Hicr 87'de ifade edilen, tekrarlanan 7 ile İslâm’ın 7 safhası arasında bir ilişki var mı? Hicr 88 ile Şuarâ 215 arasında bir illiyet rabıtası var mı? Tâbî olanların tevazu sahipleri olduklarını söyleyebilir miyiz? Şuarâ 216’da, "Sana isyan ederlerse yani tâbi olmazlar ise de ki: Ben yaptıklarınızdan beriyim.", Şuarâ 217’de "Azîz ve Rahîm olan Allah’a tevekkül et." buyuruluyor, teslimiyete götüren tevekkülün edep ve tevazu bağlantısını bizlere açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Tevazu (Alçak Gönüllülük) » Hicr 87'de ifade edilen, tekrarlanan 7 ile İslâm’ın 7 safhası arasında bir ilişki var mı? Hicr 88 ile Şuarâ 215 arasında bir illiyet rabıtası var mı? Tâbî olanların tevazu sahipleri olduklarını söyleyebilir miyiz? Şuarâ 216’da, "Sana isyan ederlerse yani tâbi olmazlar ise de ki: Ben yaptıklarınızdan beriyim.", Şuarâ 217’de "Azîz ve Rahîm olan Allah’a tevekkül et." buyuruluyor, teslimiyete götüren tevekkülün edep ve tevazu bağlantısını bizlere açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hicr 87'de ifade edilen, tekrarlanan 7 ile İslâm’ın 7 safhası arasında bir ilişki var mı? Hicr 88 ile Şuarâ 215 arasında bir illiyet rabıtası var mı? Tâbî olanların tevazu sahipleri olduklarını söyleyebilir miyiz? Şuarâ 216’da, "Sana isyan ederlerse yani tâbi olmazlar ise de ki: Ben yaptıklarınızdan beriyim.", Şuarâ 217’de "Azîz ve Rahîm olan Allah’a tevekkül et." buyuruluyor, teslimiyete götüren tevekkülün edep ve tevazu bağlantısını bizlere açıklar mısınız?

Hicr 87
 
15/HİCR-87: Ve lekad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîm(azîme).
Ve andolsun ki; sana mesânî(ikinci)den 7’yi (7’liyi, 7’li olarak) ve Kur’ân-ul Azîm’i verdik.


“ve le kad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîm(azîme): ve andolsun ki Sana mesânîden (yani ikinci ve sonrakilerden) 7’li olarak ve Kur’ân-ı, Kur'ân-el Azîm'i verdik.” diyor Allahû Tealâ.

Biliyorsunuz ki Kur’ân-ı Kerim’de Vel Asr Suresi 4 tane 7 basamaktan bahseder. Allah’a ulaşmayı dilemek; ilk 7 basamağı ifade eder. Mürşide ulaştıktan sonra (bu 7 basamaktan sonra), ikinci bir 7 basamakta Allah, kişiyi irşad makamına ulaştırır. 14. basamakta ulaşmak söz konusudur. Ruh, orada vücuttan ayrılır. 21. basamakta ruh Allah’a ulaşmıştır. 3 tane 7 basamak oldu ve 28. basamakta fizik vücut ve nefs de Allah’a teslim edilmiştir, kişi irşada ulaşmıştır ve nihayet iradesini de Allah’a teslim etmiştir. Böylece 7 safhayı tamamlamıştır. Öyleyse 4 tane 7 tekrarlanıyor. Yeter mi? Her 7 safhanın neticesine bakıyoruz. 28. basamak kendi içinde 7 safhaya ayrılıyor, o da tekrarlanan bir 7’dir; Tövbe-i Nasuh’a davet, günahların örtülmesi, salâh nurunun verilmesi, günahların sevaba çevrilmesi, böylece irşada ulaşmak, iradenin teslimi, Allahû Tealâ’nın risalete tayin ettikleri ve devrin imamları. 7 tane safha oluşuyor.

Öyleyse sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim! Görülüyor ki 7 devamlı tekrarlanıyor, hep 7’li bir dizayn söz konusu… Gökleri 7 kat yaratmış Allahû Tealâ, yerleri de 7 kat yaratmış, Dünyamızda yer katları 7 tabakadan oluşuyor, Atmosferde 7 tabakadan oluşuyor. Dünyamızın etrafındaki gök katları da 7 kattan oluşuyor. Bir de Allah’a uzanan Sıratı Mustakîm üzerinde Tarîki Mustakîm adı verilen kesim, 7 tane gök katını içerir. “Biz” diyor, “Yıldızları zemin katın tavanı yaptık.” 7 kat oradan yukarıya doğru yükselir. Elbette Allahû Tealâ’nın bahsettiği buradaki 7 ile İslâm’ın 7 safhası birbiri ile ilişkilidir. Her 4 safhanın da 4 grubun da her biri ayrı ayrı 7 basamaktan oluşur; 7, 14, 21, 28. basamaklar. Vel Asr’ın 4 tane 7’lisinin yanında Allahû Tealâ’nın 7’li standartları da söz konusu.

Hicr-88:

15/HİCR-88: Lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ metta’nâ bihî ezvâcen minhum ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenâhake lil mu’minîn(mu’minîne).
Onlardan bir kısmına çifter çifter (bol bol) met’a olarak verdiğimiz şeylere gözlerini dikme. Onlar için mahzun olma. Mü’minlere (kalplerine îmân yazılmış olan kimselere) kanatlarını indir (mutevazi ol, himaye et).


“Onlardan bir kısmına çifter çifter (yani bol bol) metaa olarak verdiğimiz şeylere gözlerini dikme.”

Mekke halkının zenginlerinden bahsediyor Allahû Tealâ: “Onlar için mahzun olma, mü’minlere kanatlarını indir.” Yani kalplerine îmân yazılmış olanlara, Allah’a ulaşmayı dilemiş olanlara kanatlarını indir. “Mütevazı ol, himaye et.” diyor Allahû Tealâ. Peygamberimiz Efendimiz (S.A.V)’in mü’minler üzerine kanatlarını indirmesi demek; mü’minlerin üzerinde zaten ruhu var, önden arkaya doğru muhafaza altına almış kişiyi, kanatlarını da gerdiği zaman sağdan sola doğru da müdafaa altına alıyor. Şeytanın sözünü hatırlayalım, ne diyordu? Diyordu ki: “Ben, onların Sıratı Mustakîm’i üzerine oturacağım, sağlarından, sollarından, önlerinden, arkalarından onlara ulaşacağım, pek azı hariç onların hepsini eğer beni kıyâmete kadar yaşatırsan kendime bağlayacağım.” İşte, 4 cepheden de Peygamberimiz (S.A.V) sahâbeyi böylece korumuş oluyor.  

“Hicr 88 ile Şuarâ 215 arasında bir illiyet rabıtası bağlantısı var mı?” diye soruyor, Hicr 88’i okuduk.

26/ŞUARÂ-215: Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını ger.


Şuarâ-215:
 
“vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minîn(mu’minîne): Ve mü'minlerden, Sana tâbî olanlara kanatlarını ger.

Şuarâ-215’de de Allahû Tealâ kanatlarını germekten bahsediyor, Hicr-88’de Allahû Tealâ kanatlarını germekten bahsediyor ve kanatların gerilmesi sebebiyle şeytanın 4 taraftan da o kişiyi ulaşmasına mâni olmak mânâsına gelir. Hicr-88 ile Şuarâ-215 arasında bir illiyet rabıtası mevcut.

Şuarâ 217, sualde diyor ki:
 
“Şuarâ-217’de Azîz ve Rahîm olan Allah’a tevekkül et.” buyruluyor. “Teslimiyete götüren tevekkül ve tevazu bağlantısını bizlere açıklar mısınız” diyor.

26/ŞUARÂ-217: Ve tevekkel alâl azîzir rahîm(rahîmi).
Ve Azîz (yüce) ve Rahîm olan (Rahîm esmasıyla tecelli eden) (Allah’a) tevekkül et (O’nu vekil et ve güven).


Şuarâ-217; 
 
ve tevekkel alel azîzir rahîm(rahîmi): Sana, güçlü ve üstün olan, Azîz olan ve Rahîm olan, rahmet gönderen, insanların hidayetini Rahîm esması ile sağlayan Allah’a tevekkül et” diyor.

Tevekkül; Allah’ı vekil tayin etmek mânâsına geliyor ve kim, Allah’ı kendisine vekil tayin ederse Allah, onun iradesinden öteye geçiyor. Kendi iradesi ile onun iradesini devreden çıkartarak, Kendi iradesi ile ona kumanda ederek (İlâhi İrade ile) kişiyi Kendisine, ruhen Kendisine Allah ulaştırıyor. Kişinin tevekkülü devam ederse o kişi ancak o zaman tekrar Allahû Tealâ tarafından tevekkül tespit edildiği zaman, kişinin ruhunun tesliminden sonra fizik vücudunu da Allahû Tealâ teslim alıyor. Fizik vücudunun tesliminden sonra da tevekkül devam ederse yani Allah’ı vekil tayin etme, Allah’ı kendi iradesinin yerine geçirme keyfiyeti, Allahû Tealâ nefsini de teslim alıyor kişinin, daha sonra iradesini de teslim alıyor.

Öyleyse teslimlerin tamamlanması standardında kişi; nasıl bir edebin, nasıl bir tevazunun sahibidir? Allah ile karşı karşıyadır; Allah’ı her geçen gün başka bir açıdan, daha çok, daha geniş bir spektrumdan incelemektedir ve idrak ettikçe kendisinin kişiliğini öğrenmektedir. Allah’ın ise eksiksiz bir mükemmelliyetin 99 açıdan da hepsinde tam olarak Allah’ın sahip olduğunu görmektedir kişi ve bu, onu devamlı bir tevazu içerisinde tutmaktadır. Tevazu da ötesinde kişi hiçliğini hissetmektedir. Allah’ı tanıdıkça hiçliğimiz giderek büyüyecektir ve tevekkülünüz bu sebeple artacaktır. Öyleyse tevekkülün artışında Allah’a karşı duyduğunuz tevazu en önemli faktördür ve Allah’ı tanıdıkça tevazuunuz, Allah ile kendinizi elinizde olmadan devamlı mukayese ettiğiniz için bir yaratığın, yaratıcısı ile kendisini mukayese etmesi her zaman sıfırla noktalanır. Kendisi 99 esmanın her birinde sadece bir sıfırı temsil eder. Bu ise tevazuunun bütün boyutlarıyla mevcut olduğunu gösterir.  


Benzer konular