Bakara-186 ve Şûrâ-47’de Allah’ın davetinin Ra'd-14’de Allah’ın Zat’ı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Bakara-186 ve Şûrâ-47’de Allah’ın davetinin Ra'd-14’de Allah’ın Zat’ı olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara-186 ve Şûrâ-47’de Allah’ın davetinin Ra'd-14’de Allah’ın Zat’ı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bakara-186’da Allahû Tealâ:

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).


“ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun): Sana, Benden sual ettikleri zaman kullarım, de ki: Muhakkak ki Ben onlara yakınım.
ucîbu da’veted dâi izâ deâni: Bana dua edildiği zaman, dua edildiği takdirde dua edenin davetine icabet ederim.
fel yestecîbû li: Ama onlar da Benim davetime icabet ettikleri takdirde (icabet etsinler).
vel yu’minû: Ve mü'min olsunlar.
bî: Bana îmân etsinler.
leallehum yerşudûn(yerşudûne): Umulur ki ve böylece irşada ulaşsınlar.”

“Şûrâ-47’de Allah’ın davetinin Ra’d-14’e göre Zat’ına olduğunu söyleyebilir miyiz?”

Bakara-186’da Allahû Tealâ: “Âmenû olsunlar.” diyor ve “İrşada ulaşsınlar.”

42/ŞÛRÂ-47: İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meradde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).
Rabbinize icabet edin (Allah’a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz).


“Allah tarafından geri çevrilmesine çare olmayan yani ölüm günü gelmeden evvel Rabbinizin davetine icabet edin. (Hayattayken Allah’ın daveti.) Rabbinizin davetine icabet edin.” diyor Allahû Tealâ. Üzerinize o değiştirilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce (Allah’tan gelmeden önce). Yani Allah'a ulaşmayı dileyin.
 
“mâ lekum min melcein yevme izin: Ecel günü geldiği zaman sizin için başka bir sığınak yoktur. yevme izin
ve mâ lekum min nekîr(nekîrin): Ve onu inkâr da edemezsiniz.”
 
Burada Allah'ın davetine icabet söz konusu, Şûrâ-47’de. Bakara-186’da da Allah’ın davetine icabet söz konusu. Ra’d-14’e bakıyoruz:

13/RA'D-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ ke bâsitı keffeyhi ilâl mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıhî, ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Hakkın daveti O’nadır (Kendisinedir, Allah’adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.


lehu da’vetul hakk(hakkı): Allah'ın daveti, Hakk’ın daveti O’nadır (Kendisinedir).
 
Ra’d-14:
 
lehu da’vetul hakk(hakkı): Hakk’ın daveti, Allah'ın daveti Kendisinedir (Allah’adır).
vellezîne yed’ûne min dûnihî: Onlar ki: O'ndan başkasına davet ederler.
lâ yestecîbûne lehum bi şey’in: Ona, onlara bir şeyle icabet etmezler. Daha O’ndan başka davet ettiği şeyler onlara hiçbir şeyle icabet etmezler.
illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî): Onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir o kişinin hali. Ve o su, ona ulaşacak değildir.
ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin: Kâfirlerin duası, dalâletten başka bir şey değildir.

“Yani su nasıl o insanların ağzına ulaşamıyorsa (su kendi kendine yer çekimi kuvvetine karşı hareket edemiyorsa) o insanlar da (dalâlette olanların da) hidayete ulaşmaları mümkün değil.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse: “Bakara-186 ve Şûrâ-47’de Allah’ın davetinin Ra’d-14’e göre Allah’ın Zat’ına davet olduğunu söyleyebilir miyiz?”  

Evet. Burada açık bir şekilde Allah'ın Zat’ına davet var.

“lehu da’vetul hakk(hakkı): Allah'ın daveti O’nadır (Kendisinedir).”
 
Burada Şûrâ-13’ü de hatırlamak lâzım:

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu): Allah, dilediğini Kendisine seçer. Ve onlardan kim Allah'a ulaşmayı dilerse onları Kendisine ulaştırır.” diyor Allahû Tealâ.

Burada da “Lehu da’vetul hakk(hakkı): Hakk’ın daveti Kendisinedir.” diyor. Kendisine ulaştırır. Tabiî ulaştırmak için de Kendisine davet eder.

Ra’d-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı).

Benzer konular