Neden vatanınız Türkiye’de değil de, Amerika'da yaşıyorsunuz? Sebepleri açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mehdi Resûl » Neden vatanınız Türkiye’de değil de, Amerika'da yaşıyorsunuz? Sebepleri açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Neden vatanınız Türkiye’de değil de, Amerika'da yaşıyorsunuz? Sebepleri açıklar mısınız?

Allah razı olsun. Çok güzel bir sual! Neden Amerika’dayız?

Sevgili kardeşlerim! İnsanları Allahû Tealâ’nın bize verdiği emir üzere, Allah'a davet ettiğimiz zaman, davet etmeye başladığımız zaman, Devlet Planlama Teşkilatındaydık. Bir gün Hürriyet Gazetesinde “Devlet Planlama Teşkilatı tarikat yuvası!” diye bir yazı çıktı. Eskiden planlama teşkilatında çalışırken oradan atılan, bir Devlet Planlama Teşkilatı eski uzmanı ve Hürriyet Gazetesinde yazı yazıyor Emin Çölaşan ve de bize fena halde içerliyor. Neden içerliyor? Çünkü Devlet Planlama Teşkilatında 29 tane araştırma yapan, en çok araştırma yapan kişi biziz. Bizden sonraki en yüksek araştırma yapan sayısı 11 ve o gece sabaha karşı tutuklanıyorum. Götürüyorlar bizi Ankara’daki hapishaneye ve tutuklu oluyoruz ve 3 ay süreyle (90 gün) hapishanede tutuklu kalıyoruz.

Hayatımızın en güzel günleri orada geçiyor. Neden? Çünkü herkesin problemi var. Kişiler bize problemlerini soruyorlar, biz de Allah'a soruyoruz. Allah'ın verdiği cevabı da onlara ulaştırıyoruz. Ama ulaştırılan cevabı onlar tatbik ettiklerinde mutluluğa kavuşuyorlar ve böylece etrafımızdaki halka giderek büyüyor. Orada herkes gerçek anlamda bize çok saygı duyan insanlardan oluştu. Çünkü hepsi denediler, suallerini sordular, Biz Allah'a sorduk. Oradan aldığımız cevabı kendilerine ulaşıp çözüm gelince problemlerine, her birinin problemine mutlaka çözüm geldi. Etrafımızda, bize üst seviye saygı gösteren bir toplum oluştu. Daha güzeli, o devirdeki o zamanki hapishanenin (Ankara cezaevinin) dîn işleriyle meşgul olan hocası, tasavvufa çok meraklı olan bir kardeşimizdi. (Allah selamet versin.) Çok iyi bir insandı ve çok meraklıydı ve hapishanenin kütüphanesini biz bir konferans salonu gibi kullanmaya başladık. Oraya geliyordu mahkûm kardeşlerimiz. Orada ben, tasavvufu anlatıyordum onlara, Kur'ân’ı anlatıyordum ve onların sualleri bizlere ulaşıyordu. Sualleri soruyorduk Allahû Tealâ’ya, aldığımız cevapları onlara bildiriyorduk. Ve de herkes derdine Allahû Tealâ’dan tarafından derman geldikçe, etrafımızdaki halka giderek büyüdü. Orada en çok saygı gören kişi olduk. Oradan çıktıktan sonra birçoklarıyla karşılaştık hayatta. Elimizi öptüler ve dediler ki: “Hocam! Eğer biz seni o hapishaneye düşmeden evvel görmüş olsaydık, hiç orada olur muyduk?” Bunlar güzel hatıralar.

İşte sevgili kardeşlerim! Bu noktadan sonra 90 gün sonra tahliye edildik. Ama bu arada Samsun cezaevine gönderildik. Oranın deliler koğuşunda yattık. Belki 1 ay, belki 2 ay. Yok, 1 aydan fazla değil kısa bir süreydi. Ama oradaki, onların “deli” dedikleri kişiler, her gün 25 tane hap içiyorlarmış. Sonra onlar tâbî oldular. Onlarla beraber sabahlara kadar sohbet ettik, namazlar kıldık. Ve bir gün doktorlardan birisi geldi. Benim ayrılmamdan 1 gün veya 2 gün evvel: “Sana bir şey sormak istiyorum? Sen bunlara ne yaptın?” Ben: “Ben bir şey yapmadım. Sadece tasavvufu öğrettim.” O: “Ama onlar her gün 25 tane hap içiyorlardı. Şimdi biz bakıyoruz ki bu haplara falan hiç ihtiyacı kalmamış bu çocukların. Ne yaptın sen bunlara?” dedi.

Sevgili kardeşlerim! Biz bir şey yapmadık, Allah yaptı. Sonra bizim rahatsız edilmemiz devamlı olarak, Ceviz Kabuğu olayından sonra başladı. Ceviz Kabuğu olayında biliyorsunuz Allah'ın bütün doğruları bir çete tarafından yalanlandı ve herkes de onların doğru söylediğini zannetti. Ama hakikati Allahû Tealâ 14 asır evvel Kur'ân-ı Kerim’e koymuş.

Duhân Suresinin 10, 11, 12, 13, 14. âyetleri ve bizden bahsediyor:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

44/DUHÂN-12: Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

44/DUHÂN-15: İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn(âidûne).
Muhakkak ki Biz, azabı biraz kaldırsak (bile), şüphesiz ki siz (şirke) dönecek olanlarsınız.


Allahû Tealâ: “Orada onlara apaçık bir resûlümüz gelmişti. Ona: ‘Deli, şeytan tarafından öğretilmiş (şeytandan vahiy alıyor)’ dediler. Onu terk ettiler ve sözlerine inanmadılar. Sözlerini dikkate almadılar.”

Ceviz kabuğunda biz onlara 3 defa “Allah'a ulaşmayı dileyin. Dilemezseniz gideceğiniz yer cehennem olur.” dedik. Ama kimse dikkate almadı. Çok ciddî bir şekilde Ceviz Kabuğu rezaletinde bu olayların tahakkuk ettiğini gördünüz. Herkes bizim deli olduğumuza inandı. Verdiğimiz nasihat; “Allah'a ulaşmayı dilemezseniz, gideceğiniz yer cehennemdir.” sözü hiçbir mânâ ifade etmedi. Sözlerimizden yani ibret almadılar ve bize bildiğiniz gibi “deli” dediler ve “Şeytandan vahiy alıyor.” dediler.

Duhân Suresinin 10, 11, 12, 13, 14, 15. âyetleri, 14 asır evvel Allahû Tealâ tarafından Kur'ân’a konulmuş ve bugün yaşayan resûlün kimliğini veriyor. Böyle bir olay, 60 milyon insanın şahitliğinde gerçekleşti. Oradaki kişi olduğumuz, 5 unsurda kesinleşti. İşte çevremizdeki insanlar bize rahatsızlık vermeye başladı ve arabamıza hasar vücuda getirdiler. Bize dövmek ister gibi tavırlar takınıldı ve rahatsız edildik. Ayrıca resmi makamlara yaptığımız hiçbir talep, pozitif karşılık alamadı. Biz orada bir üniversite kurmak istedik, müsaade edilmedi. Her şeyimize özellikle engel olundu. Öyle rahatsız edici bir ortam doğdu ki, biz oradan ayrılmak mecburiyetinde kaldık. Allahû Tealâ buraya Amerika’ya gelmemizi emretti. Biz de geldik. Allah razı olsun. Bu arada biliyorsunuz bir uydumuz vardı, onu da gene aynı kişiler kapattırmayı başardılar. Nur TV; herhalde bilirsiniz uydudan.  

Benzer konular