Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.)
Efendim!  Rabbimize sonsuz hamd eder, şükrederim ki; inşaallah bizleri bir  konferansta daha biraraya getirdiği için, Konya’mızı şereflendirdiğiniz  için. Efendim! Hoş geldiniz! Sizi çok ama çok sevdiğimi, o mübarek  ellerinizden öptüğümü söyleyerek, size bir şey arz etmek istiyorum. (Biz  de muhabbetle gözlerinden öperiz. Allah razı olsun.)
UNESCO’nun 2007 yılını Mevlâna yılı ilân ettiğini bildirdi. (UNESCO, 2007 yılını Mevlâna yılı ilân etmiş.)
Bizler  İslâm adına, Konya’mız adına, böyle bir karar alınmasına çok sevindik.  (Biz de çok sevindik. Bütün dünyayı Mevlâna sevgisiyle doldurmak,  UNESCO’nun çok takdir ettiğimiz bir kararı.)
Dünyada 2007 yılının  Mevlâna yılı olması sebebiyle, Mevlâna’yı doğru anlayıp ve anlatalım  diye, bize soranlara en güzel şekliyle anlatabilmek için Peygamber  Efendimiz’in (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Ümmetimin en hayırlısı  Kur'ân'ı öğrenen ve Kur'ân'ı öğreten” buyuruyor.
Dikkat edin!  Kardeşimizin söylediği şey; Kur'ân'ı en güzel kıraat eden değil,  Kur'ân'ı en güzel okuyan değil, Kur'ân’ın lafzını ve ruhunu öğrenen ve  öğretendir.
Bir başka hadîs-i şerifinde yine: “Ümmetimin en hayırlısı, yaşanmayan İslâm’ı yaşatacak olan Mehdi (A.S.)’dır.” diye buyuruyor.
Neden?  Çünkü Mehdi (A.S), Kur'ân’ın lafzını da ruhunu da öğretiyor. İlim,  kendisine ait değil. İlmi, Allah O’na ulaştırıyor. Bu sebeple bugünün  âlimlerinin bilmediği Kur'ân hakikatlerini o biliyor. Ne tahsili, ne  insanlardan öğreneceği ilim ona bunları öğretemez. Çünkü söyledikleri,  bugünkü âlimlerin bildiklerinin çok ötesinde ve üstelik de birçok alanda  onların öğrendiğinden farklı şeyler. Meselâ, şu İslâm’ın 7 safhası!  Bütün sahâbenin onları yaşaması, Kur'ân’da farz oluşu! Bugün bizim İslâm  âlimleri, 7 safhanın 7’sinden de haberdar değiller. Allahû Tealâ  inşaallah bu konferansta detaylarına da girmeyi nasip eder. Onun için  ümmetin en hayırlısı, Kur'ân’ı lafzıyla ve ruhuyla öğreten (Allah'tan  öğrenerek öğreten) Mehdi (A.S.)’dır
Bir de bugün Konya’mızın  gurur kaynağı olan, Allah dostu, o geçmiş devrin imamı olan Mevlâna  Hazretlerini anlatmanızı istiyoruz inşaallah. Mevlâna hakkında halka ve  halkın kaile aldığı kişilere soru sorduğumuzda aldığımız cevapları size  aktarmak istiyorum. “Mevlâna kimdir?” dediğimizde “Allah'ın ermiş kulu.”  diyorlar. (Çok doğru! Gerçekten ermiş, ruhu Allah'a ermiş, Allah'ın  Zat’ında ifna olmuş, yok olmuş.)
 “Peki, neyi  ermiş? Kime ermiş? Nasıl ermiş? Aslında ‘Kime ermiş?’ in cevabını  veriyorlar: ‘Allah'a ermiş.’ Aslında ‘Allah'ın ermiş kulu’ dedikleri  zaman nereye erdiği de belli değil!”
Neyi ermiş? Kime ermiş?  Nasıl ermiş? “Cevap yok.” diyor. Bunların cevabı: Kime ermiş? Allah'a  ermiş. Neyi ermiş? Ruhu ermiş. Bu suale, böyle cevap verseler, başka bir  açıdan yakalanacaklar. Çünkü iddia ediyorlar ki; ruh vücuttan çıkarsa  vücut ölür. Oysaki ruhunuz günde 100’lerce kere vücudunuzu terk eder ama  siz farkına bile varamazsınız bunun. Ruhu vücudundan ayrılmış, diğer  seyr-i sülûk yapanlarla birlikte 7 tane gök katını kafile halinde,  aylarca süren bir dizayn içerisinde katetmişler ve neticede Mevlâna  Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin de ruhu Allah'a ulaşmış. İşte “ermiş”  dediğimiz zaman Allah'a ermiş kişidir. Nesi ermiş? Ruhu ermiş. Şimdi  “Nasıl ermiş?” in cevabı, 7 safhanın 3 tanesini kuşatıyor.
1. safha: Allah'a ulaşmayı dilemek
2. safha: Mürşide ulaşıp tâbiiyet
3. safha: Ruhun vücuttan ayrılarak Allah'ın Zat’ına ulaşması
Bu  konferansta inşaallah hepsini ayrı ayrı konu etmek mümkün olur. Allah'a  ulaşmayı dilemedikçe hiç kimsenin ruhu vücudundan ayrılmaz yani  anadergâha ulaşmak üzere ayrılmaz. Yoksa ruh, dilediği an vücudu terk  eder ama Allah'a dönüş yetkisinin sahibi değildir. Allah'a dönüş  yetkisinin sahibi olduğu zaman ne zamandır? Ne zaman ki o kişi Allah'a  ulaşmayı diler, Allah onu mükâfatlandırır, o kişiyi gören, işiten, idrak  eden birisi yapar, kalbine ulaşır, kalbini Allah'a çevirir, göğsünden  kalbine nur yolunu açar, ondan sonra da o kişi mürşidine ulaşır. Tâbî  olduğu zaman da ancak o zaman devrin imamının ruhu Mu’min Suresinin 15.  âyet-i kerimesi gereğince o kişinin başının üzerine gelir ve o kişinin  ruhuna der ki: “Senin, Allah'a mülâki olma günün (yevm’et telâkın) geldi  vücudu terk et!” Ancak o zaman ruh, Allah'a geri dönmek üzere bir  yetkinin sahibi olur ve ancak o zaman vücudu terk edebilir.

