Furkân 63 ile Lokmân 18 arasında ilişkiyi, ruhun bir hasleti olan edep bağlantısını bizlere açıklar mısınız? Allah ve resûlüne itaat ile edep arasında bir ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » Tevazu (Alçak Gönüllülük) » Furkân 63 ile Lokmân 18 arasında ilişkiyi, ruhun bir hasleti olan edep bağlantısını bizlere açıklar mısınız? Allah ve resûlüne itaat ile edep arasında bir ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Furkân 63 ile Lokmân 18 arasında ilişkiyi, ruhun bir hasleti olan edep bağlantısını bizlere açıklar mısınız? Allah ve resûlüne itaat ile edep arasında bir ilişki var mı?

Evvelâ Allah’a ve resûlüne itaatle edep arasında kesin bir ilişkinin varlığını başlangıçta belirtmeliyiz. Edep, Allah’a itaatin ta kendisidir. Öyleyse şimdi iki âyete bakalım.

Furkân-63:

25/FURKÂN-63: Ve ibâdur rahmânillezîne yemşûne alâl ardı hevnen ve izâ hâtabehumul câhilûne kâlû selâmâ(selâmen).
Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler.


“Rahmân’ın öyle kulları vardır ki onlar yeryüzünde tevazu ile yürürler. Şayet onlara, cahiller söz atacak olurlarsa ‘selâm size.’ derler.

İşte sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah’ın dostlarına her zaman cahiller saldıracaktır. Çünkü onlar, şeytanın elinde oyuncaktırlar. Şeytan onlara, istediklerini, dilediklerini rahatlıkla yaptıracak bir hüviyettedir. Çünkü nefslerinin istediği, içlerinden gelen şey; nefslerini hevasına tâbî olmak. Öyleyse nerede Allah’ın yoluna zarar vermeye çalışan insanlar görürseniz işte burada, Allahû Tealâ’nın bahsettiği cahiller onlardır. Allah yolunda, Allah’a hizmet edecekleri yerde Allah’ın hizmetini önlemeye çalışırlar.

Sevgili öğrenciler, dinleyenler, izleyenler! Öyle bir dünya nizamı düşünün ki; Allah’ın bütün dîni temelleri unutulmuş, İslâm’ın 7 safhası unutulmuş. Artık kimse Allah’a ulaşmayı dilemiyor, irşad makamına ulaşıp tâbîiyetini gerçekleştirmiyor, ruhunu Allah’a ulaştırmıyor, fizik vücudunu Allah’a teslim etmiyor. Nefsini Allah’a teslim etmiyor, irşada ulaşmıyor, iradesini Allah’a teslim etmiyor. Onların hepsi büyük kitleler tarafından çoktan unutulmuş şeyler. Bu yüzden dünyadaki insanların ne yazık ki %90’dan fazlasının gideceği yer, sırf bu sebebe dayalı olarak cehennemdir. İşte cehalet müessesesi, aslında gerçek cehaleti, ‘Allah’ın söylediklerini öğrenmemekle ve gerçekleştirmemekle’ tarif ediyor, Allahû Tealâ. Hâlbuki daha Allah’a ulaşmayı diledikleri andan itibaren, mutluluğun kapısını açmış olacaklar, cennet saadetini garanti etmiş olacaklar, dünya saadetinin de yarısını elde etmiş olacaklar,  bir hiç karşılığı, sadece bir taleple sevgili kardeşlerim; Allah’a ulaşmayı dilemek.

Şimdi, Furkân 63’ü gördük; bu insanlar tevazu sahibi. Allah’a güvenen insan tevazu sahibidir, o bilir ki kendisi bir hiçtir, varlık Allah’a aittir. Kendisini yaratan da Allah’tır. Öyleyse kendisine ait her şey de, kendisi de ruhuyla nefsiyle fizik vücuduyla Allah’a aittir. Ne kadar hiçliğini idrak edebilirse kişi, o kadar Allah’ın sevgisini ve takdirini kazanır. İnsan, Allah’ı tanıdıkça tevazusu artar. Çünkü kendisinin bir hiç olduğunu, her geçen gün hiçliğinin arttığını kesin olarak tespit eder. Lokmân Suresinin 18. âyet-i kerimesi:

31/LOKMÂN-18: Ve lâ tusa’ir haddeke lin nâsi ve lâ temşi fîl ardı merahan innallâhe lâ yuhıbbu kulle muhtâlin fehûr(fehûrin).
Ve insanlardan (kibirlenerek) yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Muhakkak ki Allah, çalımla yürüyenlerin ve çok övünenlerin hiçbirini sevmez.


“İnsanlara yanağını çevirip büyüklenme ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” diye buyuruyor Allahû Tealâ.

İşte, Furkân 63 cahilleri yani tevazunun dışında olanları, bir sataşma ortamında gösteriyor ve tevazu sahiplerinden bahsediyor: “Onlar, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.”  Allah ile kişinin ilişkisi 7 safhada giderek artacaktır, neticede kişi ruhunu da vechini de nefsini de ve iradesini de Allah’a teslim edecektir. Allah’ın Zat’ını görecektir ve hiçliğini, aslında sadece bir yaratık olduğunu en üst seviyede idrak edecektir. Bu, onun tevazu sahibi olmasının temelini teşkil eder.  

Lokmân 18’de ise Allahû Tealâ tevazunun standartlarını veriyor: “İnsanlara sırtını çevirip, yanağını çevirip büyüklenme, yeryüzünde böbürlenmiş olarak yürüme.” Allahû Tealâ “Büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” diyor.

Sevgili kardeşlerim! Allah yolunda yükseldikçe, yüceldikçe bir hiç olduğunuzu her geçen gün  daha iyi anlarsınız. Neden biliyor musunuz? Çünkü daimî zikrin ötesinde Allah’ı çok yakından tanıyacaksınız. Tanıdıkça yaratanın o olduğunu, sizin ise sadece onun bir yaratığı olduğunuzu, mahlûku olduğunuzu göreceksiniz. Onu, 99 cepheden eksiksiz bir bütün olarak müşahede edeceksiniz. Her cephede de kendinize dönüp baktığınızda sadece bir sıfır göreceksiniz.  O zaman tevazuyu öğreneceksiniz, hiçliğinizi, bir mahlûk olarak, sadece bir yaratık olarak mevcut olduğunuzu, Allah size yardım etmez ise bir hiç olduğunuzu idrak edeceksiniz.  Bunların idraki, Allah karşısında kişiyi her gün biraz daha tevazu sahibi kılar. İnsanlara karşı büyüklenmek neden sevgili kardeşlerim? Üstünlük iddiasında olanlar, varsınlar üstün olsunlar. Kimisi çok zengin olduğunu söyleyip böbürlenir, kimisi belli bir konuda başkalarından üstün olduğunu söyleyerek böbürlenir ama bilmezler ki üstünlüğü veren Allah’tır. A’râf Suresinin 146. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ ne diyordu?

7/A'RÂF-146: Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîlâ(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).
Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.


seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı: Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri âyetlerimden çevireceğim (yeryüzünde haksız yere kibirlenenler).

Kibir; haklı da olsa haksız olsa Allahû Tealâ’nın hoşlanmadığı bir husustur ve hepinizin tevazu sahibi olmanızı ister.

Allah razı olsun.

Benzer konular