Dünya malına karşı çok hırslıyım. Dünya malını çok seviyorum. Ama hiç huzurum yok. Mutlu değilim. Mutlu olmak için ne yapmam gerekir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mutluluk » Dünya malına karşı çok hırslıyım. Dünya malını çok seviyorum. Ama hiç huzurum yok. Mutlu değilim. Mutlu olmak için ne yapmam gerekir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Dünya malına karşı çok hırslıyım. Dünya malını çok seviyorum. Ama hiç huzurum yok. Mutlu değilim. Mutlu olmak için ne yapmam gerekir?

Dünya malını sevmekten vazgeçsin sevgili kardeşimiz! Allah’ın onu çağırdığı gerçeklere ulaşsın. Meselâ bu kardeşimiz namaz kılıyorsa, 5 vakit kılıyorsa onu 7 vakte çıkarmalı. Zikrini mutlaka gerçekleştirmeye başlamalı ve zikri adım adım yükseltmeli. Allahû Tealâ ne diyor?

“Zikir farzdır. Çok zikir farzdır yani günün yarısından daha fazla zikir de farzdır. Daimî zikir de farzdır.” diyor Allahû Tealâ.

Üç ayrı âyette Allahû Tealâ normal zikir standartlarının, çok zikrin (günün yarısından daha fazla zikrin) ve daimî zikrin de farz olduğunu açıklıyor. Ama daimî zikri gerçekleştiremeyen bir insan cehenneme mi girer? Hayır, alâkası yok. Allahû Tealâ’nın istediği şey bütün insanlardan, çok kolay sevgili kardeşlerim! Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek ve Allah’a teslim olmak. İşte bu teslimler:

• Ruhun teslimi,
• Fizik bedenin teslimi,
• Nefsin teslimi ve
• İradenin teslimidir.

Bunlar da ilerideki kademelerde gerçekleşecek olan hususlardır. İslâm dîni adından da belli olduğu gibi, İslâm “teslim olan” demektir. Teslim dînidir ve iblis ne yapmış sevgili kardeşlerim? İblis insanların bugünkü dîn tatbikatında teslimleri devre dışında bırakmasına sebebiyet vermiş ve insanlar hiç düşünmemişler. “Ya benim dînim İslâm dîni. Yani benim dînim lügat mânâsından baktığım zaman teslim dîni. Ben şimdi İslâm’ın 5 şartını gerçekleştiriyorum. Namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, zekât veriyorum, hacca gidiyorum, kelime-i şahadet getiriyorum. Ama mutlu değilim.”

Sevgili kardeşlerim! Mutluluğun şartı bir insanın nefsinin afetlerinin azalmasına tekabül eder. Ne kadar çok zikrinizi arttırırsanız, nefsinizin kalbindeki afetler o kadar çok azalır ve siz de o kadar çok mutlu olursunuz. Bütün insanların kalbi başlangıçta afetlerle doludur. Bu eşyanın tabiatına uygun bir sonuç. Allahû Tealâ öyle yaratıyor. Ama insan “Allah” kelimesini “Allah, Allah, Allah, Allah” diye sesle veya sessiz veya dilini bile kımıldatmadan iç dünyasında (“Allah” kelimesini) tekrar ederek yine zikir yapabilir. Hepsi Allahû Tealâ tarafından kabul edilir. Ama Allahû Tealâ diyor ki: “Otururken de ayaktayken de yan üstü yatarken de hep Allah’ı zikredin.” İşte bu daimî zikirdir. Bir insan ya ayaktadır ya oturuyordur ya da yatıyordur. Yatarken de yan üstü yatmanız emrolunuyor. Üçünü de vermiş Allahû Tealâ. O zaman geriye hiçbir şey kalmıyor. Kişinin o zaman daima zikirde olması lâzım. Daimî zikre ulaşan kişiler de her an kendilerini yoklamalılar. “Acaba ben şu anda zikrediyor muyum?” Derhal belli olur.

Sevgili kardeşlerim! Bir taraftan daimî zikri emrediyor Allahû Tealâ. Öbür taraftan da görevlerimizi yapmamızı emrediyor. Bu görev sadece namaz değildir. Başka insanlara yardımdır. Allah’ın hizmetlerini yapmak söz konusudur. Bütün insanlar için 24 saat namazla geçmiyor. Sabah namazı, öğle namazı, ikindi namazı, akşam namazı, yatsı namazı bir de teheccüt sünnetleri söz konusu olabilir. O kadar…

Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için Allahû Tealâ onların mutlu olmalarını istiyor. İnsanlar huzur içinde yaşamalı. Bu huzuru sağlayacak olan şey Allah ile olan ilişkinin devamıdır ki; bu ilişkinin kesintisiz devamı ancak zikirle mümkündür. Çünkü namaz uzun da sürse yarım saat sürer, bilemediniz 40 dakika sürer, onu da bilemediniz 1 saat sürer. Ama zikir kesintisizdir. Sizlerin öyle bir zikirle zikretmenizi istiyor ki Allahû Tealâ; uyurken zikirle uyuyun ve uyandığınız zaman da hâlâ zikredin. Zikretmekte devam ediyor bulun kendinizi. Bu daimî zikirdir.

İşte Allah’a dünya üzerindeki en yakın insanlar bu daimî zikrin sahipleridir. Neden acaba? Çünkü daimî zikrin sahipleri kesintisiz bir şekilde zikrettikleri için bir süre sonra, kısa bir süre, belki 1 ay, en çok 2 ay; bu devrenin sonunda kişinin nefsinin kalbi tamamen nurlarla dolar. İşte her kim kalbini bu nurlarla doldurmayı, tamamen doldurmayı başarırsa daimî zikrin sahibi olur ve böyle bir standart içinde o kişi mutlu olur sevgili kardeşlerim! Kim daimî zikre ulaşmışsa onun nefsinin kalbinde hiç afet kalmaz. Kimin nefsinin kalbinde afet kalmaz? Daimî zikre ulaşanların… Öyleyse standart budur.

Böyle bir dizaynda bütün insanlar için Allah’ın hedefini ortaya koymak gerekir. Allahû Tealâ ister ki; insanlar daimi zikri hedef etsinler de dünyadaki en mutlu insanlardan birileri olsunlar. Öbür taraftan Allahû Tealâ’nın bu koyduğu zikir muhtevasının; zikir, çok zikir, daimî zikir emirlerinin hepsini değil, bir kısmını gerçekleştiren insanlar namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, zekât veriyorlar, hacca gidiyorlar, kelime-i şahadet getiriyorlar. Namazlarını Allahû Tealâ’nın istediği standartlarda gerçekleştiriyorlar. Ama zikirlerini yapmıyorlarsa; dikkat edin İslâm’ın 5 şartında zikir yok. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şahadet getirmek var. Bu şeytanın İslâm âlemine uyguladığı en büyük tuzaktır ve birçok dîn adamı; “Tamam” diyor, “ben görevlerimi yapıyorum. Namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, zekât veriyorum, hacca gidiyorum, kelime-i şahadet getiriyorum.” Ona sorduğunuz zaman: “Hay Allah razı olsun benim sevgili ve de azîz kardeşim! Gerçekten namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zekât veriyorsun, hacca gidiyorsun, kelime-i şahadet getiriyorsun. Ama bana hiç zikirden bahsetmedin. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de ne diyor? ‘Ayaktayken de otururken de yan üstü yatarken de hep Allah’ı zikredin!’ diyor. Bundan bana hiç bahsetmiyorsun. Ayrıca bir sualim daha var. Zikir bir insanın nefsinin kalbindeki afetleri yok edebilen tek ilaçtır. Başka bir çözüm yoktur. Zikrin dışında hiçbir şey bir insanın nefsinin kalbindeki afetleri çözemez, kapı dışarı edemez.”

Ve İslâm âleminin acınacak haline bakın sevgili kardeşlerim! Zikir bütünüyle devre dışı kalmış ve İslâm âlimleriyle konuşuyorsunuz. Onlar hiç çekinmeden diyorlar ki: “İslâm’ın şartı 5’tir: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirtmek.” Onlara sorduğunuz zaman, o zaman kıvranmaya başlıyorlar: “Peki zikir, peki çok zikir, peki daimî zikir Kur’ân-ı Kerim’de farz değil mi? Farz olmadığını bana ispat edebilir misiniz?” O zaman cevap veremiyorlar. “Ama” diyorlar, “bize öğretmenlerimiz böyle öğretti.”

Sizin öğretmenleriniz size nasıl öğretirse öğretsin. O değildir esas olan. Öğretmeninizden öğrendiğiniz şey Kur’ân’a uymuyorsa, Kur’ân’ı uygulamakla vazifeli olduğunuz gibi hocanıza da bunu söylemelisiniz: “Hocam, İskender Hoca bize dedi ki: ‘Az zikir de farzmış, çok zikir de farzmış, daimî zikir de farzmış.’ Gerçekten böyle mi?” Bakalım hocanız size ne cevap verecek? İsterseniz bize de ulaşın, söyleyin. Biz de âyetleri verelim ona.

Sevgili kardeşlerim! Zikir de farzdır, günün yarısından daha fazla zikir de farzdır, daimî zikir de farzdır. İnsanlar bunları yapabildiği kadar yapacaklar. Ama insanlar bu zikri daimî zikir olarak yapmazlarsa cezalanır mı? Hayır. Çok zikir olarak yapmazsa cezalanmaz. Zikretmezse o zaman sevgili kardeşlerim, muhteva değişiyor. Çünkü Allahû Tealâ mademki Kur’ân-ı Kerim’e; “Ayaktayken de otururken de yan üstü yatarken de hep Allah’ı zikret!” farzını koymuş. O zaman bu kişi için bunları yapmak farz. Ama bunu en iyi Allahû Tealâ biliyor ki; herkes 24 saat zikir yapamaz. Yapamazsa günaha mı girer? Hayır. Yalnız kazancı az olur. Manevi kazancı az olur. Çünkü zikir yapan herkes zikir boyunca devamlı derecat kazanır. Zikrin dışında kişiye devamlı derecat kazandıran başka bir ibadet söz konusu değildir, mümkün değildir.

Sevgili kardeşlerim! Zikir bu açıdan son derece önemli bir vasıta ve söylediğimiz gibi Kur’ân’da zikir de farzdır yani az zikir. Çok zikir de günün yarısından daha fazla zikir de farzdır, daimî zikir de farzdır. Kişiler kendi gayretleriyle ne kadarını gerçekleştirebilirlerse o kadar derecat kazanırlar.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular