlerin hiç biri olmayan bir dîn içinde yaşıyor, şimdiki dîn adamlarımız. Sevgili kardeşlerimiz, elbette hepsi değil. Ama %90’dan fazlasının durumu ne yazık ki bu. Bu tarzdaki dîn adamlarıyla konuştuğumuz zaman, Kur’ân’dan verdiğimiz âyetlerle eksiklerini gösterdiğimiz zaman “hayır” diyemiyorlar sevgili kardeşlerim! Ama herkesin kendi dizaynı içerisinde Allah’ın emirlerini yerine getirmesi lâzım. Getirmiyorlarsa, onları zorla o hedeflere ulaştıramayız. Ama Kur’ân bizim söylediğimizi söylüyor. Allah’a ulaşmayı dilemekten başlayan iradenin teslimine kadar ulaşan 7 tane safha ve 4 tane teslim:
 

1. Ruhun,
2. Vechin,
3. Nefsin ve
4. İradenin Allah’a teslimi, İslâm’ın esasını teşkil ediyor; teslimler.

İslâm, “teslim olan” demek. Şimdi İslâm’ın 5 şartını yaşayan dîn adamlarına gidip sorduğunuz zaman: “Tamam sevgili kardeşim sen namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zekât veriyorsun, hacca gidiyorsun, kelime-i şahadet de getiriyorsun, hepsi tamam, çok güzel. Ama sevgili kardeşim, sen İslâm’ı yaşadığından emin misin? İslâm, Allah’a teslim olan değil mi? “İslâm” kelimesinin lügat mânâsı teslim olan değil mi? Eğer İslâm, Allah’a teslim olansa, ben sana bir sual sormak mecburiyetindeyim. Neyini teslim ettin?

Ruhunu teslim edeceksin; 1.
Fizik bedenini teslim edeceksin; 2.
Nefsini teslim edeceksin; 3.
İradeni teslim edeceksin; 4.”

“Ben bunları teslim etmezsem cennete giremez miyim?” diyen bir adama diyebilirsiniz ki: “Evet girebilirsin. Sen daha Allah’a ulaşmayı dilediğin anda 1. kat cennetin sahibi olursun. Ama Allah’a ulaşmayı diledin mi? 2. kat cennetin sahibi olabilmen için mutlaka mürşidine tâbî olman gerektiğini biliyor musun? Eğer tâbî olamazsan 2. kat cennete giremezsin, sonraki cennetlerin hiç birine giremezsin.”

Öyleyse kimler bizi dinliyorsa hepsine sesleniyoruz:

1. Allah’a ulaşmayı dilemeniz, sizi 1. kat cennete ulaştırır. Ama mürşidinize tâbî olmadıkça 2. kat cennete giremezsiniz. Ruhunuzu Allah’a ulaştıramazsınız, ulaştırmanız mümkün olmaz. O zaman İslâm’ı gerçek mânâsıyla yaşayamazsınız.

İslâm, “teslim olan” demek. Siz daha iradenizi bile teslim etmemiş olursunuz. Kaldı ki; ruhunuzu bile Allah’a teslim etmiş olmuyorsunuz daha. Kaldı ki ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslim edilmesi tam 4 tane teslimi ifade ediyor. İslâm dîni, “teslim dîni” demektir. Bunların hepsini muhtevasına alır. Ruhun teslimi de farzdır, fizik bedenin teslimi de farzdır, nefsin teslimi de farzdır, iradenin teslimi de farzdır. “Ne yani ben cennete girebilmek için bunların hepsini Allah’a teslim mi edeceğim?” “Hayır. Sen daha Allah’a ulaşmayı dilediğin an 1. kat cennetin sahibisin. Bir şartla; gerçekten Allah’a ulaşmayı dilemişsen.”

Ne demek istiyoruz? Allahû Tealâ bütün insanların hangi ölçüde Allah’a ulaşmayı dilediğini en iyi bilendir. Allah’a ulaşmayı gerçekten dileyen bütün insanlara, Allahû Tealâ mutlaka mürşid sevgisi verir. O kişiyi şartlar ne olursa olsun, Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide ulaşır veya onun bir vekiline ulaşıp tâbî olur.

Sevgili kardeşlerim! Allah’a ulaşmayı dileyip de ölen bir kişi 1. kat cennete girerken, Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide tâbî olup da ölen kişi 2. kat cennetin sahibi olur. Yaşasa mutlaka o kişi ruhunu Allah’a teslim edecekti. Teslim etmiş olup da ölseydi, 3. kat cennetin sahibi olacaktı. Fizik bedenini teslim etse kişi 4. kat cennetin sahibi olur. Nefsini teslim etse 5. kat cennetin sahibi olur. Muhlis olsa 6. kat cennetin sahibi olur. İradesini de Allah’a teslim etse 7. ve son kat cennetin sahibi olur.

Allah’ın hakikatleri bunlar sevgili kardeşlerim! Kim size palavra atıyorsa, onlar doğruyu bilmeyenlerdir. Ne yazık ki İslâm âleminin çok büyük bir kısmı bu hakikatlerden haberdar değil. Onlar İslâm’ın 5 tane şartını biliyorlar sadece. Ve kurtulmaları da söz konusu olmaz. Gerçekten namaz kılmak da oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de; hepsi de farzdır.

1. Ama Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi 1. kat cennete giremez.
2. Mürşidine tâbî olmayan kişi 2. kat cennete giremez.
3. Ruhunu Allah’a teslim etmeyen bir kişi 3. kat cennete giremez.
4. Fizik bedenini teslim etmeyen bir kişi 4. kat cennete giremez.
5. Nefsini teslim etmeyen 5. kat cennete giremez.
6. Muhlis olmayan kişi 6. kat cennete giremez.
7. İradesini Allah’a teslim etmeyen kişi 7. kat cennete giremez.

Ama konunun başlangıcına baktığımız zaman ne diyor? Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişi 1. kat cennete giremez. Öyleyse bir kişi dilese, 1. kat cennetin sahibidir. Gerçekten sahibi midir? O kişi bilir mi? Evet. Eğer o kişiye Allahû Tealâ mürşid sevgisi veriyorsa, zikir sevgisi veriyorsa, namaz sevgisi veriyorsa o kişi Allah’a ulaşmayı dilemiştir. Kişi Allah’a ulaşmayı dilemiş ama bunlardan hiç biri yok. O zaman bu kişinin dileği gerçek bir dilek değildir. Palavradan bir dilektir. Allahû Tealâ da onu kabul etmemiştir. Kabul etseydi, bu dediklerimiz birer birer gerçekleşecekti o kişide.

Allah razı olsun.

Benzer konular