Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Nefsinize zulmetmeyin, çünkü onun sizin üzerinizde hakkı vardır.” Burada ifade edilen zulüm kavramına açıklık getirir misiniz? Bu hadîs-i şerifle, Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Nefs » Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Nefsinize zulmetmeyin, çünkü onun sizin üzerinizde hakkı vardır.” Burada ifade edilen zulüm kavramına açıklık getirir misiniz? Bu hadîs-i şerifle, Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Nefsinize zulmetmeyin, çünkü onun sizin üzerinizde hakkı vardır.” Burada ifade edilen zulüm kavramına açıklık getirir misiniz? Bu hadîs-i şerifle, Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Önce açıklığı getirelim. Bir insan içki içmeye alışmış, kumar oynamaya alışmış, beyaz zehre alışmış. Ne diyor? Bu hadîsi söylüyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Nefsinize zulmetmeyin.” Benim nefsim içki içmek istiyor; eğer ona içki içirmezsem, o zaman ben nefsime zulmetmiş olurum. Benim nefsim kumar oynamak istiyor; eğer ona bu kumar oynamayı yasaklarsam, o zaman ben nefsime zulmetmiş olurum. Neden? Çünkü nefsim buna üzülecektir. Ben beyaz zehir kullanırım, eroin kullanırım, kokain kullanırım; eğer kullanmazsam nefsim bu işe çok fenâ üzülür, öyleyse ben o zaman nefsime zulmetmiş olurum.

Acaba öyle mi sevgili kardeşlerim? Allahû Tealâ da tam aksini söylüyor. Neden? Nefsine zulmetmenin işareti derecat kaybetmektir. Kim hangi olayda derecat kaybederse, o zaman nefsine zulmetmiştir. O kişi zulmetmiştir nefsine. Demek ki bir insan nefsine zulmetmişse, mutlaka derecat kaybettiği bir fiil vardır ortada. Öyleyse ne zaman bir insan nefsinin istediği o beyaz zehri, içkiyi, kumarı, fuhşu, Allah’ın yasak ettiği fiilleri, nefi için haklı görür de onu tatbik ederse ne olur? Derecat kaybeder.

Bu arada sigaradan bahsedelim. Sigara beyaz zehir değildir. Sigara bir alışkanlıktır, çok kötü bir alışkanlıktır. İnsana zarar verir, ama beyaz zehir gibi, kükremiş olan içki gibi, tahammül etmiş içkilerin hepsi haramdır. Bu beyaz zehir denilen eroin, kokain de haramdır; ama sigara haram değildir. Sigara bir alışkanlığı temsil eder, ama kerihtir.

Öyleyse Allah’ın emrettiği bir şey değildir sigara. Sigara için demiyor Allahû Tealâ, ama bu pis şeye, sigaraya alışmış olanlar, ondan kolay kolay kendilerini kurtaramıyorlar. Sigara içmek bir insana derecat kaybettirir mi? Kaybettirmez, ama sigara içmek kerihtir. Vücuda çok büyük zararları olduğu için kerihtir. Yasakların arasında sigara yok ve tartışmalı bir konu. Hangi açıdan? Zarar verme açısı, bu kesin olarak ispat edilmiştir. Vücuda, kansere kadar giden çeşitli zararlar verir sigara, ama Kur'ân-ı Kerim sigarayı, sigara olarak yasaklamamıştır.

Şimdi Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesine bakıyoruz:
    
2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“Allah, âmenû olanların dostudur, onları zulmetten nura çıkarır. Onlar ki kâfirdirler; tagutun dostlarıdır, onlar da nurdan zulmete götürürler.” Şöyle bitiyor âyet-i kerime: “Onlar, ateş ehlidirler. Orada ebediyyen kalacaklardır.” Kâfirlerin hepsi cehenneme gidecek ve orada ebediyyen kalacaklardır. Kim o kâfirler? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler.

Şimdi Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesiyle, zulüm arasındaki ilişkiyi kuramadık. Zulüm bir kişinin Allah’ın yasak ettiği bir filli işlemek suretiyle nefsine zulmetmesidir. Kim bir başkasına bir kötülük ederse; o kişiye zulmetmiştir, ama zulmettiği için derecat kaybetmiştir, derecat kaybettiği için kendisine de zulmetmiştir. Kim başka bir insanı yoldan çıkarırsa veya Allah’ın yoluna girmesine mani olursa, yani ya Allah’a ulaşmayı dilemesine mani olursa veya o kişi Allah’a ulaşmayı dilemiş de ulaştıktan sonra, o kişinin düşmesine sebebiyet verirse yoldan, ki bu kolaylıkla mümkündür. O zaman, o taguttur, yoldan çıkaran taguttur. Yoldan çıkan da, vuslata ulaştıktan sonra, hidayete erdikten sonra tekrar dalâlete ve fıska düşen kişidir.

Buradaki “zulumât” kelimesini herhalde Hüseyin karıştırdı. Buradaki “zulumât” kelimesi, zulümden gelmiyor, karanlıktan geliyor. Buradaki “zulumât” karanlıklardır, nurdan zulmete dönmek. Zulmet: karanlık, zulumât: onun çoğulu; karanlıklara dönmek.

Öyleyse zulümle zulmet, karanlıklar ayrı ayrı mânâlara kullanılıyor. Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesindeki “zulumât” karanlıklar demektir. Zulüm ise derecat kaybedilen bütün olayladır. Tabiatıyla zulmetten nura dönen adam da, kişi de derecat kaybediyor; ama ikisi arasında derecat kaybetme açısından bir ilişki mevcut değil.

Benzer konular