İbadet etmenin Allah'a ulaşmayı dilemekten ne kadar farkı var, farkları açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » İbadet etmenin Allah'a ulaşmayı dilemekten ne kadar farkı var, farkları açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İbadet etmenin Allah'a ulaşmayı dilemekten ne kadar farkı var, farkları açıklar mısınız?

Namaz kılmak bir ibadettir. Oruç tutmak bir ibadettir. Zikir yapmak bir ibadettir. Bu ibadetler olmadan kimse zaten ruhunu Allah’a ulaştıramaz. “Allah'a ulaşmayı dilemekten ne kadar farkı var?” suali bana çok garip geldi. İkisi birbiri ile mukayese edilemez ki! Birisi bir talep, ötekiler ibadet.

Bütün yapılan ibadetlerin asıl anlamı Allah'a ulaşmak değil midir?
 
Hayır, değildir. Hiçbir ibadet Allah'a ulaşmak değildir. Allah'a ulaşmak ibadet değildir. İbadetlerle Allah’a ulaşılır. Bir kişi Allah'a ulaşmayı dilemedikçe onun ruhunun vücudundan ayrılması ve Allah’a ulaşmak üzere o kişinin başının üzerine devrin imamının ruhunun gelmesi mümkün değildir. Yapılan ibadetlerin anlamı 'Allah'a ulaşmak' değildir. İbadetler Allah’a olan görevlerimizdir. O görevleri Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişi yaparsa zevkle yapar, dilemeyen bir kişi yaparsa o zevki hiçbir zaman yaşayamaz.

Cehenneme veya cennete girecek olanları Allah belirlemiyor mu? Biz kulların haddî değildir insanları cehennemlik olarak yargılamak, öyle değil mi?

Öyle değil. Kur’ân-ı Kerim kimin cehenneme gideceğini, kimin cennete gideceğini yegân yegân yüzlerce yerde vermiş, Kur’ân-ı Kerim boyunca. Açık ve kesin! Diyor ki: “Eğer Allah'a ulaşmayı dilersen gideceğin yer Allah’ın cennetidir. Eğer Allah'a ulaşmayı dilemezsen gideceği yer cehennemdir.”

Bir misal vereyim, sevgili kardeşim. İki kişi düşünelim, birisi 80 yaşında ölüyor. 15 yaşında vazifelerini müdürük olmuş, İslâm’ın 5 şartını yerine getirmeye başlamış. 65 yıl bütün ibadetleri yapmış, namaz kılmış, oruç tutmuş, zekât vermiş, hacca gitmiş, kelime-i şahadet getirmiş. İslâm’ın 5 şartının bütün görevlerini yapmış ve ölmüş. Cennetlerden bir karar veremiyor: “Acaba Allahû Tealâ beni 3. kat cennetine mi alır, 4. kat cennetine mi alır?” diye düşünüyor. Ama bu kişinin gideceği yer cehennem. Allah'a ulaşmayı dilemeden ölmüş.

Başka birisi de hiç ibadet etmemiş. Ve bir gün ona demişler ki: “Yahu, Allah'a ulaşmayı dile ki, cehennemden kurtulasın.” “Böyle saçmalık olur mu yahu?” demiş. “Bunca namaz kılanlar var, ibadet edenler var. Ben bir Allah'a ulaşmayı dileceğim de, cennetine mi alacak beni Allahû Tealâ?” “Alacak, Allahû Tealâ öyle söylüyor.”

Kişi dilemiş. İbadetlerini de yapacak ama birkaç gün sonra ölmüş. Kalpten Allah'a ulaşmayı dileyen bu kişinin, kalpten dileyip dilemediğini en iyi Allah bilir. Dilemiş, kalpten. Bu kişi cennete gidecek. Hiç ibadeti yok. Diğer kişi 65 yıl ibadet etmiş, İslâm’ın 5 şartını yerine getirmiş ama cennete gitmesi mümkün değil.

İnsanı cennete götürecek ibadetler bu ibadetler. Ama bu ibadetler yetmez! Bir insanın cennete girebilmesi için zikir yapması lâzım. Zikir yapmazsa gitmesi mümkün değil. Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişi zikir yapmaması mümkün olmayan bir insandır. Çünkü Allahû Tealâ ona zikri mutlaka sevdirecektir. Ve kişi bu İslâm’ın 5 şartına mutlaka zikri ekleyecektir. Bir şey daha ekleyecektir; Allah'a ulaşmayı dileyecektir. Ve Allahû Tealâ verdiği sözü tutacak, o kişinin ruhunu mutlaka Kendisine ulaştıracaktır.

Öyleyse Allahû Tealâ kanunlarını koyar, biz insanlara o kanunlara itaat etmek düşer. Ne yazık ki, şeytan asırlardan beri İslâm âlemini asılları unutturmak istikametinde korkunç tuzaklara düşürmüş. Ve böylece zikir farz olmasına rağmen, günün yarısından daha fazla zikir farz olmasına rağmen, daimî zikir de farz olmasına rağmen Kur’ân-ı Kerim’de ne 32 farzda, ne 54 farzda zikir mevcut değil. Aynı zamanda Allah’a ulaşmayı dilemek bir insan için hayatî bir konum olmasına rağmen (dilemeyen kişi mutlaka cehenneme gideceği, dileyen kişi de mutlaka cennete gireceği için hayatî unsur) ama unutturmuş, yok etmiş iblis onu.

İşte sevgili kardeşlerim! “Biz kulların haddî değildir insanları cehennemlik olarak yargılamak. Öyle değil mi?” diyor. Hayır, biz kulların hakkıdır. Hem de herkese bunu söyleyerek o insanları kurtarmak da sadece hakkımız değil, vazifemizdir. Yoksa vicdanımız sızlardı. Şu anda meselâ; sen, bu konuda bir fikrin sahibi değilsin. Belki Allah'a ulaşmayı da dilemedin. Ama gideceğin yer cehennem. Seni uyarıyorum!

Eğer ibadet etmek Allah'a ulaşmayı dilemek yerine geçmiyorsa ve dînimizde en önemli husussa o zaman dînimizin oluşumundan beri neden İslâm’ın veya îmânın şartları arasında yer almadı?

Aldı, bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve bütün sahâbesi Allah'a ulaşmayı dilediler. Dilediler mi? Bütün sahâbe Allah'a ulaşmayı dilemiş. İşte Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesi:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“Onlar, şeytana kul olmaktan, taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler, kaçındılar, kendilerini kurtardılar. Allah'a ulaşmayı dilediler. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele!” diyor Allahû Tealâ sahâbe için. Allah'a ulaşmayı dileyince ne olmuşlar? “Baştan şeytanın kulu idiler.” diyor Allahû Tealâ. “Kullarımı müjdele!” diyor sonra da Allahû Tealâ. Allah'a ulaşmayı diledikleri için Allah’ın kulu olmuşlar ve gidecekleri yer cehennemken cennetlik olmuşlar. Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le bütün sahâbe, Allah'a ulaşmayı hepsi dilemiş. Hem Kur’ân-ı Kerim’de farz hem de hepsi dilemişler, bütün sahâbe.

Bir tereddüdün kaldı mı evlâdım?

1400 senedir en önemli şartlar belli olmuş; îmân ve İslâm. Ve bu şartlar havadan gelmedi ya! Kur’ân ve hadîse dayanarak oluşmadı mı bu şartlar?

Evet, Kur’ân ve hadîse dayanarak oluştu. Ama bir kısmı devreden çıkarıldı. Allah'a ulaşmayı dilemek farzken, bugün senin farzların arasında Allah'a ulaşmayı dilemek var mı?

munîbîne ileyhi ve yettekûhu: Allah’a yönel, Allah'a ulaşmayı dile ve O’na karşı, Allah’a karşı takva sahibi ol!” diyor Allahû Tealâ.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

“ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu: Rabbine ulaşmayı dile ve O’na teslim ol!” diyor Allahû Tealâ Zumer-54’te.
 
39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.


Farz mıymış? “Şartlar havadan gelmedi ya!” diyorsun. Şartlar tabiî havadan gelmedi. Ama üçkâğıtçı iblis, insanlara aslî görevlerini unutturdu. Eğer bugün Allahû Tealâ bize bunları öğretmeseydi, biz de sana bunlara öğretemezdik.

“Bu şartlar Kur’ân ve hadîse dayalı olarak oluşmadı mı?” diyorsun. Kur’ân ve hadîse dayalı olarak oluştu. Ama şeytanın takımı onların arasından insanları kurtaracak olan iki tane en önemli faktörü:

1. Allah'a ulaşmayı dilemek.
2. Zikir devre dışı bıraktı.

Şimdi sen bana “Zikir farz değildir!” diyebilir misin? Allahû Tealâ: “vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ.” diyor.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.


“Allah’ın ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Allah’a ulaş!” diyor. Ve sen bana İslâm’ın 32 farzı içinde zikri gösterebilir misin? Gösteremezsin. 54 farzın içinde zikri gösterebilir misin? Gösteremezsin.

Bundan senelerce evvel Bursa Müftüsü’yle konuşuyoruz bir toplulukta. Diyorum ki:

- Zikir farz mıdır?

- Farz değildir, diyor. Çünkü biliyor ki; 32 farzda da 54 farzda da zikir yok.

Peki, diyorum muhterem müftümüze: vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ: Allah’ın ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Allah’a dön!” diyor Allahû Tealâ. Sonra?

“yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ: Ey âmenû olanlar! Allah'ı çok zikirle zikredin.”

33/AHZÂB-41: Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurûllâhe zikran kesîrâ(kesîran).
Ey âmenû olanlar! Allah’ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin.


Birincisi; ara sıra zikretmek. İkincisi; günün yarısından daha fazla zikretmek. Peki, daimî zikir de farz mı?

“fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum: Allahû Tealâ’yı ayaktayken de otururken de yan üstü yatarken de hep zikret!” diyor Allahû Tealâ.

4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).
Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah'ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü'minlerin üzerine, "vakitleri belirlenmiş bir farz" olmuştur.


Şimdi sen bana 32 farzın içinde ve 54 farzın içinde zikir yok diye, “Zikir farz değildir.” diyebilir misin? Bursa Müftüsü diyememişti. Sen diyebilecek misin?

Eğer saf Allah’a yönelme niyeti bu kadar önemli olsaydı belirlenmiş şartların dışında bir husus olarak... (Hayır, belirlenmiş şartların dışında bir husus değil, o belirlenmiş şartlar dediğin Kur’ân’ın temellerinden eksik olanlar.) Peygamber Efendimiz (S.A.V) bunu defalarca üstüne basa basa vurgulamaz mıydı?

Hem de ne kadar vurguladı. O ve O’na tâbî olanların hepsi Allah'a ulaşmayı dilediler. Demin gördün. Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesine evine gidince bir bak! Sana bunları öğretenlerin de git, bu âyetleri göstererek onlara sor bunu! Nasıl olmuş da Kur’ân-ı Kerim bunları farz kılarken onlar uyumuşlar? Uykuda olanlardan bir tanesi de sen değil misin, a benim sevgili evladım? Öğreneceksin, tekrar konuşacağız inşaallah. Gözlerinden öperim. Eğer sözlerim seni kırdıysa Allah’ın huzurunda özür dilerim. O niyetle konuşmadık. Ama doğruyu bilmen mutlaka gerekiyordu.

Benzer konular