Hidayet ve hidayetçi kavramlarını öğrenebilir miyiz?

Hidayet ve hidayetçi kavramları, aynı anlamın iki cephesini oluşturur. Hidayet ruhun hidayetidir, fizik bedenin hidayetidir, nefsin hidayetidir, iradenin hidayetidir. Hepsi de yani ruhun, fizik bedenin, nefsin ve iradenin Allah’a teslim edilmesiyle gerçekleşir. Öyleyse bu teslimler tahakkuk etmedikçe hidayet adlı müessese, hiç kimsenin hedefe ulaşmasına vesile olamaz. İşte İslâm’ın şu andaki o büyük negatif faktörü, insanların İslâm’ın 5 şartını dînin yeterli standartlarını uygulamak olduğunu zannetmeleridir. Namaz kılmak da farzdır. Oruç tutmak da farzdır. Zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de farzdır. Ama hiç kimseyi İslâm yapamaz.

İslâm “teslim olan” demektir. Hiç kimse Allah’a hacet namazını kılıp mürşidini sormadan ve o mürşide veya onun bir vekiline tâbî olmadan bu hedefe ulaşamaz. Tâbiiyet olmadıkça ruhun vücuttan ayrılması ve Allah’a doğru yola çıkması hiçbir zaman mümkün olamaz. Onun için Allah kanunlarını koymuş. Bu kanunları mutlaka tahakkuk ettirmek mecburiyetindeyiz. Herkes hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidini sormak ve o mürşide ulaşmak mecburiyetindedir. Ancak o zaman ruhun vücuttan ayrılması mümkün olur ve 7-8 aylık bir devrede de ruhun Allah’a ulaşması yani ermiş evliya olması mümkün olur.

Allah razı olsun.