Kaf Suresinin 45 ve İsrâ Suresinin 45. âyetleri arasında bir öğüt ve kıraat açısından bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur'ân-ı Kerim Okumak » Kaf Suresinin 45 ve İsrâ Suresinin 45. âyetleri arasında bir öğüt ve kıraat açısından bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kaf Suresinin 45 ve İsrâ Suresinin 45. âyetleri arasında bir öğüt ve kıraat açısından bir ilişki var mıdır?

Kaf 45:

50/KAF-45: Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bil kur’âni men yehâfu vaîdi.
Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaadettiğim cezadan, azaptan) korkanları Kur’ân ile ikaz et.


“Onların söylediklerini, en iyi Biz biliriz.
 
nahnu a’lemu: Biz biliriz.
 
Ve sen onlara, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaad ettiğim cezadan, azaptan) korkanlara uyarı yap, Kur’ân ile öğütle, hatırlat (uyar).”

Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in yapabileceği şey sadece Kur'ân ile uyarmaktır, Kur'ân ile öğüt vermektir. “Asla zorlayıcı değilsin, sen kimseyi zorla Allah'ın yoluna sokamazsın.” diyor Allahû Tealâ. Bütün devirlerdeki devrin imamları hiçbir zaman zorla hiç kimseyi Allah'ın yoluna sokamazlar. Sadece insanlara hakikatleri anlatıp, onların Allah yoluna girmelerini arzu ederler. Allahû Tealâ’dan onların yola girebilmeleri için duada bulunurlar. Kaf 45’de budur.
 
İsrâ 45:

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûran).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).


ve izâ kara’tel kur’âne: Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman.
cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti: Seninle ahirete, insan ruhunun ölmeden evvel Allah'a ulaşmasına inanmayanlar arasına kılarız.
hicâben mestûrâ: Gizli perde kılarız. Yani o koyduğumuz perdeyle onların irşad makamını görmelerini engelleriz. İrşad makamına herhangibir kişi olarak bakarlar.”

İsrâ 46’yı okusaydık, bu kişilerin Allah'a ulaşmayı dilemeyenler olmakla kalmayıp, ayrıca ona karşı çıktıklarını öfkeyle, nefretle geriye döndüklerini görecektik.

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûran).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.


“Kaf Suresinin 45 ve İsrâ Suresinin 45. âyet-i kerimeleri arasında öğüt ve kıraat açısından bir ilişki var mıdır?”

Birinde öğüt geçiyor, zikir kelimesiyle kullanmış Allahû Tealâ. “Kur'ân’la onlara öğüt ver.” diyor. Burada da “Kur'ân’ı oku” diyor. “Öğüt ve kıraat açısından bir ilişki var mıdır?”

Elbette, her ikisinde de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hedefi onları Allah'ın yoluna çağırmaktır.

Benzer konular