Allah’a ulaşmayı dilemek ne demektir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Allah’a ulaşmayı dilemek ne demektir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’a ulaşmayı dilemek ne demektir?

Esselâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berakâtuhu.

Ey Allah’ın Resûlü Mehdi A.S! Mevlâna diyarı Konya’mıza hoş geldiniz! (Hoş bulduk! Allah razı olsun.) Gönlümüze mutluluk, huzur, neşe saçtınız. Muhterem Efendimiz! Hürmetle ve hasretle mübarek, gül kokan ellerinizden öperim. Sizi çok ama çok seviyorum. Birkaç tane sorum olacak inşaallah. Allah’a ulaşmayı dilemek ne demektir?

Allah’a ulaşmayı dilemek demek ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilemektir. Evliya olarak kimi tanıyorsanız, hepsi ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştırmış olanlardır. Üstelik Allahû Tealâ da bunu garanti ediyor ve kişiye 3. kat cenneti de garanti ediyor.

Eğer bir insan Allah’a ulaşmayı dilerse ne olur? Bir kısmını gördük. Kişi bir defa şirktedir. İkincisi bu kişi takva sahibi değildir. Üçüncüsü dalâlettedir. Dördüncüsü hüsrandadır. Beşincisi amelleri boşa gider. Altıncısı, -bunları söyledik size- altıncısı onlar şeytanın kullarıdır. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes şeytanın kuludur. Belki de bize bunun için kızıyorlar. Allah’ın hakikatlerini onlar kızmasınlar diye değiştirmek; onu mu istiyorlar yoksa bizden? Allahû Tealâ, açık açık söylüyor. Diyor ki Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


Sahâbeden bahsediyor: “Onlar taguta, şeytana, şeytanlara, insan ve cin şeytanlara kul iken Allah’a ulaşmayı dilediler ve Allah’a kul oldular. Kullarımı müjdele!” diyor Allahû Tealâ.

Bütün sahâbe, hepsi şeytana kulmuşlar. Herkes şeytana kuldur başlangıçta. Bütün insanlar Allah’a ulaşmayı dilemedikleri sürece şeytanın kuludurlar. Hiç kimse bundan kurtulamaz. Allahû Tealâ açıkça sahâbenin de şeytanın kulu olduğunu söylüyor. Şeytanın kulu iken Allah’a ulaşmayı dileyip de kurtulduklarını söylüyor.

Öyleyse, Allah’a ulaşmayı dileyen kişi şeytanın kulu olmaktan kurtulur. Aynı zamanda dostu olmaktan kurtulur. Allah’ın dostu olur. Allah’ın sevgilisi olur. Allah’ın sevgisini kazanır.

Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde diyor ki:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen o mü’minleri sever.” diyor Allahû Tealâ. “Onların dostudur. Ama Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, onlar tagutun dostudurlar. Allah, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin kalplerini zulmetten nura çıkarır.”

Ne yapar? Nefs tezkiyesi yaptırır onlara. Nefslerinin kalbine anlattığımız vechile %0 nurdan %51 nura kadar Allah ulaştırır. Onun için sevdiklerini mutlaka cennetine de alır. Nefslerinin kalbini kapkaranlıkken nura ulaştırır. Ama tagutun dostları, şeytanların dostları ki; onlar kâfirler, -yukarıda mü’minlerden bahsediyor Allahû Tealâ, onlar da kâfirler- kâfirlere gelince, onlar tagutun dostlarıdır. Tagutun dostu olmaktan sahâbe nasıl Allah’a ulaşmayı dileyerek kurtulmuşsa, herkes için bu kurtuluş vardır. Geçerlidir ve de insanlar bu istikamette bir gayretin sahipleriyse bu hedefe ulaşabilirler. Şimdi böyle bir dizaynda Allah’a ulaşmayı kişi dilemezse, o zaman tagutun dostu oluyor ve mü’min olamıyor.

Sebe Suresinin 20. âyeti kerimesinde de Allahû Tealâ aynı hususa dokunmuş:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Kıyâmet günü şeytan insanlara olan vaadini yerine getirdi. Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç geri kalan bütün fırkalar şeytana kul oldular.” diyor.

Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesini bir defa daha söyleyelim:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


“Allah’a yönelin ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Namaz kılın ve müşriklerden olmayın. O müşriklerden olmayın ki onlar, fırkalara ayrılmışlardır dînlerinde. Herbiri kendi ellerindekiyle ferahlanırlar.”

Bir fırka hariç bütün fırkalar, Allah’a ulaşmayı dilemeyen bütün fırkalar burada gördüğümüz gibi şirkte. Bu söylediğimiz âyette de, Sebe-20’de de Allahû Tealâ buyuruyor ki:

“Bir fırka, (Allah’a ulaşmayı dileyenler) onlar mü’minlerdir. Dilemeyenler, onlar şeytanın kullarıdır. Tagutun kullarıdır.” Onlar zaten kâfirler olduğu iki âyetin birbirini tamamlamasıyla anlaşılıyor.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemek demek, ruhu hayattayken Allah’a ulaştırmak için Allah’a müracaat etmek demek. Kalpten bir dilekle, kalpten olmazsa geçerli değil.
 
“Allah’a ulaşmayı nasıl dileyebiliriz?”

Söyledik, kalpten bir dilekle.

Benzer konular