“Hacet namazı ile mürşidimi talep ettim fakat göremedim. Yalnız sizi hacet namazı kılmadan gördüm. Durumu açıklar mısınız?”
Buradan zaten hangi mürşide tâbî olsanız, onların bize tâbî olacakları günler artık yakın. Onların (o mürşidlerin) neticede bize tâbî olduğunu göreceksiniz. Öyleyse bir probleminiz yok. Orada hanım kardeşlerimiz de olacaklar. Tâbiiyetinizi orada, bu konferanstan sonra gerçekleştirebilirsiniz inşaallah. Allah razı olsun. “Size soracak sualim yok. Çünkü her söylediğinize inanıyorum.” diyor kardeşimiz.
Sevgili kardeşlerim! İnanmayanlara şaşmamak mümkün mü? Neden öyle söylüyoruz? Çünkü o zaman Kur’ân’a inanmamış oluyorlar. Biz kendimizden bahsetmiyoruz. Allahû Tealâ’nın, bizi sadece Kur’ân’ı öğretmekle vazifelendirdiğini söylüyoruz. Birde ne söylüyoruz? “İşte Kur’ân! Söyleyin bakalım, (anlattıklarımızı bitirdiğimiz zaman) siz bunları biliyor muydunuz?” diyoruz. Normal standartlarda ne liselerde ne imam hatip liselerinde ne üniversitelerde bunlar öğretilmez. Çünkü öğretmekle vazifeli olanlar bunları bilmiyorlar. Peki, haklılar mı? Elbette haklılar sevgili kardeşlerim. İnsanlar neyi öğrenmişlerse, onunla amel ederler. Öğretim müessesi yanlışsa, bundan dîni, o öğretim müessesine göre öğretenlerin, suçlu adledilmesi bühtan olur öğretim üyelerine. Hiçbir zaman onların karşısında olmadık. Her zaman bizi yanlış anladıklarını ifade etmeye çalıştık. Bizim anlaşılabilmemiz için Kur’ân’a müracaat etmeleri lâzımgeldiğini söyledik. Bugün bu hakikatler Türkiye’nin büyük kısmında, artık anlaşılmış durumda. Onlar söylediklerimizi Kur’ân’la karşılaştırdıkları zaman, bütün söylediklerimizin doğru olduğunu görüyorlar. Yetmez. Kendilerinin böyle bir ilme sahip kılınmadıklarını görüyorlar. Bu onların hatası değil. Onlara o ilmi öğretenlerin de hatası değil. Çünkü dîn ilmi, bu standartlarda gerçekleşmiş.