Allahû Tealâ Zâriyât 56'da buyuruyor ki: "Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım." İnşaallah sizden Allahû Tealâ’nın insanları Kendisine kul olmak için yaratmasının maksadının, insanların mutluluğu olduğunu öğrendik. Nahl 36'da buyrulan "Allah’a kul olup hidayete ulaşanların" mutluluğa ulaşanlar olduğunu, hidayetin mutluluk olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mutluluk » Allahû Tealâ Zâriyât 56'da buyuruyor ki: "Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım." İnşaallah sizden Allahû Tealâ’nın insanları Kendisine kul olmak için yaratmasının maksadının, insanların mutluluğu olduğunu öğrendik. Nahl 36'da buyrulan "Allah’a kul olup hidayete ulaşanların" mutluluğa ulaşanlar olduğunu, hidayetin mutluluk olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allahû Tealâ Zâriyât 56'da buyuruyor ki: "Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım." İnşaallah sizden Allahû Tealâ’nın insanları Kendisine kul olmak için yaratmasının maksadının, insanların mutluluğu olduğunu öğrendik. Nahl 36'da buyrulan "Allah’a kul olup hidayete ulaşanların" mutluluğa ulaşanlar olduğunu, hidayetin mutluluk olduğunu söyleyebilir miyiz?

Zâriyât Suresinin 56. âyet-i kerimesi:

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.
Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.


“İnşaallah sizden Allahû Tealâ’nın insanları Kendisine kul olmak için yaratmasının maksadının, insanların mutluluğu olduğunu öğrendik. Nahl Suresinin 36. âyet-i kerimesinde buyrulan ‘Allah’a kul olup hidayete ulaşanların’ mutluluğa ulaşanlar olduğunu, hidayetin mutluluk olduğunu söyleyebilir miyiz?”

Evet, sevgili kardeşlerim! Mutluluk Allah’a kul olmakla gerçekleşir. 7 tane kulluk seviyesi Kur’ân-ı Kerim’de ardarda dizilmiştir. Her kulluk seviyesi ötekinden (bir evvelkinden) daha üst seviye bir mutluluğa ulaştırır kişiyi. Cennet mutluluğu açısından da dünya mutluluğu açısından da aynı şey söz konusudur.

Şimdi bakalım, Nahl Suresinin 36. âyet-i kerimesine beraberce:

16/NAHL-36: Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâletu, fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).


ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen: Andolsun ki; Biz bütün ümmetlerin içinde Resûl beas ettik.
eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte): Allah’a kul olsunlar diye ve taguttan içtinap etsinler diye.
fe minhum men hedallâhu: Onlardan bir kısmı hidayete erenlerdir.
ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh: Bir kısmı da üzerlerine dalâlet hak olanlardır.
fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn: Ve arz üzerinde dolaş, seyret ve gör, tekzib edenlerin akıbeti (yalanlayanların akıbeti) nasıl oldu?
 
Öyleyse ne görüyoruz? Bütün ümmetlerin içinde Allahû Tealâ resûl beas etmiş. Bu beas ettiği resûl, kendisine tâbî olduğu zaman insanları hidayete erdirmiş. Tâbî olmayanlar ise kendileri dalâlet yolunu seçtikleri için (tâbî olmadıkları için) kendilerine bildirim yapılmasına rağmen dalâlette kalmışlar, dalâlet üzerlerine hak olmuş. Öyleyse Allah’a kul olmak, kademeler itibariyle kesin bir şekilde mutluluğu içerir.

1. kulluk; Allah’a yöneldiğimiz (yani Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dilediğimiz) an tahakkuk eder.  Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ  diyor ki:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“Onlar Allah’a ulaşmayı dilediler ve taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Onlara müjdeler vardır (hem dünya saadeti vardır, hem cennet saadeti vardır), kullarımı müjdele!”

“Kim taguttan kaçınabilmişse (Allah’a yönelenler sadece kaçınabilirler, Allah’a ulaşmayı dileyenler sadece kaçınabilirler.) onları, kullarımı müjdele.” ifadesi kullanıldığı cihetle, 1. kulluğa mutlaka ulaştırdığı kesinleşiyor. Öyleyse buradaki kulluk (1. kulluk), hem cennet saadetinin hem de dünya saadetinin işaretini taşıyor. Çünkü “müjde” demiyor Allahû Tealâ; “müjdeler” diyor.

1. kulluk, 1. kat cenneti ifade eder. Sonra kişi Allahû Tealâ tarafından kendisine 12 tane ihsan verilerek mürşidine ulaştırılır. Tâbiiyetiyle beraber kul, 2. kat cennetin sahibi olur. O noktada 2. kat cennet (ama dünya saadeti kişinin henüz değişiklik göstermemiştir) söz konusudur. Ne zaman ki kul bu mürşide ulaşmıştır, tâbiiyetini gerçekleştirmiştir; ondan sonra bir faaliyetin içine girecektir. Bu noktada önemli bir muhteva var. Bu noktada, o kişinin dünya saadeti için harekete geçmesi söz konusu. Çünkü nefsinin kalbine Allah îmânı yazmıştır.

Devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelip yerleşmiştir, kişi nefs tezkiyesine başlamıştır, ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkmıştır ve fizik vücudu şeytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olmaya, 3. kulluğa ulaşmıştır. İşte sevgili kardeşlerim! Burada mutluluk bir posta daha artacaktır. Ruhu Allah’a ulaştığı zaman kişinin nefsinin kalbinde %51 nur birikimi gerçekleşecektir. Bu ise o kişiyi dünya saadetinin yarısına mutlaka ulaştırır ve kimin ruhu hayatta iken Allah’a ulaşmışsa, o kişi 3. kat cennetin sahibi olur.

Allah bütün insanlara garanti vermiştir: “Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu mutlaka 3. kat cennete kadar ulaştırırım, onu mutlaka dünya saadetinin yarısından çoğunu elde edecek seviyeye de getiririm. Bu Benim sözüm, mutlaka gerçekleştiririm.” diyor Allahû Tealâ.

Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Bu müesseseye dikkatle bakın. Allahû Tealâ’nın dizaynında kişinin mutluluğu; cennet mutluluğu ve dünya mutluluğu olarak iki açıdan düşünülür. Cennet mutluluğu her kademede bir kat yükselir. Dünya mutluluğu ise nefsin tezkiyesi ile kesin olarak ilişkilidir. Ve Allahû Tealâ ikisini de garanti ediyor. Dünya mutluluğunun yarısı, cennet saadetinin de 7 kat cennetin 3. katına kadar Allah’ın garantisi altındadır.

Öyleyse hidayetler birer mutluluktur. Ruhun mutluluğunda, ruhun hidayetinde kişinin dünya saadeti %51’dir. Fizik vücudun hidayetinde %80’i aşar. Nefsin hidayetinde %100’ü tamamlar. Bundan sonra da öyle devam eder. Öyleyse hidayet ile mutluluk arasında, teslimler arasında kesin bir ilişki söz konusudur. 

Benzer konular