Son zamanlarda dînler arasına nefret ve düşmanlık sokulmak isteniyor. Bu olaylara nasıl bakmamız lâzım?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dîn » Son zamanlarda dînler arasına nefret ve düşmanlık sokulmak isteniyor. Bu olaylara nasıl bakmamız lâzım?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Son zamanlarda dînler arasına nefret ve düşmanlık sokulmak isteniyor. Bu olaylara nasıl bakmamız lâzım?

Başkaları düşmanlık edebilir. Ama biz düşmanlık etmemeliyiz sevgili kardeşlerim! Çünkü o insanlar da insan, bizim gibi. Bir yanlışlık yapıyorlarsa onlarla konuşabiliriz. Onlara âyetlerdeki, meselâ Kur'ân-ı Kerim’deki âyetlerdeki doğruları anlatabiliriz. Eğer biz bu istikamette çok daha güçlü hissetmek istiyorsak kendimizi, o zaman Tevrat’a da göz atmalıyız, onu da öğrenmeliyiz, İncil’e de göz atmalıyız, onu da öğrenmeliyiz. Ve hristiyanlara da musevilere de onların kendi kitaplarından, aynı hedeflerin orada var olduğunu ispat ederek onları da kurtarmak istikametinde çalışmalıyız.

Sevgili kardeşlerim! Allah Tealâ, herkesin kurtulmasını ister. Allah Tealâ herkesin dîninini öğrenmesini ister. Dînlerin temeline baktığımız zaman hep aynı şeyleri görürüz. Allah’a ulaşmaktan başlayan ruhun, fizik bedenin, nefsin, iradenin teslimini içeren bir dizayn bu.

Sevgili kardeşlerim! Allah için yaşayın. İnsanları incelediğiniz zaman, bakıyorsunuz ki; dîn adamlarımız, İslâm’ın 5 şartına endekslenmiş durumda. “Biz, diyorlar, namaz kılarız, oruç tutarız, zekât veririz, hacca gideriz, kelime-i şahadet getiririz. İşte dîn bundan ibarettir.” Böyle diyen bir kişiye, mutlaka söylemelisiniz sevgili kardeşlerim: “Söylediklerinin bir kısmı tamam. Namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zekât veriyorsun, hacca gidiyorsun, kelime-i şahadet de getiriyorsun; tamam. Ama sen nasıl müslüman oluyorsun? Müslüman, İslâm olan yani ‘teslim olan’ demek. Sen namaz kılarak, oruç tutarak,  zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şahadet getirerek Allah’a neyini teslim ettin? Ruhunu teslim ettiğin zaman bir üst kata, fizik vücudunu teslim ettiğin zaman bir üst kata, iradeni teslim ettiğin zaman bir üst kata çıkmak imkânının sahibisin. Öyleyse bunları yapmalısın. Ruhunu da fizik vücudunu da nefsini de iradeni de Allah’a teslim ederek hedefleri tamamlayabilmelisin.”

Sevgili kardeşlerim! Onların bilmediği şeyleri onlara söylediğiniz zaman, belki size itiraz edecek olan birileri olabilir. Onun için bunları onlara ifade ederken, İslâm olmayanlara ifade ederken onların kitaplarındaki âyet numaralarını da mutlaka vermeniz gerekir ki; inceledikleri zaman, sizin doğru söylediklerinizi kesin olarak görsünler. Neticede şuraya varıyoruz sevgili kardeşlerim; Allahû Tealâ bizden bir şeyler istiyor. Niçin istiyor? Bizim mutlu olmamız için istiyor. Ruhunu Allah’a teslim eden bir kişinin mutluluğuyla fizik vücudunu da teslim eden birisinin mutluluğu aynı değildir. Nefsini de teslim eden bir kişinin mutluluğu ikisinden de daha fazladır. Sonra muhlis olmak var. İradesini teslim etmek var.

Sevgili kardeşlerim! Bu birbirinin üstesinde olan Allah'a ulaşmayı diledikten sonra ruhunu, fizik vücudunu, nefsini ve iradesini Allah’a teslime kadar götüren böyle bir dizayn içerisinde, kişiler ne kadar ilerleyebilirlerse o kadar üst seviye cennetlerin sahibi olurlar. Biliyorsunuz:

* Allah'a ulaşmayı dileyen kişi 1. kat cennete girerken,
* Mürşidine tâbî olan kişi 2. kat cennete giriyor.
* Ruhunu teslim edene kişi 3. kat cennete,
* Fizik vücudunu teslim eden 4. kat cennete,
* Nefsini teslim eden 5. kat cennete,
* Muhlis olan 6. kat cennete,
* İradesini teslim eden kişi 7. kat cennete giriyor.

Öyleyse hepimiz Allah yolunda bir şeyler yapmak mecburiyetindeyiz sevgili kardeşlerim. Bu yapacağımız şeyler, başka insanları mutlu edecek özellikler taşımalı. O zaman sizler hep sevilirsiniz. Siz, onları sevdiğiniz ve onları kurtardığınız için onlar büyük mutluluk duyacaklardır. Ve onlar da sizi seveceklerdir. O zaman siz de; “Her şey çok mu güzel, yoksa bana mı öyle geliyor?” diye şarkı söylersiniz.

Allah razı olsun.

Benzer konular