Bize Mevlâna Hazretlerini anlatırmısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mevlâna » Bize Mevlâna Hazretlerini anlatırmısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bize Mevlâna Hazretlerini anlatırmısınız?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.)

Efendim! Rabbimize sonsuz hamd eder, şükrederim ki; inşaallah bizleri bir konferansta daha biraraya getirdiği için, Konya’mızı şereflendirdiğiniz için. Efendim! Hoş geldiniz! Sizi çok ama çok sevdiğimi, o mübarek ellerinizden öptüğümü söyleyerek, size bir şey arz etmek istiyorum. (Biz de muhabbetle gözlerinden öperiz. Allah razı olsun.)

UNESCO’nun 2007 yılını Mevlâna yılı ilân ettiğini bildirdi. (UNESCO, 2007 yılını Mevlâna yılı ilân etmiş.)

Bizler İslâm adına, Konya’mız adına, böyle bir karar alınmasına çok sevindik. (Biz de çok sevindik. Bütün dünyayı Mevlâna sevgisiyle doldurmak, UNESCO’nun çok takdir ettiğimiz bir kararı.)

Dünyada 2007 yılının Mevlâna yılı olması sebebiyle, Mevlâna’yı doğru anlayıp ve anlatalım diye, bize soranlara en güzel şekliyle anlatabilmek için Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Ümmetimin en hayırlısı Kur'ân'ı öğrenen ve Kur'ân'ı öğreten” buyuruyor.

Dikkat edin! Kardeşimizin söylediği şey; Kur'ân'ı en güzel kıraat eden değil, Kur'ân'ı en güzel okuyan değil, Kur'ân’ın lafzını ve ruhunu öğrenen ve öğretendir.

Bir başka hadîs-i şerifinde yine: “Ümmetimin en hayırlısı, yaşanmayan İslâm’ı yaşatacak olan Mehdi (A.S.)’dır.” diye buyuruyor.

Neden? Çünkü Mehdi (A.S), Kur'ân’ın lafzını da ruhunu da öğretiyor. İlim, kendisine ait değil. İlmi, Allah O’na ulaştırıyor. Bu sebeple bugünün âlimlerinin bilmediği Kur'ân hakikatlerini o biliyor. Ne tahsili, ne insanlardan öğreneceği ilim ona bunları öğretemez. Çünkü söyledikleri, bugünkü âlimlerin bildiklerinin çok ötesinde ve üstelik de birçok alanda onların öğrendiğinden farklı şeyler. Meselâ, şu İslâm’ın 7 safhası! Bütün sahâbenin onları yaşaması, Kur'ân’da farz oluşu! Bugün bizim İslâm âlimleri, 7 safhanın 7’sinden de haberdar değiller. Allahû Tealâ inşaallah bu konferansta detaylarına da girmeyi nasip eder. Onun için ümmetin en hayırlısı, Kur'ân’ı lafzıyla ve ruhuyla öğreten (Allah'tan öğrenerek öğreten) Mehdi (A.S.)’dır

Bir de bugün Konya’mızın gurur kaynağı olan, Allah dostu, o geçmiş devrin imamı olan Mevlâna Hazretlerini anlatmanızı istiyoruz inşaallah. Mevlâna hakkında halka ve halkın kaile aldığı kişilere soru sorduğumuzda aldığımız cevapları size aktarmak istiyorum. “Mevlâna kimdir?” dediğimizde “Allah'ın ermiş kulu.” diyorlar. (Çok doğru! Gerçekten ermiş, ruhu Allah'a ermiş, Allah'ın Zat’ında ifna olmuş, yok olmuş.)

 “Peki, neyi ermiş? Kime ermiş? Nasıl ermiş? Aslında ‘Kime ermiş?’ in cevabını veriyorlar: ‘Allah'a ermiş.’ Aslında ‘Allah'ın ermiş kulu’ dedikleri zaman nereye erdiği de belli değil!”

Neyi ermiş? Kime ermiş? Nasıl ermiş? “Cevap yok.” diyor. Bunların cevabı: Kime ermiş? Allah'a ermiş. Neyi ermiş? Ruhu ermiş. Bu suale, böyle cevap verseler, başka bir açıdan yakalanacaklar. Çünkü iddia ediyorlar ki; ruh vücuttan çıkarsa vücut ölür. Oysaki ruhunuz günde 100’lerce kere vücudunuzu terk eder ama siz farkına bile varamazsınız bunun. Ruhu vücudundan ayrılmış, diğer seyr-i sülûk yapanlarla birlikte 7 tane gök katını kafile halinde, aylarca süren bir dizayn içerisinde katetmişler ve neticede Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin de ruhu Allah'a ulaşmış. İşte “ermiş” dediğimiz zaman Allah'a ermiş kişidir. Nesi ermiş? Ruhu ermiş. Şimdi “Nasıl ermiş?” in cevabı, 7 safhanın 3 tanesini kuşatıyor.

1. safha: Allah'a ulaşmayı dilemek
2. safha: Mürşide ulaşıp tâbiiyet
3. safha: Ruhun vücuttan ayrılarak Allah'ın Zat’ına ulaşması

Bu konferansta inşaallah hepsini ayrı ayrı konu etmek mümkün olur. Allah'a ulaşmayı dilemedikçe hiç kimsenin ruhu vücudundan ayrılmaz yani anadergâha ulaşmak üzere ayrılmaz. Yoksa ruh, dilediği an vücudu terk eder ama Allah'a dönüş yetkisinin sahibi değildir. Allah'a dönüş yetkisinin sahibi olduğu zaman ne zamandır? Ne zaman ki o kişi Allah'a ulaşmayı diler, Allah onu mükâfatlandırır, o kişiyi gören, işiten, idrak eden birisi yapar, kalbine ulaşır, kalbini Allah'a çevirir, göğsünden kalbine nur yolunu açar, ondan sonra da o kişi mürşidine ulaşır. Tâbî olduğu zaman da ancak o zaman devrin imamının ruhu Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesi gereğince o kişinin başının üzerine gelir ve o kişinin ruhuna der ki: “Senin, Allah'a mülâki olma günün (yevm’et telâkın) geldi vücudu terk et!” Ancak o zaman ruh, Allah'a geri dönmek üzere bir yetkinin sahibi olur ve ancak o zaman vücudu terk edebilir.

40/MU'MİN-15: Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmak istediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.


Öyleyse buradaki muhtevaya dikkat edin! Ruhun Allah'a ulaşmak üzere vücudu terk edebilmesi bu şartlara bağlıdır.

Benzer konular