Kamer-17, Ra’d 28 ve Zuhrûf 36'ya göre zikirden yüz çevirenler şeytan ile beraber oldukları için Kur’ân-ı Kerim’i anlamaları ve ruhuna girmeleri mümkün değildir diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Zikir » Kamer-17, Ra’d 28 ve Zuhrûf 36'ya göre zikirden yüz çevirenler şeytan ile beraber oldukları için Kur’ân-ı Kerim’i anlamaları ve ruhuna girmeleri mümkün değildir diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kamer-17, Ra’d 28 ve Zuhrûf 36'ya göre zikirden yüz çevirenler şeytan ile beraber oldukları için Kur’ân-ı Kerim’i anlamaları ve ruhuna girmeleri mümkün değildir diyebilir miyiz?

Onu da diyebiliriz çok açık bir şekilde. Zuhrûf Suresinin 36. âyet-i kerimesi:

43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.


ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen: Kim Bizim zikrimizden yüz çevirirse (Rahmân’ın zikrinden kim yüz çevirirse), ona şeytanı musallat ederiz.
fe huve lehu karîn(karînun): Ve onun için şeytan arkadaştır.

Allah’ın zikrinden yüz çevirenler, şeytanın dostu olurlar. Ne diyordu Allahû Tealâ Nûr Suresinin 21. âyet-i kerimesinde:

24/NÛR-21: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).


“Şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Kim şeytanın adımlarına tâbî olursa; onlar, şeytanın adımlarına tâbî olanlar, münker ve fuhuşla emrolunurlar.” diyor Allahû Tealâ.
 
Ondan sonra diyor ki: “Eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı kalbinize ulaşmazsa, içinizden hiçbiriniz nefsinizi tezkiye edemezsiniz. Yani şeytandan kendinizi kurtaramazsınız.”

İfade son derece açık olarak geliyor. Nefs tezkiyesi yükseldikçe, nefsin kalbinde biriken nurlar artacaktır. Şeytan da sadece afetlere tesir edebildiği için, nurlar afetleri azaltarak artacağı cihetle; kişinin zikrini artırması halinde hedefe yürümesi söz konusu olabilir.

Ve Kur’ân’ın ruhuna girdiğimiz nokta 22. basamaktır; velâyet kademelerinin başlangıcı. Nefsimizin kalbinde %51’den daha fazla nur oluştuğu nokta (%61 nur oluştuğu nokta). %51 ile %61 nur arasında bu olay vücut bulur; ruhumuz Allah’ın Zat’ında yok olur.

Öyleyse şeytanın insanlara musallat olması, o kişinin nefs tezkiyesinin olmadığı sürece geçerlidir. İnsan zikir yaptığı zaman, mutlaka şeytanın ivazından kendisini kurtarır. Zikir, Allah ile olan ilişkinin kurulmasıdır. Zikir, Allah’ın nurlarının kalbe girmesini ve kalbi %100 doldurmasını ifade eder. Nurlar geldiği zaman karanlıklar orada barınamaz. Her zikirde, zikrin başlangıcında bile olsanız zikir yaptığınız zaman nefsinizin kalbi nurla tamamen dolar. Tıpkı daimî zikirde olan birisi gibi olursunuz. Zikriniz bittiği zaman, îmân kelimesinin etrafına gelip yerleşenler kalır, geri kalanlar tekrar Allah’a geri dönerler (Allah’ın katına tekrar geri dönerler).

Öyleyse nefsinizin kalbinde, zikir yaptığınız zaman daimî zikirdeki gibi hep %100 hasletler, faziletler mevcuttur. Faziletler ve rahmet nurları mevcuttur. Zikrinizi bıraktığınız zaman (zikri bitirdiğiniz zaman), eski haline döner. Nefsinizin kalbinde ne kadar nur îmân kelimesinin etrafına gelip yerleşmişse, o kadar şeytanın kötülüklerine engel olabilirsiniz.

Benzer konular