Tövbe almak için ne yapmamız lâzım? Ne gibi işlemler içinde olmamız gerekiyor?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Tövbe almak için ne yapmamız lâzım? Ne gibi işlemler içinde olmamız gerekiyor?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tövbe almak için ne yapmamız lâzım? Ne gibi işlemler içinde olmamız gerekiyor?

Tövbe almak için yakınınızda bulunan bir mürşide ulaşmak ve ona tövbe almak istediğinizi söyleyerek, tabii boy abdesti almak kaydıyla boy abdestini alarak gideceksiniz ve el öpeceksiniz ve tövbe işlemi gerçekleşecek. Allahû Tealâ’nın huzurunda günahlarım için tövbe ederek diye başlayacaksınız ve konu tamamlanacak.

Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ hepinizi bir hedefe ulaşmak için insan olarak yarattı. Bu hedef ruhunuzun dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaştırılmasıdır. O hedef; ruhunuzu Allah’a teslim etmektir, fizik vücudunuzu Allah’a teslim etmektir, nefsinizi Allah’a teslim etmektir, iradenizi Allah’a teslim ederek O’na ulaşmanızdır. Böylece İslâm olmak gerçek anlamını kazanıyor. İslâm; teslim olan demek. Önce ruhunuzu, sonra fizik bedeninizi, sonra nefsinizi, sonra iradenizi Allah’a teslim ettiğiniz zaman teslimlerin dördü de tamamlanmış olur. Ve siz gerçek anlamda ermiş evliya olursunuz. Bütün insanlar için durum bu iken ne yazık ki zamanımızda dîn adamları, tasavvufu dikkate almayan dîn adamları, “İslâm’ın şartı bestir.” diyorlar, “Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şehadet getirmek.” Onlara sorduğumuz zaman; sevgili kardeşim, senin dîninin adı ne dediğimiz zaman yalan söylemeleri mümkün değil, “İslâm.” diyorlar. O zaman biz de onlara soruyoruz; İslâm teslim olan değil mi? Başka bir mânâ verebilir misin İslâm kelimesine? Teslim olmanın dışında başka bir mânâ verebilir misin? Verebilecek olan hiç kimse çıkmadı şimdiye kadar. İslâm; teslim olan demek. Sen şimdi İslâm’ım diyorsun ve bana söyleyemiyorsun. Ruhunu mu Allah’a teslim ettin, fizik bedenini mi, nefsini mi, iradeni mi? Neyini Allah’a teslim ettin? Neyini Allah’a teslim ettin de ben Allah’a teslim ettim istikametindeki mânâyı yani İslâm olmak mânâsını kendine yakıştırabiliyorsun? “Ben İslâm’ım.” diyorsun, açık ve kesin olarak “Ben İslâm’ım.” diyorsun. Bu nasıl İslâm olmak ki İslâm, teslim olan mânâsına geldiğine göre sen de ne ruhunu ne fizik bedenini ne nefsini ne iradeni, hiç bir şeyini Allah’a teslim etmediğine göre sen nasıl kendinin İslâm olduğunu iddia edebilirsin? Bunu açıkça ona sormalısınız sevgili kardeşlerim. Ve öğrenmesi lâzımgelen hedefleri anlatmalısınız. “İslâm’ın şartı beş değil mi?” diye soracaktır size, “Namaz kılmaksa kılıyorum, oruç tutmaksa tutuyorum, zekât vermekse veriyorum, hacca gitmekse hacca da gittim, kelime-i şehadet getirmekse işte senin yanında da söylüyorum; lâ ilâhe illâllah muhammeden resûlullah. Gördün mü? Hepsi tamam. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek; hepsi tamam. Siz de diyeceksiniz ki o zaman ona: “Hay Allah razı olsun. Çok güzel. Şimdi sen namaz kılarak, oruç tutarak, zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şehadet getirerek neyini Allah’a teslim ettin? Ruhunu mu, fizik bedenini mi, nefsini mi, iradeni mi? Allah’a neyini teslim ettin? Tamam. Namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zekât veriyorsun, hacca gidiyosun, kelme-i şehadet getiriyorsun yani senin anlam standartlarına göre İslâm’ın beş şartı tamam. Namaz kılmak da var, oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şehadet getirmek de var. Ama sana bir sualimiz var; İslâm nedir? İslâm kimdir? İslâm; Allah’a teslim olan değil mi? İslâm kelimesi teslim olan demek. Sen Allah’a neyini teslim ettin? Ruhunu mu, fizik bedenini mi, nefsini mi, iradeni mi? Allah’a neyini teslim ettin?”

Tabii verebileceği bir cevap yok. Hiç bir şeyini teslim etmiş değil. Ama “Ben İslâm’ım.” diyor. O zaman siz ona açıkça diyeceksiniz ki: “Hayır, sen İslâm standartlarına uygun olan bir şeyin sahibi değilsin. İslâm, teslim olan demek. Ruhun teslimi, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi ve iradenin teslimi olarak 4 tane teslim var Kur’ân-ı Kerim de. Sen 1.’sini bile gerçekleştirmiş değilsin anlattığın standartlara göre. Tamam, namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zekât veriyorsun, hacca gidiyorsun, kelime-i şehadet getiriyorsun; İslâm’n 5 şartını yerine getiriyorsun ama İslâm’ın şartı 5 değil. Kur’ân-ı Kerim 7’li bir sistem üzerine kurulmuştur. Allah’a ulaşmayı dilemek var; 6, 7.’si teslimler. O zaman 7 olur.”

Bu teslimler de ruhun teslimi, fizik bedenin teslimi, nefsin teslimi, iradenin teslimi olarak 4 tane vasıf taşıyor. Bu teslimlerin herbirisi o kişinin Allah’a ne kadar yakın olduğun gösteren en sağlam delilleri teşkil eder. Allah’a en yakın insan; Allah’a ruhunu da fizik bedenini de nefsini de iradesini de teslim eden kişidir. Hiç kimse mürşidine tâbî olmadan ne ruhunu ne fizik vücudunu ne nefsini ne iradesini Allah’a teslim edemez.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, Allah’ın kanunları var. Bu kanunları kimse yerinden oynatamaz. Değiştiremez. Bunlar Allah’ın ilâhi, Allah’ın ortaya koyduğu kanunlar. İlâhi; Allah’a ait demek.

“Ey yüce Allah’ım” diye başlayan kişi, bu istikamette bir hedefe gitmeli. Allahû Tealâ insanların ruhlarını da fizik bedenlerini de nefslerini de iradelerini de Allah’a teslim etmelerini Kur’ân-ı Kerim’de farz kılmış. Cennetler de ona göre dizayn edilmiş. Allah’a ulaşmayı filan dilememiş bir insan sevgili kardeşlerim, o beş tane standardın hiçbirini gerçekleştirmiş değildir. Yapabileceği birşey yok onun. Bir insanın Allah’a ulaşmayı dilememesi halinde hali pek tatlı görünmüyor. İnsanları cennetlere ulaştırmak istikametinde dikkate aldığımız zaman Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişi, 1. kat cennete girerken mürşidine tâbî olan kişi 2. kat cennete giriyor. Ruhunu Allah’a teslim eden 3. kat cennete, fizik bedenini teslim eden 4. kat cennete, nefsini teslim eden 5. kat cennete, muhlis olan 6. kat cennete, iradesini Allah’a teslim eden kişi 7. kat cennete giriyor. Allahû Tealâ kaidelerini koymuş sevgili kardeşlerim. Bunları kimse yerinden oynatamaz, kimse değiştiremez.

Öyleyse ben İslâm’ım diye geçinen bir sürü insan var ortada. Onlarla konuştuğunuz zaman sen gerçekten İslâm mısın diye sorun. O eğer derse ki: “Evet.”
Peki, napıyosun İslâm olmak için?

“Ben mi? Namaz kılarım, oruç tutarım, zekât veririm, hacca giderim, kelime-i şehadet te getiririm ve böylece İslâm ın 5 şartını yerine getiririm.”

Çok güzel. Şimdi sana bir sualim var; İslâm ne demek? Teslim olan demek. Sen şimdi namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zekât veriyorsun, hacca gidiyosun, kelime-i şehadet getiriyorsun. Bunların hepsini yapıyosun. Peki, ruhunu Allah’a ulaştırdın mı? Cevap yok.

Fizik vücudunu Allah’a teslim ettin mi, nefsini Allah’a teslim ettin mi, iradeni Allah’a teslim ettin mi?

Bunların hiçbirinden haberdar bile değil bir çok insan. Peki, Kur’ân-ı Kerimde Allahû Tealâ bunların hepsini farz kılmıyor mu? Kılıyor.

Sevgili kardeşlerim, Allah’ın insanlara verdiği o büyük imkâna bakın. Bir tek dilek: “Yarabbi, ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum. Ne olur benim de ruhumu Sana ulaştır ey yüce Allah’ım” diyen ama bunu kalpten söyleyen bir insan bunu söylediği için, sadece böyle bir talepte bulunduğu için 1. kat cenneti hak ediyor sevgili kardeşlerim. Böylece tatbikat başlıyor. Mürşidine tâbî olursa 2. kat cennet, ruhunu Allah’a ulaştırırsa 3. kat cennet, fizik bedenini teslim 4, nefsini teslim 5, muhlis olmak 6, iradeyi teslim etmek 7. kat cenneti sağlıyor kişiye.

Allahû Tealâ ne kadar güzel kaideler koymuş ortaya ama hepsi bir gayretin neticesi. Sevmelisiniz sevgili kardeşlerim. Allah’a ulaşmayı dileyen insanlar oluşturmaya çalışmalısınız. Ve zamanımızda bu konu bir hayli hedefini kaybetmiş görünüyor. Çünkü dîn adamlarıyla konuştuğunuz zaman “İslâm’ın şartı 5’tir” diyorlar size, “Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek. Böyle söyledikleri zaman, “İslâm’ın şartı 5’tir ve öyleyse namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmekten ibarettir” dedikleri zaman siz sorun. İslâm ne demektir bana söyler misin dediğiniz zaman orada şişiyorlar. Yapabilecekleri bir şey de yok, söylemek mecburiyetindeler. Namaz kılmak da farz, oruç tutmak da farz, zekât vermek de farz, hacca gitmek de farz, kelime-i şehadet getirmek de farz. Bunları; İslâm’ın 5 şartını yerine getiren kişi İslâm oluyor mu? İslâm teslim olan olduğuna göre bu kişi, Allah’a ulaşmayı dilemiş midir? Mürşidine tâbî olmuş mudur? Tâbî olduğu zaman ruhu vücudundan ayrılmış mıdır? 7-8 aylık bir zaman devresinde ruh Allah’a ulaşmış mıdır? Bunlar yok. Namaz kılmak var, oruç tutmak var, zekât vermek var, hacca gitmek var, kelime-i şehadet getirmek var. İslâm’ın beş şartı bunlar.

Sevgili kardeşlerim, Allah’a ulaşmayı dilemek yok; 1. kat cenneti ifade ediyor. Mürşide tâbiiyet yok; 2. kat cennet, ruhun Allah’a ulaşması yok; 3. kat cennet, fizik bedenin teslimi yok; 4, nefsin teslimi; 5, muhlis olmak; 6, iradeyi Allah’a teslim etmek; 7. 7 tane muıhteva var burada. Bu 7 tane muhtevanın hiç birisi ortada görünmüyor.

Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ kanunlar koyuyor. Bu kanunlar hiçe sayılıyor ve “İslâm’ın şartı 5’tir.” diyor dîn adamlarımız. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek. Tabii hepsi de farz; tamam ama yeter mi sevgili kardeşlerim?  Eğer Allahû Tealâ  namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve  kelime-i şehadet getirmek en ötede bir şeyler daha ortaya koymak mecburiyetinde değil mi eğer dînimiz İslâm dîni ise? Kim, dînimizin İslâm dîni olmadığını iddia edebilir? Hiç kimse. Herkes dînimize “İslâm dîni” der; ismi budur. Dînimiz İslâm dînidir. İslâm; teslim olan demek.

Ha şimdi soruyorum; namaz kılıyorsun; 1, oruç tutuyorsun; 2, zekât veriyorsun; 3, hacca gidiyorsun; 4, kelime-i şehadet de getiriyorsun; 5. Sen, bu İslâm’ın 5 tane şartını yerine getirerek Allah’a neyini teslim ettin? Ruhunu mu, fizik bedenini mi, nefsini mi, iradeni mi? Neyini Allah’a teslim ettin?

Hiç kimse bugüne kadar bunun cevabını veremedi bana. Namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şehadet getiren bir insan neyini Allah’a teslim etmiştir? Yaptığı şey bunlardan ibaretse, hacet namazını kılıp mürşidini sormamışsa, o mürşide gidip tâbî olmamışsa onun ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a ulaşabilir mi? Asla. Allah’ın kanunları var; mutlaka bir mürşide tâbî olmak mecburiyetindeyiz. Bizim tâbî olduğumuz gibi siz de tâbî olacaksınız sevgili kardeşlerim. Allahû Tealâ’nın dizaynı açık ve kesin. Herkes hacet namazı kılarak evvela boy abdesti alacak, sonra hacet namazı kılacak, mürşidini Allah’tan soracak. Yeter mi? Yetmez. O mürşide ve o mürşidin kendi bulunduğu yere yakın bir yerde bulunan tövbe vermekle yetkili bir vekiline ulaşarak ona tâbî olmadıkça o kişi, İslâm olamaz.

İslam; teslim olan demek. Ancak bundan sonra, o tâbiiyet gerçekleştikten sonra ruh vücuttan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkar. 7-8 aylık bir devrede o kişinin ruhu 7 tane gök katını aşarak Allahû Tealâ’ya ulaşır. O kişinin ruhu Allah’a ulaştığı zaman, o kişi o zaman ermiştir. Ruhu Allah’a ulaşmıştır yani Allah’a ermiştir. O kişi artık ermiş evliya sıfatına sahip olan birisidir. Allahû Tealâ istiyor ki herkes ermiş olsun. Herkes ruhunu Allah’a ulaştırsın. Peki, bununla bitiyor mu? Hayır, bitmiyor ama böyle olan bir insan Allah’a ermiş olan bir kişi oluyor. Bu kişi Allah’a ulaşmayı dileyip ölseydi 1. kat cennete girerken mürşidine tâbî olan bir kişi 2. kat cennete giriyor ve ruhu vücudundan ayrılıyor, ruh Allah’a ulaştığı zaman 3. kat cennet, fizik vücut tesliminde 4. kat cennet, nefs tesliminde 5. kat cennet, muhlis olmak; 6. kat cennet, iradeyi Allah’a teslim etmek; 7. kat cennet sahibi kılar kişiyi. 7 tane cennet var sevgili kardeşlerim. Kur’ân-ı Kerim açıkça 7 kat cennetten bahsediyor.

Öyleyse hepimiz için bilinmesi lâzım gelen şey İslâm’ın şartının 5 olmadığı, 7’ye ulaşmasının mutlaka gerekmesi şarttır. Sevgili kardeşlerim, çok şeyler kaybetmişiz, Osmanlı’dan bu tarafa çok şeyler kaybetmişiz.

Allah razı olsun. Neler diyorsunuz bakalım?

Benzer konular