Mürşid de bizim gibi insan değil mi? Onu bizlerden farklı kılan nedir?
Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Mürşid de bizim gibi insan değil mi? Onu bizlerden farklı kılan nedir?
Mürşid de bizim gibi insan değil mi? Onu bizlerden farklı kılan nedir?
Mürşid de sizin gibi birisi. Sizden onu farklı kılan şey, onun nefsinin kalbi.
Sevgili kardeşlerim! Allah’a yaklaşan bir kişinin yaklaşması, nefsinin kalbindeki afetlerin azalmasına paralel bir seyir takip eder. Ve bütün insanların nefsinin kalbi başlangıçta %100 afetlerle doludur. Ama bir insan Allah yoluna girdikten sonra zikirlerine başlayacaktır ve bu zikir, nefsinin kalbindeki afetleri kapı dışarı edecektir, yerine nurlar gelip, yerleşecektir nefsinin kalbine.
İşte kim daimî zikre ulaşmışsa, daimî zikre ulaşan bu kişinin nefsinin kalbinde hiç afet kalmayacaktır. Allah’a en yakın kişiler onlardır. Nefslerinin kalbinde afetlerin tamamen yok olması, devre dışı kalması, yerine hasletlerin yani insanları mutlu kılacak olan bütün alışkanlıkların yerleşmesi söz konusu olacaktır.
Öyleyse “Allahû Tealâ insanlardan ne istiyor?” sualinin cevabı var burada. Allahû Tealâ, onların dünya üzerinde yaşarken, nefslerinin afetleri temizlendikçe daha mutlu, daha mutlu, daha mutlu olmalarını, hele tamamen yok olunca afetlerinin, dünyadaki en mutlu insanları oluşturmaları söz konusu oluyor. Böyle bir insan, Allah’ın en sevgili grubundaki bir insandır.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ kanunlarını boşuna koymamıştır, istediği bir şey var. Bir defa insan, Allah’ın vücuda getirdiği mahlûkatın içinde en üstün olanıdır. Çünkü yalnız ona ruhundan üfürmüştür. Ve bu üfürdüğü ruhunu geri istiyor. Kim Allah’a ruhunu teslim ederse, bu ilk teslimdir, sonra fizik vücut, sonra nefs, sonra irade gelir.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ sizi çok ama çok seviyor. Biz de sizleri çok ama çok seviyoruz. Allah hepinizden razı olsun.
Sevgili kardeşlerim! Allah’a yaklaşan bir kişinin yaklaşması, nefsinin kalbindeki afetlerin azalmasına paralel bir seyir takip eder. Ve bütün insanların nefsinin kalbi başlangıçta %100 afetlerle doludur. Ama bir insan Allah yoluna girdikten sonra zikirlerine başlayacaktır ve bu zikir, nefsinin kalbindeki afetleri kapı dışarı edecektir, yerine nurlar gelip, yerleşecektir nefsinin kalbine.
İşte kim daimî zikre ulaşmışsa, daimî zikre ulaşan bu kişinin nefsinin kalbinde hiç afet kalmayacaktır. Allah’a en yakın kişiler onlardır. Nefslerinin kalbinde afetlerin tamamen yok olması, devre dışı kalması, yerine hasletlerin yani insanları mutlu kılacak olan bütün alışkanlıkların yerleşmesi söz konusu olacaktır.
Öyleyse “Allahû Tealâ insanlardan ne istiyor?” sualinin cevabı var burada. Allahû Tealâ, onların dünya üzerinde yaşarken, nefslerinin afetleri temizlendikçe daha mutlu, daha mutlu, daha mutlu olmalarını, hele tamamen yok olunca afetlerinin, dünyadaki en mutlu insanları oluşturmaları söz konusu oluyor. Böyle bir insan, Allah’ın en sevgili grubundaki bir insandır.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ kanunlarını boşuna koymamıştır, istediği bir şey var. Bir defa insan, Allah’ın vücuda getirdiği mahlûkatın içinde en üstün olanıdır. Çünkü yalnız ona ruhundan üfürmüştür. Ve bu üfürdüğü ruhunu geri istiyor. Kim Allah’a ruhunu teslim ederse, bu ilk teslimdir, sonra fizik vücut, sonra nefs, sonra irade gelir.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ sizi çok ama çok seviyor. Biz de sizleri çok ama çok seviyoruz. Allah hepinizden razı olsun.
